Bölüm 15- Yeni Ekip

108 23 7
                                    


Silahlarını sıkıca kavradı ve hızla en yakınındaki ghoumların kafalarını uçurmaya başladı. Belli bir çizgi üzerinde çaprazlamasına yürüyerek ghoumların etrafını sarmasını önlüyor ve onları önünde tutuyordu. Saldırgan ve akılsız olmalarına rağmen içgüdüsel olarak tehlikeye karşı temkinliydi yaratıklar. Silahın menzilinden kaçıp, avlarına saldırmaya çalışıyorlardı ama Eron hedefini kolay kolay kaçırmazdı.

Her şey bir kaç saniye sürmüştü ve son kurşunu da ateşledikten sonra silahlarını yere atıp, keskin bıçaklarını çekti. Üzerine gelenlerden iki tanesini indirdi ama altı- yedi ghoum etrafını sarmalayınca şansının tükenmiş olduğunu anladı. Pençeler ve dişlerden sıyrılarak kendisini köşedeki masanın arkasına fırlattı. Aradan geçip, ilerideki boruyu kaptı ve önündeki ghoumun göğsüne sapladı. Ayağı masaya takılıp tökezleyince popo üstü çakıldı ve üzerine abanan ghoumun omzuna geçirdiği dişlerin verdiği acı ile inledi.

O esnada bir tekme ile kapı açıldı ve bir iki saniye içinde dikkati kapıya yönelen ghoumları yere indirdi Zelya ve Jack. Elindeki bıçağı kulağından beynine doğru sokup, omzunu dişleyen ghoumu hareketsiz kılmıştı Eron ama canı çok yanıyordu.

Zelya koşarak geldi, arbaletini yere bırakıp kafası delinmiş ghoumun çenesini tutup iki yana ayırdı. Omzunu sivri dişlerden kurtaran Eron geri çekilip, arkasındaki dolaba yaslandı. Jack dışarı çıkıp, hızla Ferno'nun sırt çantasından gazlı bez ve uyuşturucu spreyi kapıp, Eron'un yanına koştu. Amit ve Ferno da hemen peşinden odaya girdiler.

"Bu da ne böyle, resmen yuvayı patlatmışsın dostum. Uuuuuh! omzun berbat! Köprücük kemiğini görebiliyorum. "derken suratını buruşturdu Amit. Jack'in getirdiği sprey ile Eron'un omzunu temizledi Zelya. Bu çok can yakıcı bir ilaçtı ama açık yara için en etkili yöntemdi. 

Elindeki sargıyı görünce, onu da söküp attı Zelya. " Bu ne böyle, resmen delinmiş. Arabaya taşımamız lazım seni. Önce şu omzunu bir kapatayım, sonra hemen tesise dönmemiz gerekecek. Ghoum ısırığı bu, eğer gaz salgıladıysa durum kötü."

Eron dişlerini sıkarak " Hayır, ısırdığı anda deldim beynini, lanet olsun.." dedi. Dişler çok derine girmişti. Vaziyet kötüydü. Eron yine de Hayalet'i unutmamıştı. " Nerede O? Kahretsin, gitmesine izin vermeyin!" diye çıkıştı. 

"Kim?" dedi Zelya. " Hayalet'i mi yakaladın?"

Jack etrafı şöyle bir taradı gözüyle ancak her hangi bir iz yoktu. Kafasını salladı. "Burada biz ve cesetlerden başka bir şey yok, ancak çok ortalıkta duruyoruz. Hadi onu dışarı taşıyalım. En azından artık hedefimizin burada olduğunu biliyoruz. Ferno haklıydı. " 

Hep birlikte araca geri döndüler. Eron'u arka taraftaki küçük yatağa yatmaya ikna edemedi Zelya. Oturup, sinirinden kudurmayı tercih ediyordu adam. Adamın umrunda değildi, bu çöplükte kendisini nasıl bulduklarını sormayacaktı ama Zelya yine de açıkladı. 

" Sen içeride deli gibi ateş etmeye başladığın sırada, biz avlunun etrafında harita çıkartmaya çalışıyorduk. İçeride olduğunu tahmin ettik. Tarama sonuçları pek çok yaşam belirtisi gösterdi ancak sen misin yoksa ghoumlar mı anlayamamıştık. Ses yapman bizi sana çekti. İçeri öylece dalarken ne düşünüyordun bilmiyorum!" diye çıkıştı Zelya.

Hava aydınlanmış, sabah olmuştu. Eron kafasını geriye koydu ve gözlerini kapatıp biraz sakinleşti. Omzunun acısı hafiflemiyordu ama dayanabilirdi. " İçeride kapana kısıldım, Hayalet ile birlikte. Açlıktan geberiyorum, saat kaç?" diye sordu. " 6:12. Tüm gece oradaydın. Nasıl buldun yolunu?" dedi Zelya. 

Kafasını salladı Eron " O küçük sıçan sanırım bana yol gösterdi. Sonra da sinsice beni ghoumların önüne atıp sıvıştı. Uzaktan bir yerlerden izlediğine eminim. Yemin ederim bir daha ki sefere gırtlağına bir ip geçirip peşim sıra sürükleyeceğim onu."

İçeride hareketlenme vardı ama ghoumlar yüzeye çıkmadılar. Ortalık yatışmıştı. Zelya, Eron'un omzunu sararken " Motorunu buldum... yine. Buradan çıkıp hemen diğer ekiplerle buluşmamız lazım. Daha sonra geri döneceğiz. Ferno, Hayalet'in bir süre daha buradan ayrılmayacağını düşünüyor ama belli de olmaz. Sen buradaydın, bizi de gördüyse tekrar yer değiştirecektir. Yine de geri çekilmemiz gerek. Şu durumda içeride ne ona, ne de ghoumlara karşı şansımız var, " dedi. 

