BÖLÜM-26-OYUN

41.2K 1.3K 65
                                    

Derin'den

Şu an hayal ya da gerçek yaşanıyordu.Kendime gelmem için bir sebebe ihtiyacım yoktu.

Beynimin Kuzey ile öpüşmek üzere olduğumun sinyallerini vermesiyle kafamı hızla geri çektim.Küçük bir öksürük boğazımın derinliklerinden kaçmıştı.

Zenan hoca çıktıktan sonra Kuzey'in kafası benden tarafa döndü.Bakmıyordum ama hissedebiliyordum beni baştan aşağı süzdüğünü.

Ayağa kalktı ve tam yürümek üzereyken bana döndü.Kafasıyla arkasından gelmemi işaret etmişti. Madem oyun oynamak istiyordu, oynardım.

Koridorda sessizce arkasından ilerlerken okulun gözle görülür boşluğunu bir kere daha teyit ettim.Hava kapalıydı ve birbirine sık bir şekilde yapışmış gri-siyah arası bulutlar yağmurun habercisiydi.

Uğultulu bir soğuk koridordaki pencereleri yerinden sarsarak oynattı. Tek aydınlık sağlayan şey nadir döşenmiş, koridorun spot ışıklarıydı.

Eğer başka zaman olsaydı şu an bir korku filminin içinde olduğuma bahse girerdim.

Kuzey merdivenlerden hızla inerken aramızdaki mesafeyi koruyarak bende arkasından indim.

Müzik odasından içeri girdiğini görünce kaşlarım belirsizlikle çatılmıştı.

İçerisi abartılı şekilde büyük ve gösterişliydi.Sadece baterinin yanında bir erkek vardı ve o da Kuzey ile göz göze geldikten sonra çıkıp gitmişti.

Kuzey deri koltuklardan birine kendini attığında bakışları yavaş yavaş beni buldu.

"Piyano çalmayı biliyor musun ?"

Sesi meraktan uzaktı ve bu sorunun yanıtının olumsuz olmasının bile kararını değiştirmeyeceğini biliyordum.

Sessizce kafamı aşağı yukarı salladım.Gözleriyle çalmamı işaret ettiğinde bir süre yüzüne baktım.Baştan aşağı onu acıyan bakışlarla süzmüştüm.

Piyanonun başına geldiğimde parmaklarımı hafifçe tuşların üzerinde gezdirdim.Küçüklüğümden beri çalabildiğim en iyi parçayı çalmaya başladım.

Notaları içimden mırıldanırken parmaklarımın üstü bir soğukluğa yer açmıştı.

Biri elimi tuttuğunda ozon-okyanus kokusu kesinlikle yakınımda değildi.Bakışımı o ellerin sahibine çevirdiğimde Alp ile göz göze geldim.

Peşimde olduğu inkar edilmez bir gerçekti.Yüz vermediğim halde benimle flört etmeye çalışmak hoşuna gidiyordu.

Yüzüme sahte bir tebessüm takınıp elimi sertçe elleri arasından çektim.Gülümseyerek yanıma oturdu.

"Neden bir kere olsun şans vermiyorsun bana? Neyim eksik Derin? Sana taparcasına aşık olduğumun farkındasın."

Cevap vermeyeceğimi o da çok iyi biliyordu.Alp genelde her gece barda başka kızlarla takılan tiplerdendi.

Soğuk elini yanağıma götürdüğünde şok içinde ona döndüm.Ne kadar ileri gittiğinin farkında değildi.Eli yanağımı hafifçe okşamaya başladığında sinirlerim son haddine kadar tırmanıyordu.Bu dokunuşu istemiyor hatta gözle görülür bir şekilde rahatsız oluyordum.

Elini tutup yanağımdan çektim ve tam dirseğiyle beraber ters çevireceğim anda ozon-okyanus kokusu bütün derinliğiyle çevremi sarmaladı.

Kuzey yanımdaydı.Alp'in gözlerinin arkama kaydığını gördüğümde korktuğunu hissettiğime yemin edebilirdim.

Kuzey attığı yumrukla Alp'i oturduğu yerden düşürüp yeri boylatmıştı.Üzüldüm desem yalan olurdu zira hoşuma bile gitmişti canının yanması.

Alp sendeleyerek ayağa kalktığında yüzü öfkeyle mor-kırmızı arası bir renk almıştı. Sinirli sesler çıkartarak Kuzey'e doğru koştu.Karnına attığı yumrukla Kuzey'i ancak yerinden oynatabilmişti.

