Vakit olmadığı için kapıyı daha fazla zorlamanın anlamı yoktu. Geçit boyu ilerleyip diğer binaya geçmek tek şanslarıydı. Tekrar bir kat aşağı inmek zorundaydılar. Varlo önden koşarak karşı binanın merdivenlerine ulaştı. Kapıyı açıp içeriyi kontrol etti ve Koni ile Leera'nın geçmesine izin verdi.
Kendisi de geçtikten sonra üzerlerine gelen sekiz dokuz tanesi oraya varmadan önce çekerek kapıyı kapattı. Üst kata çıkmak için binanın iç kısmına doğru ilerlemeleri gerekiyordu. Geniş ve karanlık alanın ortasına doğru geldiler. Tam karşılarında bir asansör vardı ve dönüp onlara bakan, sayamadıkları kadar çok da ghoum.
Varlo kollarını iki yana açıp Leera ve Koni'nin önüne kalkan olarak, ani bir hareket yapmamaları için işarette bulundu. Sakince elini arkaya atıp silahına uzandı. Bir yandan etrafta çıkış olabilecek bir yer arıyordu gözleri. İleride bir asansör vardı ancak onu çalıştıracak enerji yoktu.
Ghoumlar gözlerini dikmiş ona bakıyorlardı. Bir kaç tanesi yavaş adımlarla üzerlerine gelmeye başladı. Varlo ateş etmeye hazırdı ama onlar tepelerine atlamadan kaç tanesini haklayabilirdi, bilmiyordu. Nereye gittiklerini bilmeden ateş etmek daha fazlasını çekecekti üstlerine ve durum hiç iç açıcı değildi.
Ancak ghoumlar onlara doğru gelmeye başladığı anda derin ama gürültülü patlama sesi yükselince, sürünün ilgisi sesin geldiği yöne çevrildi. Dış binalardan birinden gelen ses yaratıkların dikkatini dağıtmış, kafalarını karıştırmıştı. Bu kaçmak için iyi bir fırsattı ancak ne tarafa gitmeleri gerektiğini bilmiyorlardı. Tam o sırada, demir merdivenlerin trabzanlarından tutunmuş onlara bakan kişiyi gördü Varlo.
Önce yanıldığını sandı ama tam orada duran bir insan vardı. Birkaç saniye Varlo'ya baktıktan sonra arkasına dönüp aralarda kayboldu. Adam ne olduğunu anlamamıştı ama bu bir şanstı ve almaları gereken bir riskti.
Fısıltıyla " Ateş etmeye başladığım anda sol tarafımdaki merdivenlere koşun," dedi. Leera merdivenleri fark etti. Yutkunup " Tamam, ben hazırım," dedi. Varlo merdivenlere en yakın olan ghoumlara ateş etmeye başladığı anda Koni ve Leera o tarafa koştular.
Hemen arkalarından koşan Varlo bir yandan ateş ediyordu. Etraftan üşüşerek ortaya koşan ghoumlar üstlerine gelirken, onlar da merdivenlere ulaşıp yukarı tırmandılar. Koşarak dar koridordan geçtiler. Koridorun sonunda bekleyen kişiyi fark etti Leera. " Koş, takip edin!" diye bağırdı Varlo.
Son hızla koşmalarına rağmen ghoumlar hemen enselerindeydi. Takip ettikleri kişi yuvarlak bir boşluktan içeri girip gözden kaybolmuştu. Leera ve Koni de içeri kendini bıraktıktan sonra Varlo üzerine atlayan yaratığa silahının dibiyle vurup, tam arkasından gelene ateş ettikten sonra kendini güç bela boşluktan içeri atabildi ve büyük bir gürültüyle metal kapağı ardından çekti. Bir iki adım attıktan sonra ayağı boşluğa geldi ve kayarak düştü. Kendini toparlayamayınca ıslak zemine omuz üstü çakıldı.
Yavaşça olduğu yerden doğruldu ve tam tepesinde ona bakan Koni ve Leera'yı fark etti. Etraf zifiri karanlık ve bir o kadar da sessizdi. Gözlüğün yeşil ışığı sayesinde etrafı seçebiliyordu. Dar ve silindirik bir yapının içindeydiler. "O nerede?" dedi. Leera kafasını iki yana salladı. " Bilmiyorum, etrafta kimse yok. "
Varlo doğrulup kalktı. Üstündeki ıslaklığı kokladı. " Yağ ve yakıt karışımı gibi," dedi. Leera ekledi " ...ve sidik."
Belindeki ekranı kontrol etti Varlo. Cihaz, düşmenin şiddetiyle kullanılamaz durumsa olsa da ne olduğu anlaşılır gibiydi.
Tavan süzgeç gibi delikliydi.Tam tepelerinde geri dönüşüm odası bulunuyordu. Yukarıda sıkıştırılarak ezilen eski parçalardan akan yağ deliklerden bulundukları yere akıyor, buradan elde edilenler depolanıp damıtılıyordu. Ancak sağa mı yoksa sola mı gitmeleri gerektiğine karar vermek çok zordu. Varlo kendine biraz süre tanımak için arkasına yaslandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Şehrin Köpekleri
Science FictionBir yanda çökmüş, havasız, dumanlı şehirlerin yıkıntıları arasında hayata tutunmaya çalışan insanlık; diğer yanda Kubbe Şehir'de yaşayan aristokratlar ve katı kast sistemi içinde hayatta kaldığı için bile şanslı sayılan bir toplum. Her ikisi arasına...