Bölüm-22

234 25 0
                                    

Çahan'a Akif'le görüşmesi yetmemişti. Uyarısını çok ciddiye almadığını biliyordu. Devrim'in ise ona daha da çok yakınlaşmasına tahammül edemeyecekti. Ondan uzaklaştırması gerekiyordu. Sevgilisini seviyordu ve vazgeçmek istemiyordu. Ama bir müslümanla beraber olmak da kendisine fazlasıyla uzak bir seçimdi. Şayet Devrim'in İslam'ı seçme ihtimali bile onun için yeteri kadar tiksinme sebebiydi. Bir müslüman kadına aşık olamazdı tabiki.

Bu ihtimallerin gerçekleşmesini engellemek için elinden geleni yapacaktı. Düşünmeye başladı.

Acaba Devrim'i okulundan uzaklaştırıp dönemini uzatmasına mı sebep olmalıydı?

Böyle birşeyi ona yapamazdı. Mimar olmayı ne kadar arzuladığını biliyordu. Bir gerikafalı için sevgilisinin en büyük hayalini gerçekleştirmesini geciktirmek bencilce olurdu.

Akif'le uğraşsa okulda, türlü oyunlarla rezil etse Devrim'in ondan soğumasını sağlasa? Bu fikir de fazlasıyla riskliydi.

Aklına hiç birşey gelmiyordu. Çaresiz hissetmeye başladı kendini. Telefonunu aldı eline biraz kafasını dağıtıp tekrar düşünmeyi yerinde bulmuştu. Ancak ekranındaki tarih onun kafasında fazlasıyla yeşil ışıkları yakmıştı.

Yarın Devrim'in doğum günüydü! Onu  kafasındaki saçma, sığ fikirlerinden uzaklaştırıp; gerçek renkli, eski hayata döndürebilirdi.
Hemen bir doğum günü organizasyonu yapmalıydı. Eline yapılacaklar listesini alıp doğum günü planını en ince ayrıntısına kadar planladı. Hediyesinden, mekan organizasyonuna, partiye katılacak arkadaşların davet edilmesine kadar tüm detayları halletti. Tek yapılacak şey Devrim'i yarın partinin ortasına itmekti.

•••
Ertesi gün oldu. Devrim'in bugün doğum günüydü. Artık 23'üne girmişti Devrim. 22 yıllık hayatında oluşan boşlukları ömrünün daha sonraki yıllarında telafisini edebilecek miydi acaba? Bundan sonraki hayatında nasıl değişiklikler olacaktı bilmiyordu.

Okula iki gündür gitmediği için bugün de aksatmak istemedi. Hazırlanıp okula gitti. Sınıfa girdiğinde Akif çoktan gelmiş yine kitap okuyordu. Geldiğini farketmiş olsa gerek kafasını kaldırıp onun sınıfa girişini takip etmişti. Akif'in onu izlemesi Devrim'i şaşırtmıştı. Belki de iki gündür okula gelmediği için onu merak etmişti. Olabilir miydi gerçekten böyle birşey? Akif onun varlığıyla ilgileniyor muydu? Hiç ihtimal vermedi. Elinden gelse Akif ona bir yabancı gibi davranacaktı. Ödevleri yüzünden onunla zoraki konuşuyordu.

Dersleri başladı. Günümüz modern binaların mimarı yapılarıyla ilgili yoğun bir ders geçirdi. 3saat süren yoğun dersleri sonunda bitti. hoca sınıftan çıktıktan sonra sınıfa bir grup insan girdi. Önlerinde ise Çahan vardı.

Doğum günü ile ilgili şarkılar söyleyerek Devrim'in etrafını sardılar. Çahan gelip Devrim'i kucağına alarak herkesin önünde öpücüklere boğdu. Devrim ne olduğunu anlayamadan donup kalmıştı. Böyle bir şey beklemiyordu onun için sürpriz olmuştu. Çahan'ın kucağındayken Akif'le göz göze geldi. Yüzünde kocaman bir ciddiyet vardı. Gözlerinde hüzün ve öfke okunuyordu. İlk kez bu kadar çok utanmıştı. Hemen Çahan'ın kucağından indi. Kendine çeki düzen vermeye çalışırken Çahan ve arkadaş grupları onu çoktan sınıftan dışarı çıkarmıştı bile.

Beraber Çahan'la ilk tanıştıkları bara gittiler. Devrim ne kadar içeri girmek istemese de, konuşmasına arkadaşları izin bile vermiyordu sanki. Bardaydılar. Çahan art arda şampanyalar patlatıyordu. Ne gerek vardı tüm bunlara? Daha iki gün önce alkol içmeyeceğine dair Akif'e söz vermişti. Şimdiki durumu neydi peki? İçmek istemiyordu. Çahan ise durmadan yenilerini açıyordu. Bugün içecekti kaçış yoktu. Sonuçta Devrim müslüman değildi ve ona alkol yasak değildi. Bugün verdiği kararı da birgünlük askıya alacaktı.