Sargı işi bitince Zelya, Eron'un motoruna atladı. Amit de Zelya'nın aracını aldı. Karşı karşıya oturmalarına rağmen Ferno ve Eron ne konuştular, ne de birbirilerine baktılar. Motorları çalıştırıp yola düştüklerinde, binaların arasından bir çift donuk göz gidişlerini izledi. Sonra iç kısımlara doğru süzülerek gözden kayboldu.

Yaklaşık bir saatlik yolculuğun sonunda yıkılmış tabelaların olduğu ana yola geldi Zelya ve burada Altar'ın ekibi ile buluştu. Çok daha büyük ve donanımlı araştırma araçlarına sahip, on iki kişilik bir ekipti bu. Ağzındaki kalın sigarasını dudakları arasında çevirdi adam ve hafif yan yatmış asker şapkasının pozisyonunu düzelttikten sonra yaslandığı yerden doğruldu. 

Ağır ve yapılı bir adamdı Altar. Henüz kırklı yaşlara yakın olmasına rağmen daha yaşlı ve yorgun göründüğü bir gerçekti. Gözünün üzerindeki derin kesik ve robot sol kolu ile tam bir ölüm makinesi gibi görünüyordu. Kollarını iki yana açtı ve Zelya'yı karşıladı.

" Dahi mekanikçimiz döndü. Lanet olsun kadın, sensiz bu işe yaramazlar hiçbir halt beceremiyor." derken ağır bir tonda kahkaha attı. Zelya " Ben de seni gördüğüme sevindim Altar," dedi. " Yine nereye çarptın motoru, makine düşmanı!" diye alaycı bir şekilde çıkıştı. 

Adam kafasını iki yana salladı. " Bu defa biraz dikkatsizdim. Dün gece ufak bir sürü ile çatıştık, fırlattığım yaratık birazıcık ön motorun üzerine düşmüş ve kapağı yamultmuş olabilir..eehh.." derken ensesini kaşıdı suçlu suçlu.

İyi bir adamdı, ancak kaba kuvvetini kontrol etmeyi öğrenmesi gerekliydi. Askerlerin hemen hemen hepsinin zaten biraz uçuk tipler olması kaçınılmazdı. Yine de anlaşılması kolay biriydi Altar, Eron'un tam aksine.

Hafifçe Zelya'ya doğru eğildi. Gizli bir konuda konuşur gibi sessizce " Eron ile olanları duydum, Jack bildirdi. Çatlak herif yine paçayı kurtarmış sayende," dedi. Zelya arkasına döndü ve geriden gelip sonunda ekibe yetişen iki aracı süzdü. " Sonunda geldiler. İstersen bunu bir de onun yüzüne söyle, he? " Altar'ın Eron ile yüz göz olmaya hiç niyeti yoktu. Daha önce bir kaç defa almıştı ağzının payını. Kaşlarını kaldırıp, kafasını salladı. "Her neyse..."

Araçtan önce Ferno sonra Jack indi. Arazi aracını rastgele park edip Amit de yanlarına katıldı. Eron'un araçtan inmeye niyeti yok gibi görünse de biraz sonra o da ağır hareketlerle araçtan dışarı çıktı. Tıbbi yardım için iki genç asker yanına koştular ve onu kendi araçlarına aldılar. Omzundaki deliklere gereken müdahale yapıldıktan sonra da dışarı çıkmadı.

Bir saat geçmişti. Ortalık yerden araçları çekip, daha uygun bir yere park etmişler, kamp yeri kurmuşlar ve plan yapmaya başlamışlardı. Zelya rapor verdi. 

" Eron, Hayalet ile etkileşime geçmiş, hatta yakalamış. Ancak sürünün saldırısına uğradığı sırada Hayalet de kaçmış. Fabrikada olduğunu biliyoruz. Bir kaç gün içinde harekete geçmeyecektir ancak tekrar yüzeye yakınlaşıp, dışarı çıkacağını sanmıyorum. İki katlık bir alanın haritasını çıkarttık fakat daha derine sinyal yollayamadığımız için iç yapıyı bilmiyoruz. Bu durumda, bu kadar az adamla içeri girmek tehlikeli olacaktır. Hayalet'i dışarı çekmenin bir yolunu bulmamız gerek. " 

Altar gür sakallarını sıvazladı. "Kırk kiloluk bir kızı iki yıldır yakalayamadığımıza inanamıyorum," dedi. Eron'un olduğu yönü kafasıyla işaret edip, "Mato, Eron'un omzu için tesise geri dönmenin gerekli olduğunu söyledi. Sanırım ciddi bir bakım gerekecek bu deli fişek için. Diğer ekiplerden biri bir serseri grubu ile çatışmış, bize yakın zamanda yetişemeyecekler. Siz zaten feci dağıldınız..En son acele ettiğimizde bir düzine adamımızı kaybetmiştik. Sanırım tesise geri dönmeliyiz şimdilik. Adamın iyileştiğinde tekrar sahnelere dönersiniz. Hayalet'in bir yere gideceğini sanmıyorum. Yakınlarda işaretli bölge yok. Her yeri kontrol ettik, " dedi.

Zelya buna katılıyordu. Eron bu duruma çok sinirlenecekti ama yapılacak en doğru şey buydu. Farkında olmasa da Eron'un omzundan tüm vücuduna yayılan bir ateş vardı ve susuzluk çekiyordu. Serum dışında bir müdahaleye ihtiyacı vardı. Monica çok kızacaktı, hem de çok.

Ölü Şehrin KöpekleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin