Omer, bacağındaki yarayı apar topar sardığı için hala kan sızdırmasına rağmen, Leera'yı sırtında taşıyarak yürümeye devam ediyordu. Yorulmuş; hatta bitmişlerdi ama barajın etrafından dolanarak yollarını bulmaları gerekliydi.
Ufuk çizgisinde ince bir ışık görünmüştü. Gecenin sisi birazdan dağılacak gibiydi. Yıkıntılara değen ilk ışık tanesi rehberliğinde yürümeye başladılar. Koni, sağa sola devrilerek yürürken, bir yandan mızmızlanıyordu. " Koni acıktı. Varlo.. " Parmağıyla kendi karnını dürttü Varlo'ya göstererek. Maskesinden damlayan su taneciklerini eliyle bir kez daha sildi adam. " Üzgünüm, yanımda hiçbir şey yok. " Sonra dönüş yollarına doğru şöyle bir bakıp, umarım iyilerdir diye düşünmeden edemedi.
Omer'in nefesi kesilmişti. Bir an tökezleyince duraklamak zorunda kaldı. Durumu fark eden Varlo hemen adamı tuttu. " Sana söylemiştim, bırak da ben taşıyayım," dedi. Adam biraz durup, birkaç derin nefes aldıktan sonra itiraz etti. " Tamam, biraz duralım ama ben iyiyim. Sonra devam edebilirim. " deyince durdular.
İleride paslanmış ve yıkılmış bir kontrol kulübesi vardı. Leera'yı buraya yasladılar. Kendine gelen kadın acıyla inledi. Bacağında üç koca delik vardı ve çok bitkindi. Omer de kadının yanına doğru yaslanıp, bacağındaki sargıyı sağlamlaştırdı.
" Üzgünüm... " dedi Leera. " Bu halinle beni taşımak zorunda kaldın. Üstelik orada her şeyin bittiğini düşünmüştüm. " Omer hafif mahcup bir şekilde kafasını öne eğdi ve tebessüm etti. " Ben bir askerim, Bayan. Eğer etrafımdakileri koruyamazsam, o zaman başka ne işe yararım...?"
Leera seslice nefesini verip, kafasını yana çevirdi ve gözlerini kapattı. " O soruyu kendine sorman gerekmez mi? Ne yapmak istediğini, nasıl biri olmak istediğini kendin seçtin, " dedi. Adam kocaman güldü. " Tam da Kubbe'de yetişmiş bir aristokratın bakış açısı. "
Sonra yüzündeki gülümseme soldu. " Bizim için hayat öylece seçimler yapabileceğimiz kadar kolay değil. Bunu anlamanı beklemiyorum. Şu ana dek yapmak istediğim pek çok şey, değer verdiğim pek çok kişiyle birlikte avuçlarımdan kaydı. Bir şeyi nasıl seveceğinden önce, nasıl koruyacağını öğrenmen gereken bir hayat yaşıyoruz, Bayan. Çünkü çok sevsen de, koruyamadıktan sonra asla sahip olamazsın... Sonra bir gün öylece ellerinden kayar gider... "
Leera gözlerini açıp, hafifçe adamı süzdü. Umursamaz ve kalender biri olduğunu sanmıştı ama sanırım herkesin kendine göre karanlık bir miladı var diye geçirdi içinden. " Biliyor musun?" dedi. " Aslında Kubbe'de doğmadım ben... Aslına bakarsan sürgün bile edildim..."
Omer bu duyduğuna çok şaşırmıştı. Kaşlarını kaldırıp, meraklı gözlerle kadına baktı. Leera alaycı bir gülümsemeyle " Biliyorum.. Zor iş ama benim de hayatım senin sandığın kolay olmadı. Ben kendime bir yol seçtim ve bunun uğruna pek çok duvarı yıkarak en tepeye tırmandım. Ancak dediğin gibi... En nihayetinde elimizde patlayıp duruyor hayallerimiz. Bana bakınca soylu bir kadın görüyor olabilirsin ama kabul etmesi zor olsa da bu sadece elde etmek için uğraştığım bir unvan. Ben bu çöplükte doğdum ve yine buraya döndüm. Kendimden nefret etmeme sebep olan şeyler yaptım ve bundan sonra da yaşamak için ne gerekiyorsa yapacağım. Çünkü ben böyle bir insanım, " dedi ve gülümsedi.
" O yüzden, artık bana Bayan demek yerine Leera demeye başlayabilirsin," dedi yüzündeki tebessümle. Adam çok şaşırmıştı. İlk defa onu böyle samimi ve savunmasız gördüğünü fark etti. Gülerek başını iki yana salladı. " İnanılmaz bir şey. Sanırım senden, öncekinden çok daha fazla hoşlanıyorum şu an, " dedi, gülüştüler.
O sırada Varlo, çökmüş ve tekerleksiz bir kamyonet iskeletinin yanına geldi. Yol kenarında öylece duran ve çürümeye yüz tutmuş parçayı şöyle bir inceledi. Neresine dokunsa elinde kalıyordu. Sinirle tekme savurdu araca ve ön kapağını içeri göçertti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Şehrin Köpekleri
Science FictionBir yanda çökmüş, havasız, dumanlı şehirlerin yıkıntıları arasında hayata tutunmaya çalışan insanlık; diğer yanda Kubbe Şehir'de yaşayan aristokratlar ve katı kast sistemi içinde hayatta kaldığı için bile şanslı sayılan bir toplum. Her ikisi arasına...