Arkadaşlarıyla sabaha kadar eğlenmişlerdi. Devrim iki gün önce verdiği kararları unutmuş, beyni adeta durmuştu. Sadece eğleniyordu. Ne için eğleniyor, burada ne yapıyordu; hiç bir fikri olmadan sadece müziğin etkisindeydi.

Sabah eve zorla gitmişlerdi. Devrim ayakta duramıyordu. Kendini hemen yatağa attı. Uzun bir süre uyudu. Uyandığında akşama geliyordu. Daha önce alkol aldıktan sonraki hali yine başına gelmişti. Midesi çok kötüydü. Sürekli lavaboya gitmek zorunda kalıyordu. Nasıl iğrenç bir şeydi bu? Alkolün nesi insanları cezbediyordu. Şuurunu kaybetmekten insanlar ne anlıyorlardı? Ertesi günkü çektiklerini ise hiç düşünmek bile istemiyordu. Ama şu an tam da ertesi günkü olan hali yaşıyordu. Midesi, başı onu şu an çok zorluyordu.

Müslümanlar kendilerine yasak edilen şeylerin neden yasak edildiğini düşünmüşler miydi acaba? Yaratıcıları onları tüm zararlı şeylerden korumak istiyordu. Müslüman olsaydı dün alkol kullanmaz, şimdi bu halde olmazdı. Dininin emirlerine uyup şu an ektiği okuldan gelmiş, dinç bir kafayla çizimleriyle uğraşıyor olacaktı. Tekrar tekrar pişman oldu bu kadar içtiği için, verdiği kararı iki gün sonra bozduğu için. Ne kadar iradesiz biriymiş? Kendisine şu an çok kızıyordu.
Kitaplığına gidip birşeyler okumak, zihnini dağıtmak istedi. Ama rafındaki Akif'in önerdiği İslami kitaplar gözüne çarptı. Dün sabahki haliyle şu anki halinde uçurumlar vardı. Dünkü huzur dolu kalbinde şu an sadece pişmanlık ve hüzün vardı. O temiz kitapları şimdi okuyamazdı, yakıştıramadı kendini onlara. Gözüne iliştiği "Fikrimin İnce Gülü" adlı kitabı alıp dışarı çıktı. Dışarıda biraz dolaştı. Sokaklarda yürüdü. Bir park bulup biraz romanını okudu. Ama içine girmekte çok zorlandı. Kafasını toparlayamamıştı. İçindekiler ona şu an çok ağır geliyordu. Biraz daha yürüdü sokaklarda. Aklındakiler bir türlü kendisini bırakmıyordu. Keşke bir bayan müslümanla karşılaşsaydı bir müslümanla konuşmaya ihtiyacı vardı. Okuduğu kitaplar bile onun yüreğinde sükunet sağlamasına yettiyse kim bilir onlar ne kadar huzur içerisindeydiler?

Akşam olmuş, hava kararmıştı. Farkında olmadan evinden epeyce uzaklaşmıştı. Otobüse binerek eve gitse iyi olacaktı. Durağa geçip otobüse bindi. Biraz olsun rahatlamıştı. Şimdi ise eve gidip duş aldıktan sonra uyuyacak ve yarın okula daha dinç gidecekti. Devrim yapacaklarını düşünürken bir ses duydu. Birisi Türkçe sesleniyordu:

-Afedersiniz, siz Türk müsünüz acaba?

Devrim sesin geldiği tarafa doğru başını çevirdi. Bir kız ona doğru bakmış, sorduğu sorunun cevabını bekliyordu.

- Evet Türküm. Nereden anladınız?

Devrim'in elindeki romanı işaret ederek:

- Elinizdeki kitaptan anladım. Ben buraya erasmus programı ile Türkiye'den geldim. İsmim Melek.

Devrim'in gözleri parlamıştı. Merak ettiği memleketinden birisiyle karşılaşmıştı. Hem de bu sefer erkek değildi karşısındaki.

-Benim ismim de Devrim. Çok memnun oldum.

-Ben de çok memnun oldum. Burada kimseyi tanımıyorum. Türkler çok fazlaymış ama ben ne yazık ki sadece yurdumdaki kızlarla beraber takılıyorum. Burada yaşayan Türkleri merak ediyorum.

- Ben de Türkiye'de yaşamış Türkleri merak ediyordum. Ne güzel tesadüf oldu Melek hanım.

-Evet çok sevindim bu rastlantıya. Ancak benim bu durakta inmem lazım. Yurduma gelmiş bulunmaktayım. Telefon numaranızı alsam daha geniş bir vakitte görüşsek?

- Tabi ki hemen vereyim. Ben de çok isterim sizinle uzun uzun sohbet etmeyi.

Devrim yeni tanıştığı Melek'e numarasını verdi. Numarayı alıp vedalaştılar, ayrıldı Melek.

Devrim şu an rahatlamıştı. Hem bir kızla arkadaş olacaktı, tek kız arkadaşı olacaktı. Hem de Akif'e değil Melek'e sorabilecekti İslam ile ilgili merak ettiklerini.

DEVRİM!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin