BÖLÜM-19-BÜYÜK TARİKAT

58.1K 1.6K 81
                                    

Kuzey'den

Kulağıma gelen sesin beynimin içinde yankı yapmasıyla irkildim.Gözlerimi araladığımda masanın üstündeki telefonun ışığının parladığını gördüm.

Daha yeni yeni güneş açıyor, ışıltıları evi dolduruyordu. Elimi uzatıp telefonu almaya çalıştım. Gece yattığım kanepede uyumuş ve felaket bir baş ağrısı çekmiştim.

Telefonu aldığımda arayanın Toprak olduğunu gördüm.

"Ne var bu saatte Toprak?"

"Tanrı aşkına bize ölü adamları paketlettin, onlara saldırı yapacağımızı söyledin ve ortalıktan kayboldun."

"Tamam zırlamayın hemen, bir kendime geleyim yanınıza da gelirim."

Telefonu kapatıp tavanı izledim.Dün Derin'e söylediklerim hep içimde var olan şeylerdi. Hiç birinde yanlış ya da uydurma yoktu.O an gerçekten gitmemesini dilemiştim, kapıdan çıkıp gidesiye kadar.

Onun geleceği benim ellerim arasındaydı. Merhamete asla dayanılmayacak o neden, onu ölümden kayıramıyordu.

Bir insan kendini ölümden koruyanı sever, ona aşık olurdu.

Bu hikaye masallardaki kahramanlardan, süslü sahnelerden uzaktı.O, kendisine ölümü sunan birine aşık olacaktı.Benim ona sunacak bir kalbim ya da sevgim yoktu. Sadece ölüm verebilirdim.

Ayağa kalkıp mutfağa geçtim.Ağrı kesici attıktan sonra bir süre tezgaha dayandım.Yukarı kata çıkıp duş aldım.

Bu ev bana 'gerçek' babam öldükten sonra miras kalmıştı. O zamandan beri ara ara gelir,  kalır ve giderdim.

Evden çıktığımda arabanın kilidini açıp evin kapısını kitledim.

Bara doğru yaklaştığımda kenara arabayı park ettim.Bugün pazartesiydi.Haliyle okul da vardı ama şu an benim için değil.

Barda henüz hiç müşteri yoktu.Alt kata inip önümdeki adamların saygıyla selam vermelerini ve kapıları açmalarını izledim.

İçerisi abartılı bir şekilde büyüktü. Hemen önümdeki koltukta Toprak bir silahı tamir etmeye çalışıyordu. Geri kalan yerlerde teşkilatın diğer üyeleri kendince işlerine bakıyordu.

"Kuzey , neredesin oğlum ya?"

Koltuğa oturup Demirkanla yumruk tokuşturduktan sonra gözümdeki güneş gözlüğünü çıkardım.

"Ne durumdayız?" Duraksayıp kaşlarını çattı.

"Ne gibi bir durumda olmamız gerekir ?"

"Toprak, teşkilattakiler ani bir saldırıya hazır mı?"

Yüzüne anladığını belirten bir ifade yerleşti.

"Evet evet oldukça hazırız. Destek gerekirse çevre illere haber gönderelim."

Gözüm içerideki adam ve kadınlarda dolandı.Hepsi çok iyi eğitim almış, öldürmeye programlı robotlar gibiydi. Toprak ve Demirkan hariç.Onlar benim çocukluk arkadaşımdı.

"Yeterli burası.E o zaman Pega'yı bir ziyaret edelim ne dersiniz?"

İkinci cümleyi oldukça sesli söylemiştim.Güruhtan 'Yaşa' tezarühatları ile birlikte sevinç nidaları atılıyordu.

****

Arabayı sürerken bir yandan içki içiyordum.Yanımda oturan Toprak şişeyi elimden kaptı.

"Kuzey bir dur artık abicim ya? Nereye gidiyoruz, neden gidiyoruz ? Bunları hatırlıyor musun? Neye içiyorsun sen?"

Kısa bir bakış attım Toprak'a.O bunun ne demek olduğunu anlamış ve susmuştu.Telefonum çalmaya başlamıştı.Cebimden çıkarttım. Numara kayıtlı değildi.

"Kimsin?"

Sessizlik.

"Kimsin diyorum?"

"Ben Derin, dün o şekilde çıkınca telefonumu orada unutmuşum."

Keyifle dudağımın kenarı yukarı kıvrıldı.Bana geleceğini söylemiştim.

"Eee?"  Sesli bir soluk verdi.

"Ne eee? Ver ya da ben almaya geleyim."

"Bana geleceğini söylemiştim."

Yine sessizlik.

"Kuzey istersen camı çerçeveyi indirip de girebilirim. O zorlanarak taşıdığın kendinden büyük egon zorlanırsa diye diyorum."

Dudaklarımdan memnun bir hırıltı çıktı.

"İstersen kamyonla gir, kıramayacağına bahse girerim."

Bu sefer sessizliği daha uzun sürdü.Bozan ben oldum.

"Şu an getiremem Antalya'da değilim."

"Hadi ya,  nedense hiç inanasım gelmedi.."

Telefonu kapatıp dizimin üstüne koydum.Tekrar arayacağına emindim. Üç, iki, bir ve telefonum yine çalıyordu.

"Lanet olsun neredesin,  söyler misin neredesin?"

"Bu kadar belli etme beni merak ettiğini." Yüzümde belli belirsiz bir tebessüm vardı.

"Evet merak ettim ama nasıl merak ettim anlatamam, ölüyorum meraktan.Söyle artık nerede olduğunu."

"Sınırdışına gidiyorum Derin, aşk dolu kelimelerin bittiyse kapatıyorum."

"Egolusun, devasa özgüvenlisin, burnun havada, aşk dolu kelimelermiş..."

Sırıtarak kapattım.Benimle konuşurken çevresine uyguladığı akılcı yönleri duruyor ve aklına her geleni öfkesini saklamadan gösteriyordu.

Bu hareketleri ya beni ona aşık ederdi,  ya da o bana aşık olur ölüme kendisi gelirdi.

KUZEY (+18) Düzenleniyor Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin