Bölüm-36

195 27 4
                                    

Albert ev arkadaşının aklına uyup; Müslümanlar arasında olmaktan rahatsız oluyordu. Kendisinin hem dinine hem de yaşantısına saygısızlık yaptığını düşünüyordu. Alric ise son derece memnun bir şekilde programı izliyordu. Kur'an tilavetinden sonra ilk konuşmacı çıktı.

  "Ve Kudüs şehri.
Artık yer şehri, toprak şehri.
Bakır yaprakların,
çelik gövdelerin, acımasız yüreklerin.
Demir köklerin,
tunçtan ve uranyumdan dalların.
Kurşundan çiçeklerin şehri.
Gülle kusuyor ana rahmi
Bomba parçalıyor beynini bebeğin.

Tanklar saldırıyor evlere bir anda ev yok tank var
Uçak var gök yok utanç var
Ve kime karşı bütün bunlar
Masum insanlara karşı
Binlerce yıl oturdukları yurtta kalmak isteyenlere karşı
Ve kim tarafından bütün bunlar
Roma'nın, Babil'in, Asur'un ve Firavunların

Ve nice milletlerin zulmünü görenler tarafından
Zalime olan öcünü mazlûmdan almak
Zalim olmak ve en zalim olmak
Ve artık ne İbrahim ne Yakup ve ne Musa var

Tersinden okunan Tevrat hükümleri
Karaya boyanmış Mezmurla "



  Sezai Karakoç'tan okunan Kudüs şiiri tüm salonu çok etkilemişti. Türkçe okunup sahneye Almanca tercümesi verilen şiir Albert'ı da etkilemişti. Kudüs'ün hikayesinden pek haberdar değildi ama acıklı bir şehir olduğu aşikardı. Zalime, zulüme karşı sessiz kalmayı tercih etmezdi.

  Etkisinden kurtulup eski gergin halini tekrar aldı. Yanındaki Alric'e göz attı. Telefonuna odaklanmış bir şeylere bakıyordu. Demek ki dikkatini bile çekecek bir program olmadığını düşünüp telefonuna dalmıştı. Arkadaşını köşeye sıkıştırmıştı kendince, dürterek;

- Telefon daha eğlenceli dimi? Kesmedi program seni biliyordum. Hala gidebiliriz.

  Alric telefonunu Albert'a uzatıp; Kudüs'ün tarihiyle ilgili okuduğu yazıyı ona göstererek;

-Dostum şuna bir baksana! Orada yaşayan çocukların ölme nedeni sadece orada çocuk olmak!

  Albert'ın kanı donmuştu. Tüm kelimeler içine işlemişti.

-Onlar için üzgünüm. Ben duygusuz biri değilim. Elbette üzülüyorum.

- O zaman bu olaya din meselesi olarak  değil insanlık meselesi olarak bakıp kal. Orada öldürülenlerin  hepsi masum..


Kudüs şiirinden sonra konuşmacı olarak bir ismi çağırdılar. Türkiye'den geliyormuş.. Albert başta kendini zorlayarak dinlese de konuşmacıyı çok beğenmişti. Üslubu çok güzeldi.

"Ey kentlerin en acılısı, Ey Kudüs! Ey peygamberler kokusu, ey yerin göklere en yakın avlusu!

Kudüs ki Kur'an-ı Kerim'de mübarek kılınan, Kudüs ki Miraca şahitlik eden.."


  Kudüs'ten o kadar içten bahsediyordu ki konuşmacının yaşadığı acı iki dostun kalbine de girmişti. Konuşmaları içtendi, yürektendi..

Derin acılar bahsedilmişti. Kelimeler ağırdı.

Bir şiir daha okundu.

DEVRİM!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin