Bölüm-7

403 43 4
                                    

"Can yoldaşın olmazsa olmasın
Yalnızım diye hayıflanmayasın,
Eğilmiş üstüne gökyüzü masmavi
Bir anne şefkatine musavi.
Üç adım ötede deniz
Dosttur, ne öfkesi ne durgunluğu sebepsiz."
Cahit Sıtkı Tarancı

Devrim için arkadaşlık, dostluk bağları aile bireyleri olan ilişkileri kadar önem arz ediyordu. Bir kardeşinin olmayışı da daha fazla derinleştirmişti belki de dostlarına olan bağlılığını.
Ancak çocukluğundan beri çok az kız arkadaş edinebilmişti. Ne kadar çabalasa da kızlarla bir tür arkadaşlığını devam ettiremiyordu.

Canı ne de çok yanmıştı kız arkadaşlarından...
Gayet normalmiş gibi sevgilisine göz dikenler, anlattığı sırlarını diğer kızlara yetiştirip toplu kahkahalara şahit olması, gideceği parti için ayarladığı kıyafetinde oluşan yırtıklar, sınav saatinin 2 saat sonrasını söyleyip girmesini engelleyenler...
Kızların dostluk- düşmanlık kavramlarını birbirine karıştığını düşünüyordu. Bu yüzden de küçüklüğünden beri en samimi ilişkilerini erkek arkadaşlarıyla kurdu. Acısını paylaşırken onların da içinin yandığını biliyordu. Bir ihtiyacı olduğunda tereddüt etmeden yanında olabilmişti erkek arkadaşları. Ancak onlarla da çok uzun bir dostluk sürdüremiyordu ne yazık ki. Ya birlikte olduğu erkek arkadaşları yüzünden araları bozuyor ya da dostu, kardeşi olarak gördüğü insanların ona olan duygusallıkları yüzünden bitirmek zorunda kalıyordu dostluklarını.

Tüm bu karmaşanın içinde yalnız gibiydi Devrim. Hayatı boyunca pek çok sevgilisi olmuştu ama sevgiliden öte yalnızlığını giderecek çocukluğundan beri kardeşi gibi gördüğü Albert vardı hep hayatında...
Acısını, mutluluğunu paylaştığı, yardıma ihtiyacı olduğunda hemen yanında beliriveren sarışın Alman.

Ailesiyle pek bağı yoktu Albert'in zaten annesi ve babası şu an başka kişilerle evliydi. Her iki evlilikten de 3 kardeşi daha olmuştu. Hepsine ağabeyi oluvermişti. Ancak öyle sık sık görüşmezlerdi.
Devrim'i çok severdi. Kendi ailesinden, kendi kardeşlerinden daha üstün tutardı onu.

Telefonu çalıyordu, arayan çocukluk arkadaşı Devrimdi.
-Efendim, canım
-Nasılsın Albert? Napıyosun?
-iyiyim, evdeyim nöranatomi çalışıyorum. Sıkıntıdan patlayacağım az kaldı. İşin yoksa gelsene bize.
-Ben de onun için aramıştım. Sana mı gelsem bugün?
-Canın sıkkın gibi...kötü bir şey yok ya?
-Endişelenecek bir şey yok. Sadece konuşmaya ihtiyacım var.
-Tamam canım...gel evdeyim.

Telefonu kapattıktan sonra, çantasını aldı çıktı. Ara ara Albert'ta kalırdı Devrim. Evde kişisel eşyaları hatta ona ait bir dolabı bile bulunuyordu. Bir ev arkadaşı daha vardı Albert'in aynı sınıftan onun gibi tıpçı Alric. Uzun süredir birlikte olduğu kız arkadaşında kalırdı çoğunlukla ama ev ikisine aitti.

Kapıyı çaldı Devrim. Açan Alric oldu.
- oo güzellik selam, ne zamandır yüzünü göreceğiz, nerelerdesin?
- evet bu aralar arayı biraz açtık, haklısın. Bugün telafi etmeye geldim.
İçeri girdi Devrim. Alric Devrim'e sarılıp, öptü.
-hoşgeldin, Albert içeride. Bu aralar fazla kaptırdı kendini derslere. Çekip çıkart şunu oradan, dedi gülerek.
-bir bakayım küçük doktorumuza, dedi Devrim.
Çalışma odasına girdi. Albert masaya gömülmüş anatomi çalışıyordu. Arkasından sarıldı. Yanağına kocaman öpücük kondurdu.
-gözlerin bozulacak artık, dışarıdaki hayatı kaçırıyorsun. Masa başında yaşlanıp gideceksin, biraz kendinle ilgilen, dedi Devrim sitemkar bir halde.

Albert muzip bir gülüşle doğruldu yerinden, çocukluk arkadaşına sarıldı.
-boşver beni de, neyin var anlat bakalım. Birisi canını mı sıktı? Çahan'la tartışma gibi değil mesele sanki?
Gözlerini aşağı indirdi. Kısa bir nefes aldı.
- Hiç müslüman bir arkadaşın oldu mu şimdiye kadar Albert?
- Nasıl yani? Nereden çıktı şimdi?
- Sınıftan bir arkadaşım var, o da Türk benim gibi. Ama müslüman.
- ee ne var bunda? Türkiye müslüman bir ülke değil miydi zaten?
- Ama ben de Türküm Albert. Kendi ülkemin inançlarından zerre bilgim yok.
- Canım benim...Türk olman Türkler gibi aynı inançlara sahip olman anlamına gelmiyor ki? Ben Hristiyanım. Ailemden öyle gördüm. Öyle büyütüldüm. Ama İslam'ı araştırmaya da gerek duymadım. Medyayı takip etmek İslam hakkında bilgi sahibi olmaya yeterli oluyor. Kafa kesen bir din mi olur Tanrı aşkına?
- Ben de senden farksız düşünmüyor değilim. Bir de babam da müslüman biliyorsun. Anlattırken hep küçümserdi dinini. Öyle olunca ister istemez ilgim oluşmamış.
- Şimdi değişen ne oldu peki?
- Karşıma ilk kez dinini seven, onun en üst bir din olduğunu savunan temiz bir genç çıktı. Davası bizim gibi değil, uğruna bir çok şeyi feda edebilecek bir davası var. Benim hayatım boyunca savunacağım bir davam, inancım, değerlerim olmamıştı.
Albert sessizce onu dinliyordu.
- Bana Kur'an'dan bazı cümleler söyledi. O kitap gönderildiği gibi yüzyıllardır bozulmamış Tanrı'nın sözleriymiş. İslam'ın Arapların dini olduğunu düşünürken orada ırkların birbirine üstünlüğü yok yazıyormuş.
Albert araya girmek istedi.
- Canım benim...içindeki inanç boşluğundan böyle garip şeyler hissetmen normal. Hristiyan olsaydın bu kadar etkilenmezdin. Müslümanlar çok tehlikeli bence, onlardan uzak dursan iyi olur. Çok güzel edebiyat yapıp insanları büyülüyorlar.
- Ben öyle düşünmüyorum, uzak durmak sadece önyargını sağlamlaştırıyor. Babamdan öğrenemedim ama biraz olsun ülkemin insanlarının neye inandıklarını bilmek istiyorum.
Derin nefes alıp, kararlı gözlerle arkadaşına bakarak devam etti.
- yarın o gençle ödev için bina bakacağız. Bizden neleri farklıymış merak ediyorum. Medya mı doğru söylüyor ya da onun söylediği gibi mi bir dinleri var öğrenmek istiyorum.
Albert ona şefkatle gülümsedi. Elini tutarak,
-Seni engellemeye hakkım yok, bana sorarsan dediğim gibi hiç bulaşmaman. Ama buradan bile içindeki karmaşıklığı görebiliyorum. Biraz vakit geçir bakalım sonra içlerindeki vicdansızlığı görünce babana teşekkür edeceksin seni dininden uzak tuttuğu için. Kim bilir belki yakında Hristiyan bile olabilirsin.

İhtimallerin uzaklığına gülümseyerek cevap verdi.
- Artık hiç birşeye imkansız diye bakmayacağım. Ama Hristiyanlık değil benim boşluğumu dolduracak şey. Ondan eminim dostum.

DEVRİM!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin