"Evet" dedi merakla ".. ama bu binayı çökertmeyi düşünmüyorsundur umarım çünkü hepimizi öldürürsün!! Bir binayı düz şekilde çökertmek ciddi bir hesap ister, üstelik bu yamuk!"
Varlo hafifçe kafasını sallayarak onayladı. " Haklısın, bunu değil, öbürünü çökerteceiz" derken eliyle yo,lun karşı çaprazındaki yıkıntıyı gösterdi.
"Etraftaki ghoumların dikkatini gürültüye çekip fırsat yaratmak istediğini anlıyorum, yine de bunun bir garantisi yok. Üstelik o kadar uzağa nasıl fırlatacaksın bombayı? "
Eron çılgın fikirlere her daim açıktı ama bu plan ters tepebilir, daha büyük bir ghoum ordusu ile yüzleşmelerine sebep olabilirdi.
"Anlaşılır bir durum," dedi Varlo. " Kesinlikle çok üstünkörü, ancak başka bir yol göremiyorum. İkimizde de bizi aşağı sarkıtacak makaralı sicimlerden var, fakat karşıya geçirebilecek bir ip yok. Buradan aşağı inmek zorundayız," derken göğüs fermuarını indirdi. İç cebinden silikondan yapılma kalınca bir lastik çıkarttı. Viranelerden sağlam kalmış makineleri esneterek güvenle çıkartmak için kullanırdı bunu. " Fırlatmayı da sapanla yapacağız," dedi.
Amit bu güvenilmez planı kavramıştı. Varlo lastiğin iki ucunu çatının köşelerindeki çıkıntılara hizalı şekilde tuttururken, o da bombanın saniyesini otuza getirdi. Düğmeye bastı ve Varlo'ya verdi.
"29...28...27..."
Varlo yuvarlak bombayı lastiğin tam orta göbeğine oturttu ve yanlardan elleriyle kavrayıp, düşmesini engelledikten sonra bedeninin tüm ağırlığını arkaya verip uzun lastiğe asıldı.
"16...15..14.."
Lastiğin tamamen gerilip, menzilin doğru olduğuna emin olduktan sonra ellerini aynı anda bırakıp, bombanın top gibi havada yuvarlanmasına izin verdi. Beklediğinden daha uzağa giden bomba hedefteki binanın arkasındaki yapının camından girerek büyük bir gürültü ile patlayınca, bina tozu dumana katıp etrafta bir sis bulutu bırakarak çöküşe geçti.
Bu esnada onlar çoktan çatının arka ucuna gelmişlerdi. Eron hızlıca kemerindeki kancalı mekanizmayı çekti ve köşedeki metal trabzana bağlayıp kendini aşağı bıraktı.
Varlo da kendi sicimini orta trabzanın etrafında bir tur döndürüp kancayı kilitledi, elini Amit'e uzattı " Hadi, iniyoruz."
Amit derince bir nefes aldı ve kendini olduğu gibi Varlo'ya emanet etti. Sicimin makarası hızla yer çekimine doğru koşmaya başladı. Ancak tam yarı yoldalarken paslı trabzan iki adamın ağırlığına dayanamadı ve bir uçtan koparak öne doğru eğilince sicimin halkası borunun ucundan kaydı ve iki adam hızla yere çakılmaya başladılar.
Durumu fark ettiği anda Varlo, Amit'i havada çevirip ön tarafa aldı ve sıkıca tuttuğu adamı göğsüne bastırıp aşağıdaki çöküntünün üstüne sırt üstü çakıldı.
Herşey bir kaç saniye içinde olmuştu. Eron şaşkınlık ve panik içinde belindeki mekanizmadan kurtuldu ve düşen iki adamın yardımına koştu. Maskesini indirip " Yaşıyor musunuz!?" diye sordu.
Çarpmanın etkisiyle sersemleyen Amit'i kolundan tutup kaldırdı, sağına soluna baktı, iyi gibiydi. Eron onu yere bıraktığı anda hala sersem olan Amit dizleri üzerine çöktü ve kusmaya başladı. Kusmuğunda boğulurken bir yandan da endişe içinde parmağıyla orada yatan adamı işaret eip, konuşmaya çalışıyordu. " Öldü mü!?"
Eron, Varlo'nun hafiften de olsa hareket eden göğsüne baktı. " Yaşıyor gibi.."
O esnada çekilen ghoumları fırsat bilip, Zelya ve ekibi bulundukları binadan sağ salim çıkmayı başarmışlar, düşüşün yarattığı gümbürtüye doğru koşarak gelmişlerdi.
"Şükürler olsun, yaşıyorsunuz!" dedi. " Bu da ne, öldü mü?!"
Eron kafasını hafifçe salladı. " Nefes alıyor, ama kemikleri kırılmış olmalı. "
Düştükleri yüksekliğe göz gezdirdi Ferno, " Hatta iç kanama geçiriyor olmalı," dedi.
Zelya'nın yüreği deli gibi atıyordu. " Onu taşımamız gerek," dedi. Ancak Eron az önce kontrol etmişti. Yıkıntı üzerinde yatan bu adam inanılmaz ağırdı. " Mümkün değil, onu arabalara taşıyada dek ghoumlar tepemize üşüşür."
"O zaman araçları buraya getireceğiz, onu burada bırakamayız!" dedi Zelya ve daha Eron ona cevap bile vermeden koşarak araçların olduğu yöne yöneldi. Ferno ve Jack de arkasından gittiler. Hem sersemlemiş durumda olduğu, hem de kendisini kurtaran adamı burada yalnız bırakamayacağı için Amit, bu sersem bombacıyı burada bırakamayacağı için Eron da geride kaldılar.----
Elleri ile kulaklarını kapatmış ölüme teslim şekilde bekleyen Leera, yakından gelen patlama sesi ile irkildi. Bu onun zil sesi olmuştu. Burada ağlayıp sızlanarak ölümü bekleyemezdi. Bacaklarına kuvvet verip, tökezleyerek de olsa kalkma gücünü buldu kendinde ve camdan dışarıyı gözleriyle taradı. İleride koşarak uzaklaşan grubu, ardından da geri kalan iki adamı gördü.
Oraya gitmek zorundaydı ancak buradan tek çıkış yolu bu cam gibi görünüyordu. Son bir can havliyle bacaklarını hareket ettirdi ve camın dışına attı kendini. Zaten neredeyse tamamen yan yatmış binanın çıkıntılarına tutunarak ve kendini boşluklar üzerinde savurarak aşağı inmeye başladı. Ayağı kaydı ve bir metre aşağıdaki boşluğa düştü.
Can acısıyla dişlerini sıktı, gözlerinden akan yaşlara ve sızlayan her bir zerresine aldırmadan kendini topladı ve kalan bir buçuk metrelik mesafeden kendini zemine attı. Ayağı yere basar basmaz yığılsa da, sürünerek, sonra sağa sola tutunarak ilerlemeye devam etti.
Ekibin aracı çoktan geri dönmüş, tekerlerkleri patinaj yaptırarak durmuşlardı. Üç adamın desteği ile Varlo'nun ağır cüssesini büyük araca taşımayı başardılar. Biraz ileriden onları gören kadın taşıdıklarının Varlo olduğunu anladı.
"Durun, bekleyin!" diye seslendi cılız bir çığlıkla. Topallayarak kendilerine doğru gelen kadını görür görmez yardımına koştu Ferno. Koluna girip yükünü aldı ve çabucak aracın yanına geldiler.
" Birisi daha var," dedi Leera, " Bir kız çocuğu, onu kurtarmamız gerek!"
Eron kaşını çattı. " Hayalet'e bir şey olmaz, geleceksen acele et, zamanımız yok," dedi ve araca bindi. " Hayır," dedi Leera endişe içinde, " ..o değil, metal kolları olan.."
" Geldiğim yönde, şu binanın içinde mahsur kaldı, üstüne devrilenleri kaldırırsak.."
Ferno anlamıştı kimden bahsettiğini. Ancak çoktan aracın sesi etraftakilerin dikkatini çkmişti ve uzaklardan, toz ve dumanın arasından parlak gözler görünmeye başlamıştı. " Üzgünüm," dedi, birazdan çökecekmiş gibi duran binaya baktı, "..ama buna zamanımız yok. Arkadaşın için zaman dolmamışsa yeniden buluşacaksınız."
Leera sendeleyerek araca bindi. Koca araç hızla gerisin geriye ilerlerken, yüreği öfke, suçluluk ve hüzünle dolmuştu. Geride bıraktığı Omer'in cesedi ve muhtemelen ölmüş ya da ölecek olan Koni'yi düşündü. Gözlerini sıkıca kapatıp kalan son damlayı da akıttı. Uyuşan kafası aşağı düşmek üzereydi ki ani fren sarsıntısı ile kendine geldi.
"Lanet olsun!" dedi Zelya dişleri arasında, " Ciddi misin sen!"
Eron, neler olduğunu anlamak için öne eğilip camdan dışarı bakınca yolun tam ortasında duran Hayalet'i gördüğü anda ok gibi fırladı araçtan. Hayalet'i kolundan tuttuğu gibi aracın içine fırlattı. İçerdekilerin şaşkın bakışları arasında usulca Varlo'nun yanına süzüldü Hayalet. Ferno'nun gözleri büyüdü. " İnanılır gibi değil, onu takip ediyor.." dedi.Ancak şaşırmak için zaman yoktu. Gaza basıp INSARC' a doğru yola çıktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Şehrin Köpekleri
Science FictionBir yanda çökmüş, havasız, dumanlı şehirlerin yıkıntıları arasında hayata tutunmaya çalışan insanlık; diğer yanda Kubbe Şehir'de yaşayan aristokratlar ve katı kast sistemi içinde hayatta kaldığı için bile şanslı sayılan bir toplum. Her ikisi arasına...