Ölü Şehrin Köpekleri

Bölüm 29- Göç

Monica, tek başına masada oturmuş, önündeki yemeğe dokunmamıştı bile. Öylece boşluğa bakıyordu. Bir yandan da farkında olmadan sağ eli, boynundaki zincirin ucunda asılı duran siyah taşa gitmişti. Parmakları arasında çevirip duruyordu taşı. Caben bu taşı birlikte dışarı kaçıp gittikleri gece deniz kenarında bulmuş, güzelce kenarlarını törpülemiş ve ortasından bir delik açıp kolye haline getirmişti. "Siyah ve parlak bir taş, tıpkı kristal bir gece gibi; göz bebeklerin gibi.." Caben süslü laflar etmeyi iyi bilirdi. Üzerinden çok zaman geçse de, genç kadının unutamadığı bir başka anıydı işte. Taşı, avcunda nazikçe sıktı.

O sırada, Zelya öndeki sandalyeyi çekti ve gürültülü bir şekilde Monica'nın masasına oturdu. " Onu yemeyecek misin? Dalıp gitmek açlığa pek iyi gelmiyor, benden söylemesi, " dedi. Monica derin bir nefes alıp, dolmak üzere olan gözlerini kırpıştırarak gerçekliğe geri döndü. " Ahh.. Evet. Pek iştahım olmadığını fark ettim. "

Zelya çok yorum yapmak istemedi, çünkü problemin ne olduğunu biliyordu. Konuyu değiştirmek için en iyi seçenek değildi ama söyleyebileceği daha geçerli bir şey yoktu.

" Eron artık daha iyi. Tekrar yola çıkıyoruz. Bu defa boş dönmeyi planlamıyoruz, yaklaştığımızı hissedebiliyorum Monica. Döndüğümüzde çok yoğun bir araştırma seni bekliyor olacak, " dedi.

Monica zoraki bir şekilde gülümsedi ve kafasını hafifçe salladı. " Bu çok önemli bir başlangıç olacak, başarılı olmanızı diliyorum, " dedi yapay bir gülümsemeyle. O sırada gözü, kapıdan içeri giren Dominic ve Eron'a takıldı. Adamlar da onu fark ettiler. Monica, hafifçe başıyla selam verip, yerinden kalktı ve adamların yanından geçerek gitti.

Zelya kolunu sandalyenin üzerine atıp, yanına gelen adamlara baktı. Eron'u kast ederek " Girdiğin her ortama parti getiriyorsun, " dedi kinayeli bir biçimde. Eron, kadının sözlerini umursamadan direkt konuya girdi.

" Yeni bir rota çıkarttık. Adamlarını toplayıp hazırlık yapmak istiyorsan acele et, kimseyi bekleme niyetinde değilim. "

Zelya'nın yüzü düştü. " Evet, harika. En son kimseyi beklemediğinde kendini klinikte acı içinde kıvranırken buldun." dese de Eron boş gözlerle kadına baktı.

Böyle yaptığında, Eron'un suratına bir tane geçiresi gelirdi kadının. Sinirle kalktı, sandalyeyi ayağıyla kenara iterken metalin yere sürttüğünde çıkarttığı ses içeride yankılandı. " Hey, Dom. Ona katlanabilen tek insan olduğun için cennette özel bir yeri hak ediyorsun, tabi öyle bir şey varsa."

Dominic olaya karışmamak için ellerini iki yana açıp, kaşlarını havaya kaldırdı. Zelya, Eron'un yüzüne bile bakmadan orayı terk etti.

Dominic iç çekti. " Bunu neden yaptığını biliyorum adamım. Ama nedense en etkili ve doğru yol buymuş gibi gelmiyor bana. İnsanları kendinden uzaklaştırarak koruyamazsın. Seni herkesten çok o önemsiyor, belki.." Eron sözünü kesti genç adamın. " Bu yüzden uzak durması gerek," dedi ve ensesini kaşıyıp etrafına şöyle bir bakındı.

Zelya kontrol odasına ulaşmıştı. Ferno araştırmalarına gömülmüş, Jack ve Arbel harita üzerinde çalışıyorlar ve kendi aralarında bir şeyler tartışıyorlardı. Ferno'nun yanına gitti. Adam kafasını ekrandan kaldırmadan konuşmaya başladı.

" Şuna bir bak. On altıncı, kırk ikinci ve dokuzuncu bölgedeki yuvalarda toplaşmalar var. Üstelik fabrikanın çevresindeki ghoumlar orayı terk edip, farklı bölgelerdeki topluluklara göç etmeye başlamışlar. Çok garip. Daha önce böyle davrandıklarını görmemiştim."

Zelya kaşlarını kaldırdı ve meraklı bir ifadeyle, ekrandaki kırmızı noktaları işaret etti. " Bunlar nedir? " Ferno gözlüğünü düzeltti parmağıyla. " Düzensiz yuvalar. Bu bölgelerdeki yuvalar göçmen grupları gösteriyor. Genelde ghoumlar bir yere sabit yuva kurar ve yabancı ghoumları da bölgelerinde istemezler. Gruplara giremeyen ya da uyum sağlayamayan serseri ghoumlarla sıkça karşılaşırız. Onların da kendilerince bir sosyal düzeneği var ama son zamanlarda avare bir şekilde gezen gruplar çoğaldı. İşin tuhafı, Kubbelerin etrafında konuşlanmaya başlayan göçebe gruplar tespit ediyoruz. "