Ertesi sabah evin boya kokusuyla gözlerini açtılar. Hemen odayı havalandırdılar ve kahvaltı ettiler. Birkaç gün sonra ikisinin de mezuniyeti vardı. Heyy! Kepler havaya!
“Mezuniyet balona kiminle gideceksin?”
“Kimseyle.” Diye cevap verdi Yağmur. Teklif eden çok vardı da hiçbiriyle gitmek istemiyordu. Kabul etmesi demek, umut vermesi demekti çünkü.
“O halde sen benim eşim ol, ben senin. Okuldaki kimseyle gitmek içimden gelmiyor.” Bir anda kalp atışları hızlanmıştı Yağmur’un. Neden böyle olmuştu ki?
“Ş-şey t-tabi.” Dedi kekeleyerek.
“İyi o halde. Ben takım elbise almaya gideyim. Cumartesi günü benim mezuniyetim var.”
“T-tamam.” Şok olmuştu. Ne yani iki gün içinde bir elbisemi bulmalıydı?! Pardon iki elbise?! O evden çıkar çıkmaz telefonunu aldı ve Zeynep’i aradı.
“Sen ve Ecem. Hemen geliyorsunuz. Elbise bulmalıyım!”
“Ne?” onlara açıklarcasına hızlıca anlattı Yağmur. Zeynep’in ‘aşk dolu’ (!) şakalarından sonra hemen alışveriş için hazırlandı.
“Kızlar bilmiyorum…” diye mırıldandı Yağmur elbiseye bakarken. Gerçekten hoş bir elbiseydi. Straplezdi ve buz mavisi rengindeydi. Çok açık bir renk. Kısaydı dizlerinin biraz yukarısında bitiyordu. Elbise beline oturuyor sonra da kabarıyordu. Bel kısmına bir sürü taş işlenmişti.
“Bilirsiniz ben pek böyle şeyler giymem.”
“Bu mezuniyet Yağmur!” gözlerini devirdi kız. O sırada Ecem fırladı.
“Ve bu da diğer elbisen.” Dedi elindekini göstererek. Tek omuzlu bir elbiseydi bu. Kırmızıydı ve uzundu. Fakat önden çok derin bir yırtmacı vardı. Bel kısmında da bordo renginde bir kemer gibi bir şey vardı. Fakat tam kemer gibi değildi. Daha çok bant gibi.
“Hangisini hangisinde giyeceğim peki?” diye sordu Yağmur. Kızlar düşündüler.
“Bence kırmızıyı Kıvanç’ınkinde giy. Orda ona sulanan kızlar varsa senin güzelliğini ve iddianı görüp köşe bucak kaçsınlar ve Kıvanç sana kalsın.” Yağmur gözlerini pörtletti.
“Oraya Kıvanç’a sulanan kızları kovmaya gitmiyorum. Kızsavar değilim ben.”
“Ama olmalısın.” Dedi Zeynep başını onaylarcasına sallayarak.
“Hem kısa elbiseyi kendininkinde giyersen sana yaklaşan erkek fazla olur ve bu durumda Kıvanç istese de istemese de – ki bence isteyecek- erkeksavar olacak.” Yağmur yine gözlerini devirdi.
“Pekala. Hadi bitsin artık şu işkence.” Diye mırıldandıktan sonra kasaya yürüdü. İşlemler bittikten sonra tam eve dönecekti ki Ecem’in sesiyle durdu,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
*Baş Belası*
RomanceAşk bu kadar saf olabilir miydi gerçekten? Peki ya yolları kesişen iki genç bu dünyaya karşı el ele mücadele edebilir miydi? Yağmur ruhu çocuk kalmış, 21 yaşındaki sakar bir şirineydi sadece... Kıvanç ise ukalalığının altına sevecenlik gizlenmiş 24...