Bölüm 5- Merhaba Tutsak

167 32 13
                                    

Yaralı ghoum tam karşısında duran yumuşak taze ete baktı. Acı içindeydi ama içgüdüleri daha ağır basıyordu. Kan içindeki çenesini gerdi, sivri dişlerini göstererek hırlamaya başladı. Koca göz bebekleri iyice genişlemiş, direkt Koni'ye bakıyordu. 

Her şey çok hızlı oldu. Kolları kullanılmaz durumda olan yaratık kontrolsüzce yerde debelenip ayağa kalkmaya çalışarak ileriye atıldı. Tüm kuvveti ve açlığıyla Koni'nin üzerine abanmaya kalktı ve o an olanlar oldu. 

Koni, ellerini iki yana gergince açıp en,  ufak bir tereddüt dahi duymadan, hidrolik baskının yardımıyla iri mekanik avuçları arasında ghoumun kafasını öyle bir ezdi ki, kırılan kafatasının arasından fırlayan beyin, üst ve arka tarafta açılan boşluklardan dışarıya aktı. Dizleri üzerine çökmüş uzun koca beden aniden hareketsiz kesilmiş ve kendini bırakmıştı.

Koni öylece durmuş, avuçlarından aşağı akan kan ve sıvı karışımına bakıyordu. Parmaklarını yavaşça gerip yapışkan kafatasını serbest bıraktı. Bu hiç iyi olmamıştı. Çünkü böyle olduğu zamanlarda mekanik eklemlerin ve vida boşluklarının aralarına dolan parçaları kurumadan temizlemek gerekiyordu. 

Temizlikten nefret ederdi ama hem Varlo çok kızıyordu, hem de parlak kollarının kullanma süresini uzatmak için bunu yapması gerekliydi. Ellerini aşağı yukarı sallayarak sağa sola takılan parçaları silkeledi. Ama geçen şu birkaç saniye içindeki en büyük sorunları bu değildi. Varlo ani bir refleksle elini arkaya attı ve sırtında yatan ağır canavarı gösteriye soktu. Hızla silahın kundağını geri çekip hazır hale getirdi.

Onları fark eden diğer ghoumlar çılgına dönmüştü ve kemikleri dışarı fırlamış ellerini gergince açıp, çığlıklar atarak Varlo ve Koni'ye doğru koşmaya başladılar. Dört yetişkin ghoum üzerlerine geliyordu; biri yaralı ama oldukça enerjikti. 

Varlo tetiği gerdi, silahın pompası geriye sıçrayarak büyük bir basınç ve sesle on iki kalibreyi en sağdaki yaratığın suratının ortasında patlattı. Hemen yanındakinin boynunu parçalayan ikinci atışı da yaptıktan sonra üzerine atlayan günün şampiyonu ile birlikte geriye doğru yuvarlandı.

En soldaki ghoum gözüne kestirdiği Koni'nin küçük suratını parçalamak için çabalıyordu. Koni, hızlı davranmış ve boynundaki maskeyi burnuna kadar çekmek için kullanmıştı dört saniyelik handikap süresini. 

Ghoum koşarak üzerine gelmişti ama Koni eliyle onu yukarıdan savuşturmuş ve kendisi de olabildiğince geri sıçrayarak uzaklaşmıştı. Yaratık, ayakları altından kayan beton tozunun üzerinde tökezleyerek ikinci defa saldırdı. Maskesi yüzünde olduğu için yakın durmaktan yana bir endişesi olmayan Koni, salyaları akan yaratıktan önce davrandı ve sertçe ghoumun kolundan tutup önce yere doğru çekti, sonra diğer kolunu boynunun etrafından dolayıp parmaklarını yaratığın çenesine kenetledikten sonra geriye doğru hızla çekti. Parçalanan çene açılıp, Koni'nin elinde kaldı. Arkaya dönen kafa Koni'ye bakarken ghoumun bedeni göğsü üzerine düştüğünde hala kıpırdanıyordu.

O sırada Varlo ve yaralı ghoum kozlarını paylaşıyorlardı. Varlo'nun düşme esnasında ileri fırlayan silahı oldukça uzakta kalmıştı. Her iki rakip de düştükleri yerde doğrulmuş, birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışıyorlardı. 

Varlo sol baldırından dizine doğru uzanan kabzasından eğri burunlu bıçağını çıkardı. Birkaç defa üzerine gelen saldırgan yaratığı savuşturduktan sonra arkasına doğru sıyrılıp sırtından soktuğu sivri metali yukarı kadar hışımla çekip temiz ve güzel bir yarık açtı boylu boyunca. Acıyla gerilen beden yüz üstü düşünce, adam da bıçağın üzerindeki kanı silkeleyip derin bir nefes aldı. 

Biraz ileriden kendisini izleyen kıza baktı. Koni,Varlo'nun şovlarına bayılırdı. Maskesini indirdi ve ellerini çırpıp çıkarttığı metal sesiyle tebrik etti adamı.

Varlo neler döndüğünü pek anlamamıştı ama büyük ihtimalle aracın sahibi bu adamlardı- ya da adamlardan geriye kalanlar.- Yerdeki silahını alıp beline geri koydu. 

" İşte bu biraz ilginçti. Sanırım artık endişelenmemize gerek kalmadı. Hava tamamen kararmadan buradan gitsek iyi olacak. Dönüp şu motoru alalım. "dedi. Koni onaylarcasına başını aşağı yukarı hızla salladı. Ancak ne zaman planları düzgün gitmişti ki? Derinden gelen bir başka bağırma ve yardım çağrısıyla dikkat kesildiler.

Koni'nin güçlü hayvan iç güdülerine sahip olduğu söylenebilirdi. Çok iyi görür, duyar, koklar hatta hissederdi. Ancak ilgisini çekmediği sürece görmezden gelme yeteneği de fazlaca gelişmişti. Bunun ilgisini çekmiş olması ise yardım çağrısında bulunan kişinin şansıydı. Sesin geldiğini tahmin ettiği yöne doğru hızla koşan Koni'nin arkasından Varlo da onu takip etti.

Yıkılmış binanın yere gömülü kalmış odasının içine tek giriş deliği, binanın içindeki boşluklardan geçmekteydi. Dışarıya açılan bir boşluk daha vardı ancak tam tepesine yıkılmış olan kirişin demirleri adeta boşluğu bir hapishane penceresine çevirmişti. Duvarın tam köşesinde kıvranan kadın son nefesini de bağırmak için kullanmış, bitkince olduğu yere yığılmıştı. Üstü başı yırtılmış, kanla kaplanmış ve sol bacağındaki kesikler mora dönmeye başlamıştı. İçeriye giren tek ışık deliğinin de aniden kapanmasıyla başını hafifçe yukarı çevirdi.

Tepesinde üç kademeli dürbün gözlükleri, boynunu saran maskesi ve koca kahverengi gözlerini dikmiş kendisine bakan bir kafa duruyordu öylece. Kocaman mekanik ellerini pencerenin demirliklerine dolamış, bacaklarını iki yana açarak poposu üstüne oturmuş öylece bakıyordu. Ufak tefek olmasına rağmen cidden ürkütücüydü bu garip kız – en az ghoumlar kadar.- Kafasını iyice demirliklerin arasından uzatıp sırıttı. " Buldu, buldu! " Hemen ardından bir çift bacak daha göründü.

Aşağıya eğilen kişi, kızın kafasının yanından uzattı başını. Siyah ve garip maskesi tamamen yüzünü kaplıyordu. Kızın kafasını okşayıp, onu övdü. " Aferin sana, şimdi onu çıkartalım olur mu? Bu yer çökecekmiş gibi duruyor. " 

Kafasını yukarı aşağı mutlulukla sallarken hala sırıtıyordu. Koca, parlak elleriyle demir parmaklıkları iki yana doğru gerdi ve bir vücudun rahatlıkla geçebileceği bir alan açtıktan sonra gövdesini yarıya kadar içeri soktu. Elini uzatıp " Gel, bizimle. Koni yardım eder." dedi. 

Kadın tereddüt içinde kalmış olsa da metal, bronz ya da gümüşten olduğu fark etmez, herhangi bir eli tutabilirdi şu an. Güç bela ayağa kalktıktan sonra kızın kanlı parlak uzvundan tutup, kendini ona bıraktı. 


Ölü Şehrin KöpekleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin