Varlo sadece duruyordu. Adamın gırtlağını parçalamak istediğini biliyordu ama aynı zamanda kıpırdayamıyordu. Korktuğu için değil; sadece... Varlo'dan tepki gelmeyince, Matthias konuşmaya başladı. Çok sakin ve nazik bir ses tonu vardı.
"Umarım tüm konuşmayı tek taraflı yürütmemi beklemiyorsundur?" diye sordu. Hafifçe gülümsedi. İnce, morumsu dudaklarının arasından sivri dişleri göründü. Hafif kemerli ve sivri burnuna yakın keskin gözleri Varlo'ya bakıyordu direkt. Oturduğu lüks sandalyeye oldukça yakışmış, çok şık bir siyah takım giyiyordu.
Üzerinde, omuzlarına öylece attığı bol bir pardösü vardı. Parmakları arasında tuttuğu bastonun ucu, kafatası formunda mor bir kristal ile taçlandırılmıştı ve başparmağındaki yüzük de oldukça pahalı görünüyordu.
Bakımlı ve centilmen imajına rağmen insan değildi. Açık kahverengi saçlarının yanlarına hafif kırlık düşmüş gibiydi. Koyu grimsi ten rengiyle uyumlu siyah gözleri ile Varlo'yu kesmeye devam etti. Yine de az önceki yaratıktan daha fazla insana benzediği bir gerçekti. Çirkin görünmüyordu ama etrafa saçtığı vahşi ve korkunç frekansın ağırlığı gözle görülecek kadar yoğundu. O geldiği anda, sağda solda et kemiren tüm ghoumlar korku ve dehşet içinde buldukları deliklere kaçışmışlardı.
Hemen arkasında duran, az önce kendisine Zimner diye hitap ettiği bir başka takım elbiseli yaratık dikiliyordu. Oldukça sade ve ciddi bakışları vardı. Uşağı ya da sağ kolu gibi bir şey olmalıydı. Kafasını dimdik tutmasına rağmen Varlo'ya asla bakmadı ya da kıpırdamadı.
Matthias konuşmasına devam etti. " Dağınıklık için kusura bakma. Sanırım biraz ipin ucunu kaçırmışlar. Burayı ele geçirmelerini söylemiştim; yerle bir etmelerini değil ama bazen ne istediğini anlatmakta zorluk çekiyorsun... Bilirsin, pek anlayamıyorlar. " derken tebessüm edip, duraksadı. "Ben de seni beklerken biraz dekore ettirdim. "
Varlo'nun kasları gerildi. Kendini toparladı ve duruşunu dikleştirdi. Ancak, o daha ağzını açmadan Matthias yapay gülümsemesi ile müdahale etti. Sanki düşüncelerini okurmuşçasına " Daha önemli meselelerden konuşalım. Bana kükremen, doğrusu, durumu değiştirmeyecek. Bunu anlayacak zekaya sahip olduğunu biliyorum. Senin anlayacağını biliyorum," dedi.
"Bana çok şey sormak istiyorsun; ben de sana. Söylesene kaç tanesini tanıyordun ki? Duyarlıymış gibi davranmana gerek yok, burada sadece sen ve ben varız. Kafanın içindekileri sor..." derken, bu kişinin oldukça samimi olduğunu anlayabilmişti Varlo. Aşağılamak ya da misilleme yapmak için değil, öyle olduğuna inandığı için söylüyordu bunları. Yine de Varlo susmayı tercih etti, kendini tutabilmesi için bu gerekliydi.
Matthias hayal kırıklığı ile hafifçe iç çekti. Bastonunu tutan ellerinin pozisyonunu değiştirdi ve son derece ciddi, bir o kadar da hoş bir eda ile anlatmaya başladı. " Adının Varlo olduğunu söyleyen ve maske ile dolaşan bir adamın varlığı kulağıma çalındığından beri heyecandan ölüyorum. Seni çok aradık, zordu ama bulduk. Bir süredir hareketlerini gözlemliyoruz. Seni henüz çözebilmiş değilim, ancak daha önce tanıştığımıza eminim. Doğruyu söylemek gerekirse uzun zaman öncesini ben de hatırlamıyorum. Şu an olduğum kişi olmanın yan etkileri. Bilirsin... gen değişimi zor bir aşama," dedikten sonra omuzlarını gerip, biraz rahatladı.
Varlo dikkat kesilmişti. Nefes alıp verişleri bile yavaşlamıştı. Bilmek istiyordu. Adam, etrafta saklanan ghoumları taradı gözleriyle. Bir şeylerin arkasına saklanmış olsalar dahi, onların varlığını hissedebiliyor, kalp atışlarını duyabiliyordu. Keskin bakışlarını tekrar Varlo'ya çevirdi.
" Ben henüz insanken –ki bunun çok uzun zaman önce olduğunu düşünürsek, pek anımsayamıyorum- gen değişimi üzerinde çalışıyorduk. Elli yıldan fazla oldu. Dünyanın her yerine yayılarak insanları zehirleyen ilk ghoum dalgası vurduğunda çok berbattı, bunu hatırlıyorum. Gizli tesisimizde araştırmayı sürdüren yedi kişiydik. Saçma sapan bir şekilde her şey elimizde patladı ve zehirlendik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Şehrin Köpekleri
Science FictionBir yanda çökmüş, havasız, dumanlı şehirlerin yıkıntıları arasında hayata tutunmaya çalışan insanlık; diğer yanda Kubbe Şehir'de yaşayan aristokratlar ve katı kast sistemi içinde hayatta kaldığı için bile şanslı sayılan bir toplum. Her ikisi arasına...