Oturduğum yerden sıçrayıp arkamı döndüm.Odanın girişinde Alp'in arkadaşları belirmişti.

Kuzey güzel dayak yiyecekti anlaşılan.

Alp uzun boylu ve iri yapılıydı.Kuzey ile kıyaslandığında dişe diş bir rakipti.

Karnına yediği yumruğa aldırmayıp yumruğunu Alp'in yüzüne doğru savurdu.Alp acı dolu iniltiler içinde gerilerken kapıdakiler bize doğru yaklaşıyordu.

Kuzey'in arkasında kaldıkları için görmemesi olağandı.

İçimden böyle bir hissin nasıl yayıldığına hayret ediyordum ama bunu kesinlikle yapacaktım.

Kuzey'in arkasındaki çocuk ona vurmak için hazırlanırken koşar adımlarla Kuzey'in arkasından geçtim ve yerde kayarak çocuğa taktığım çelme, boylu boyunca yeri boylatmıştı ona.

Arkasındakiler ne olduğuna şaşırırken birinin yumruğunu hazırladığını sezdim.Altıncı hissim son günlerde tavan seviyede artmıştı ve yanıldığına denk gelmemiştim.

Bacak arasına savurduğum destekli tekme ölüyormuş gibi sesler çıkarıp diz üstü çökmesine neden olmuştu.

Ah bu hareket hiç eskimiyor dostum.

Saniyelik hızla hareket ediyordum. Birinin kolu yukarı kalkarken kolunu havada kavradım. Ters dönerken dirseğimi yüzüne geçirmemle dengesini kaybetti.Karnına attığım tekme ile kurmalı bir oyuncak gibi yere uzanmıştı.

Saçlarımın büyük bir güçle geri çekildiğini hissettiğimde acı dolu iniltilerin dudaklarımdan dökülmesine izin verdim.

Beni kendine doğru çevirirken, Kuzey yakasından kavrayıp havaya kaldırmıştı.Uzun boylu sıska biriydi, o kadar.

Saçlarımdaki elleri beni serbest bıraktığında salondaki herkesin yeri boyladığını gördüm.

Saçımı çekenin de sonu farklı olmamıştı.

Öfkeyle salondan çıkıp hızlı adımlarla okulun dışardaki otoparkına doğru yürüdüm.

Dışarı çıktığımda yağmura aldırmadan merdivenlerden indim.Tenime değen her yağmur damlasına küfür savurdum.

Biri beni kolumdan tutup kendine çevirdiğinde artık gerçekten sinirlenmeye başlıyordum.

Kuzey gözlerini yüzümde ve vücudumda gezdirdi.

"Bir şeyin var mı ?"

Gözlerimi yerdeki parke taşlarında gezdirdim. Olumsuz anlamda başımı salladım.

Beni şok edecek şeyi yaptı.Kafamı göğsüne çekti ve saçımı okşamaya başladı.

Korktuğunu hissedebiliyordum ama ne için korktuğu cevabını duymak işime gelmiyordu.

Kafam göğsündeyken okyanus kokusunun beni boğacağını sandım.O kadar güzel kokuyordu ki, insan bildiği tüm kokuları unutuyordu.

Kafam üstündeki ceketin iç cebindeki telefonuna değmişti. Bu onundu ama..

Pantolonun cebindeki benimdi. İki telefonla gezecek kadar kafayı yemediğini düşünüyordum.

Başımı göğsünden ayırdığımda gözlerini gözlerimde gezdirdi. Sanki bir şeyler anlatmak ister gibi bir hali vardı.

Yüzümü yüzüne yaklaştırdım.Eğer bir oyunun içindeysek kazanan ben olacaktım.

Onun da beni öptüğünde hareket edemez hale geldiğini fark etmiştim öncelerden.Bunu kullanmak akıllıca olacaktı.

Yanağına uzun öpücüğümü bırakırken içim nedensiz bir sıcaklıkla kavruldu.

Nefes alış verişi durmuş gibiydi, tam zamanı.Elimi cebine atıp telefonu çıkardım.

Kendimi geri çektiğimde telefonun benim olduğu gerçeğine şaşırmamıştım.

Dudaklarım sinsice kıvrıldı ve tebessümün yüzüme yayılmasına izin verdim.

"Oyunumuz sona erdi galiba Kuzey Arslan."

KUZEY (+18) Düzenleniyor Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin