Adamlar korkudan biraz tereddüt etmiş olsalar da, kendilerini toparlayıp ateş etmeye yeltendiklerinde, uzaktan gelen birkaç kurşunla üç tanesi yere devrildi. Bir anda ortalık karıştı ve anında çatışma pozisyonu alan herkes köşelere kaçıştı.
Hayalet'i tutup, hemen duvarın arkasına attı Omer ve son bir hamleyle, yere serilmiş adamın silahını da kapabildi. Başını koruyup, kendini zar zor duvarın arkasına doğru savurdu.
Leera'yı esir alan serseri, onu da kendiyle sürükleyip bir köşeye pusmuştu. Koşarak bina yıkıntısına kendini savuran Koni'nin gözleri Varlo'yu arıyordu.
Yere yatıp, kurşunlardan sakınmaya çalışan Varlo maskesini kapıp, sürünerek iskeleti kalmış döküntü aracın arkasına sığındı. Maskesini kafasına geçirdikten sonra durum kontrolü yapıp, etrafına bakındı. Bir şekilde silahlarına ulaşması gerekiyordu ancak silahları ulu orta yerde, kafasından vurularak yere inmiş adamın yanında duruyordu.
Diğer serseriler saklandıkları yerden ateş ediyor, karşı taraftan da cevap geliyordu. Ateş açanları, onların dostları sanan serseriler, Varlo'ya da ateş etmeye başladılar. Adam, kapısız aracın ön koltuğuna kendini atıp, kurşunlardan korunmak için arka koltuğa doğru yuvarlandı. Aracın üzerinden seken kurşunlardan fırsat bulup, kafasını dahi uzatamıyordu.
Diğer taraftan ateş açan bir başka yağmacı grubun tüm ganimete el koymak için saldırdığını düşünmüştü Varlo. Kimin dost, kimin düşman olduğunu bilmiyordu ama aracın diğer kapısını açıp, diğer yanına geçerek siper aldı. Karşı taraf şimdilik onu hedef almış gibi görünmüyordu.
Araca doğru ateş eden kişi de vuruldu. Serserilerden biri daha indirilmiş, nihayet üç kişi kalmışlardı. Başları bağırıyordu. "Seni geberticeğim, duydun mu beni?!" Varlo'nun gözü, yerde yatan silahlardaydı. Omer'le gözleri buluştu. Kafa sallayıp anlaştılar. Eğer biraz daha kafasını uzatsa, adamı çapraz açıdan vurabilirdi Omer.
Varlo koşarak yolun ortasına doğru attı kendini ve yerde yuvarlandı silahlara doğru. Onu vurmak için olduğu yerden ayağa kalkınca adam, Omer de onu indirdi. Diğer iki adam kaçmaya çalışırlarken, karşı taraftan gelen iki kurşun işlerini bitirdi.
Varlo hızlı birer hamle ile silahlardan birini kavramış, horozu indirmiş ve ateşlemeye hazır hale getirmişti canavarı. Ağır silahı sağ eliyle çevirip, arkasına döndü ve ayağa kalkarak namluyu tam ileride duran adama doğrulttu. O sırada Omer de olduğu yerden atlayıp öne geldi ve Varlo'ya ok doğrultan kadına çevirdi namlusunu.
Bir süre birbirlerine baktılar. Gergin ve sessiz bir rüzgar, tozlu yolu hafifçe yalayıp geçti. Sakince saklandığı yerden üç kişi daha çıktı ortaya. Kadın ve adamın biraz gerisinde duruyorlardı. Sadece ikisi silahlıydı ancak tehditkar bir harekette bulunmadılar.
Omer durumu kavramaya ve bir sonraki adımın ne olacağına karar vermeye çalışıyordu. Namlularını, birbirlerine kilitlemiş öylece bekleyen iki adama baktı.
Sonra kafasını çevirmeden, arkasına doğru seslendi. "Leera Hanım?" Kadın kısa bir süre sonra tedirgince ses verdi arkadan. "Bu-buradayım.." Omer tekrar sordu. "Peki iyi misin?" Düşmana kenetlendiği için kafasını çeviremiyordu ama gelen cevap üzerine kaşlarını umutsuzca ve sinirle çattı.
Bir adam sesi "Merak etme, sevgilin ve ben çok iyiyiz. Hatta durumdan epey memnunuz," dedi. Omer dişlerini sıktı. "Biri hala gebermemiş anlaşılan. Eğer kadını bırakmazsan dişlerini sökerim senin!"
Adam sinsice kıkırdadı. " Anlaşılan, burada karmaşık bir durum söz konusu. Şu durumda hiçbir şey yapabileceğini san- " adam sözünü bitiremeden, ensesinden giren iki metal pençe beynini deldi. Adam, gözleri dışarı fırlamış bir şekilde titreyerek yana yığıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Şehrin Köpekleri
Science FictionBir yanda çökmüş, havasız, dumanlı şehirlerin yıkıntıları arasında hayata tutunmaya çalışan insanlık; diğer yanda Kubbe Şehir'de yaşayan aristokratlar ve katı kast sistemi içinde hayatta kaldığı için bile şanslı sayılan bir toplum. Her ikisi arasına...