Bölüm 34

209 23 3
                                    

Albert eve yorgun bir şekilde geldi. Kafasının ağırlığını taşıyabileceğine inanmıyordu, çok ağırdı. Cerrahi stajlarında bile beyni bu kadar zorlanmamıştı. Akif onu bugün epeyce yormuştu. Dostu için sevimsiz bulduğu Müslümanlarla sohbet etmek ona ağır gelmişti. Cebindeki broşürü çıkarıp masasına fırlattı. Üzerini çıkarıp duşa girdi. Dinlenmek istiyordu, Akif'in söylediklerini zihninden uzaklaştırmaya çalışıyordu.

Alric, Albert'ın sınıf arkadaşı;onun gibi tıp okumaya çalışan ama daha fazla sosyal yaşantıya sahip meraklı bir gençti. Albert'la 2.sınıftan beri ev arkadaşıydı. Aynı evde yaşamalarına rağmen çok fazla görüşemiyorlardı. Boş vakitlerini kız arkadaşıyla geçirmeyi tercih ederdi. Son günlerde kız arkadaşıyla araları bozuktu ve hayatını depresif halde geçirip, kendini zindanda gibi hissediyordu. Aşırı derecede mutsuzdu.

Kafasını dağıtmak için evde kendini temizliğe vermişti. Kendi odasını temizlemesine rağmen aklı hala kız arkadaşındaydı. Bir şeylerle daha uğraşması gerekiyordu. Albert'ın odasına girdi. Arkadaşının eşyalarını toparlamaya başladı. Masasındaki ıvır zıvırlarını alırken buruşuk şekildeki el broşürü dikkatini çekti. Hem Arapça hem Türkçe hem de Almanca duyurular olan değişik bir programın davetiydi. Albert'ın neden böyle bir şeyle ilgilendiğini anlamadı. Ama kendisinin fazlaca ilgisini çekmişti.

Alric broşürle ilgilenirken Albert da duştan çıkmıştı. Odasında Alric'i görünce şaşırarak;

-Dostum odaları mı karıştırdın? Ayrılık seni iyice beyinsiz yapmaya başladı. Kalbini acilen tekrar o kızdan almalısın. Hahahaha

Alric oda arkadaşının dalga geçmesine aldırmadan ciddi bir tavırla:

-Dostum programa beraber gitsek mi? Değişik bir deneyim olur benim için de.

Albert dostunun kafasının yerinde olmadığına emin olmuştu.

-İslami bir programa gitmek istediğinin farkında mısın? Müslümanların arasında ne yapacaksın? Orası aşk acına teselli bulacağın bir yer değil.

-Tabi ki biliyorum. Benim değişik kültürlere ve inançlara karşı farklı bir ilgim var. Her ne kadar tıptan dolayı çok araştırmaya vakit bulamasam da ileride bir gün çok param olunca Dünyayı gezip değişik tüm dinleri yerinde görmek istiyorum.

-Alric senin kafa güzel herhalde. Git başımdan Tanrı aşkına. Zaten bugün yeterince İslamiyet dinledim. Akşam aynı şeyleri bir posta daha dinleyemem. Git barlarda takıl, öyle kafanı dağıt.

Albert bir yandan Alric'e laf anlatırken bir yandan da saçını kurutuyordu. Bugün yeterince canı sıkılmıştı. Yeniden aynı şeyleri yaşamak istemiyordu. Alric'in gitmek için ısrar etmesine ayrıca canı sıkılmıştı.

-Neyin var Albert? Ben her inanca eşit mesafedeyim. Tamam Hristiyanım ama diğer dinleri öğrenmede ne gibi sakınca var? Ayrıca şiirler de olacakmış. Şiir de dinlemiş oluruz fena mı?

-Şiir mi? Alric orada senin düşündüğün tarzda bir şiir olmayacak. Müslümanlarla ilgili şiirler okunur. Ne hayal ediyorsan programla ilgili düşündüğün şeyler yok orada dostum.

Alric arkadaşının bu canı sıkkın halini sebebini bilmese de programa gitmelerinin ikisine de iyi geleceğine inanıyordu. Ayağına gelmiş bu fırsatı değerlendirmeliydi. Israr etmeye devam etti;

-Bizi orada neyin beklediğinin gayet farkındayım dostum. Bugün canın sıkılmış bunu da görebiliyorum. Ama ne kaybederiz katılmakla? Beni gerçekten heyecanlandırdı. Okulum bitmeden hayalimi yaşamaya başlıyorum. Haydi dostum inat etme gel gidelim.

Albert Akif'ten bile ısrarcı olan ev arkadaşına daha fazla direnemedi.

-Tamam, tamam..Nasıl istiyorsan, öyle olsun. Sırf senin için ve Devrim için oraya gideceğim.

Alric Albert'ın ne demek istediğini anlamadı:

-Devrim mi? Ne alaka? O da mı ısrar ediyordu gitmen için?

Albert oflayarak:

-Keşke öyle olsa..Devrim Müslüman oldu. Benimle de artık konuşmuyor. Dostumu kaybettim.

-Neden konuşmuyor? Dediklerini yapmıyorsun diye küstü mü seninle?

-Hayır şapşal. Daha nasıl bir dini merak ettiğini bile bilmiyorsun. İslamiyette bir kadının evli olmadığı bir erkekle konuşması yasakmış. Yani senelerdir görüştüğün kız arkadaşlarınla Müslüman olsaydın görüşemeyecektin. Evlenirsen görüşebilirdin sadece.

Alric meraklı gözlerle Albert'ın söylediklerini dinliyordu.

-Olsun..Evlenirdim ben de..Anlaşamaz isek boşanırdık ne var yani bunda dostum. Korktuğun bu muydu yani? Yeni şeylere açık ol. Değişik kültürleri, uzak ülkelerdeki insanların da nasıl yaşadıklarını öğrenmekten kaçma bu kadar. Neyse akşama gidiyoruz,ok?

-Tamam dedik ya gidiyoruz. Hadi çık artık odamdan. Kafamı iyice şişirdin. Uyuyacağım biraz.

-Kızma, tamam çıkıyorum.

*

Alric akşam olunca ev arkadaşı Albert'ı çekiştire çekiştire evden çıkardı. Broşürde adresi verilen yere gittiler. Küçük bir binaydı. Çok fazla gelen yoktu. Girişlerde uzun sakallı beyaz takkeli kumaş giyimli insanlar vardı. Onları gülümseyerek karşılıyorlardı. Konferans salonunu andıran küçük ama temiz bir yerdi.Duvarlarında tıpkı broşürde olduğu gibi Türkçe, Almanca ve Arapça yazılar vardı. Çok sık Filistin fotoğrafları asılıydı. Alric girişten salona kadar duvarlarda asılı olan her şeyi tek tek inceliyordu. Albert arkadaşının bu merakına daha fazla şaşırıyordu.

Arka koltuklardan boş yere ikisi de yerleşti. Programın başlamasını beklemeye başladılar. Her gelen salondakilerle selamlaşıyor, hal hatır soruyordu. içeride hiç kadın olmaması da onların dikkatini çekmişti.

Sahneye temiz yüzlü bir adam çıktı. Elinde Kur'an-ı Kerim vardı. Dinleyicileri selamladıktan sonra Kur'an'dan bir şeyler okumaya başladı. Az önceki uğultu bir anda kesilip salonda koca bir sessizlik oluştu. Tüm salondan Arapça ayetler duyuluyordu. Albert kendini yine kötü hissetmeye başladı. Boynundaki Haçını yine avucunun içine alıp sıkıca tutmaya başladı. Alric, Albert'ın bu hareketine kısık bir kahkaha attı.

-Bu kadar abartma dostum. Biraz akışa bırak kendini. Şu sesi biraz kalbine iletmeyi dene. Göreceksin bir zararı olmayacak...

DEVRİM!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin