Varlo sakin kalmak için elinden geleni yapsa da, parmak uçlarının gerginleşip titrediğini hissedebiliyordu. Maskesinin ardından derince alıp verdiği nefesin hırıltısı, kalbinin hızlı pompalama sesini bastırmaya yetmiyordu. Tam karşısında duran Azrail kılıklı yaratık onunla konuşuyordu.
"Niye bu kadar şaşırdın? Neyse, sürprizi bozmayalım, Matthias seninle karşılaşmak için sabırsızlanıyor," dedi konuşan yaratık. Varlo silahını keskin bir hareketle iyice doğrulttu. " Nesin sen böyle? Ne biçim bir yaratıksın? " dedi. " Beni tanırmış gibi konuşuyorsun!" Adam gözlerini yuvarladı. "Aman be, bu da..." diye söylendi.
Yıkıntının üzerinde keyifle oturmuştu. Ghouma çok benzeyen, garip ve çirkin bir görünümü vardı ama insana da benzemiyor değildi. Koyu kahverengi saçlarının yanları tıraş edilmiş, tepesindeki saçlar karmaşık bir şekilde uzamış ve dağınık görünüyordu. Pürüzlü derisi griye dönük ve gergindi. Burnu ve kulakları hafif sivriceydi ve çokça küpesi vardı. Göz bebeklerinin siyahı, neredeyse tüm gözünü kaplayacak kadar büyüktü. Elleri oldukça kemikli ve güçlü görünüyordu. Uzun ve zayıf bir yapısı vardı; çevik duruyordu. Üstündekiler perişan ve özensizdi, sanki dünya umrunda değilmiş gibi.
Üzerine göz gezdirdi adamın, görünürde bir silah yoktu. Varlo'nun ona doğrulttuğu silahtan da hiç rahatsız olmuş gibi durmuyordu. Kendinden emin ve rahat bir ifadesi vardı. Sırıttığında sivri dişleri görünüyordu.
Boynunu yana doğru eğip, hafifçe kıtlattı. Sivrilmiş tırnakları ile umursamazca boynunu kaşıdı ve sıkılgan bir tavırla konuşmaya başladı. " Daha ne kadar o silahı bana doğrultacaksın? Sana bakarken benim kolum yoruldu," dedi. Boynunu rahatlatmak için kafasını sağa sola sallayınca kulaklarına sıralanmış küpeleri şıngırdadı.
Varlo, silahını indirme niyetinde değildi. "Tekrar soruyorum, nesin sen!?" diye sesini yükseltti. İnsanımsı adam biraz toparlandı. Tüm dikkatini ve keskin bakışlarını Varlo'ya yöneltip, rahatsız edici gülüşünü göstererek " Şu an gerçekten içimde bir şeyler seni parçalarına ayırmak istemiyor değil ama böyle kesin konuştuğunda da itiraz edemiyor olduğum bir gerçek."
Varlo anlam verememişti ama gardını düşürmemek için elinden geleni yapıyordu. Adam, konuşmasını sürdürdü. " Tırnaklarımın kaşındığını hissedebiliyor olman gerek... Mmmm, bu hisse bayılıyorum, doğamda var. "derken gözlerindeki siyah ışık daha bir parlak görünüyordu. " Askerlerimin hepsini hakladın. Senden nefret ediyorum. Seninle dövüşmek ve boğazını parçalamak istiyorum ama yaparsam Matthias da beni parçalarıma ayırır, " dedi.
Varlo hiddetle " Deminden beri ne saçmalıyorsun, Matthias kim?" diye çıkıştığı sırada öteki birden ayaklandı. Varlo hemen bir iki adım geri çekildi. Gri suratlı adam, hafifçe aşağı doğru eğilip " Bana ne olduğumu sordun ama sen ne olduğunu biliyor musun? " diye sordu. Sonra ellerini cebine sokup, istifini bozmadan yıkıntıdan aşağı atlayıp, avluya iniş yaptı. Varlo'nun ona doğrulttuğu namlunun ucuna doğru yürümeye başladı. Varlo kıpırdamıyordu, ancak adam da durmadı. Bir yandan yürüyor, bir yandan konuşuyordu.
"Gerçekten de ghoumların akılsız ve aç yaratıklar olarak etrafta dolandıklarını ve ortaya çıkıp onları öldürmeni beklediklerini mi sandın? Her şey böyle mi başladı dersin? İyi bir planımız var. Bu kıt akıllı yaratıklar çok kullanışlı. Sonra dünya, bizim için ev haline gelecek. " derken kafasını sallayarak kıkırdadı. Yavaş hareketlerle en nihayetinde Varlo'nun dibine kadar gelmiş, göğsünü namluya yaslamıştı.
" Seni parçalamak istiyorum. Bana bu kadar yakın dururken kendimi tutmak zorunda olmam çok zor. Kendine Varlo adı verip ortalarda dolanan adamı duyunca Matthias çok heyecanlandı. Seninle görüşmek için sabırsızlanıyor." Derken kıkırdıyor ve gözleri dengesizce bir küçülüp bir büyüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Şehrin Köpekleri
Science FictionBir yanda çökmüş, havasız, dumanlı şehirlerin yıkıntıları arasında hayata tutunmaya çalışan insanlık; diğer yanda Kubbe Şehir'de yaşayan aristokratlar ve katı kast sistemi içinde hayatta kaldığı için bile şanslı sayılan bir toplum. Her ikisi arasına...