Bölüm-20

234 27 1
                                    

Albert katolik bir hristiyandı. Dini değerleri onun için önemliydi. En yakın dostu Devrim'in de hristiyan olmasını hep çok istemişti ama Devrim'in şimdiye kadar pek ilgisini çekememişti.

Sınıf arkadaşının onu bu kadar etkilemesine şaşıyordu. Bizzat tanıdığı bir müslüman şimdiye kadar olmamıştı. Müslümanlardan pek haz ettiği söylenemezdi. Devrim için Akif'i tanımaya karar verdi.

O günkü derslerinin saatlerini öğrenebilmek için Devrim'in ağzını aradı. Okula gidecekti. Ders çıkışı Akif'i gözlemlemek istiyordu.
Dersleri bitti Devrim'in sınıfı okuldan dağılmaya başladı. Devrim bugün okula gelmeyeceğini söylemişti. O yüzden rahattı. Akif'i Devrim'in anlattığı kadarıyla kolayca tahmin etti. Müslüman olduğu kılığından hemen belli oluyordu.

Akif önde Albert gerisinde yürümeye başladılar. Durağa gelip bir otobüse bindi, Albert da onunla birlikte bindi. Akif yolda bir süre içinden bir şeyler söyledi, dudakları sürekli hareket ediyordu sonra çantasından bir kitap çıkarıp onu okudu. Sonra da bir durakta indi..gösterişsiz, eski ama temiz bir binaya girdi. Albert girip girmemekte tereddüt de kaldı. Dışarıda beklemeyi düşünüyordu. Akif'ten sonra başka insanların da içeriye girdiğini gördü. Bazıları onun gibi sakallı, bol kıyafetler giyen tiplerdi, bazıları da kendisi gibi insanlardı. Girip girmemeyi düşünürken yanına Akif gibi sakallı, temiz yüzlü birisi geldi:

-Neden hala burada dikiliyorsun, sen de gelsene birazdan başlar konferans, diyerek kolundan tutup içeri soktu Albert'i.

İçeride gerçekten konferans vardı. Küçük bir salondu fazla da insan yoktu. Ağırlık müslüman olduğunu düşündüğü insanlar oturmuş, konuşmacının gelmesini bekliyordu. Albert da boş bir yere oturup, beklemeye başladı.

Birisi kürsüye geçti. Kuran okumaya başladı. Albert İslami bir konferansa mı gelmişti yani? Kendini dinine karşı kötü hissetti. Dostu için nereye girmişti böyle? Çıksa iyi olacaktı. Burada olmayı kendine yakıştıramadı. Ama Kuran'ı da merak etmiyor değildi. Anlamıyordu sözleri arapçaydı ama dinlemek istiyordu. Kuran dinleyince dininden çıkmış olmayacaktı ya? Pazar günü rahip e durumu anlatabilirdi. Masumca bir şeydi aslında bu. Dinleyip hemen çıkacaktı.

Şiir gibiydi ama çok farklıydı. Ne diyordu okuyan çok merak etti. Ağlamaklı sesiyle Hüzünle tane tane okuyordu.

Albert kalbini ilk kez bu kadar yakında hissetmeye başladı. Neydi bu? Büyülü bir şey miydi gerçekten? Dinlemekten vazgeçmesi lazımdı. Ama ayağa kalkmak da istemiyordu. Neyseki kürsüdeki kişi okumayı bitirdi ve

- Kardeşlerim şimdi de İslam'da Kur'an Ahlakı  konusu için Mehmet Akif Yılmaz'ı buraya davet ediyorum. Kendisi Almanya'ya geldiğinden beri yaptığı hizmetlerle İslam'ın bu topraklarda yayılmasına büyük vesilesi olmuştur.

Mehmet Akif diye çağırdığı kişi Devrim'in sınıf arkadaşı onun gizlice takip ettiği Akif'ti. Meğer bu adam grup lideri gibi bir şey miymiş yani?

Gitmekten vazgeçti. O da dinleyecekti. Akif'i dinleyecekti. Neymiş müslümanların ahlakı merak etti. Akif sahneye çıktı. Arapça biraz dualar etti. Sonra telaffuzu çok güzel olmasa da Almanca olarak konuşmasına başladı.

"Sevgili kardeşlerim Rabbim'in dilimi döndürdüğü müddetçe size bir müslümanın nasıl Kuran ahlakıyla ahlaklanması gerektiğinden bahsedeceğim. Ancak Allah Resulü sevgililer sevgilisi Efendimiz Hz. Muhammed a.s 'dan bahsetmeden, O'nu anlamadan bu konuyu idrak edemeyiz. Hz. Aişe annemiz r.a nın söylediği gibi
'O nun ahlakı Kur'an idi'

Peki Kur'an bizden nasıl müslüman olmamızı söylüyor? Biz ne kadar uyuyoruz? Şu an batı neden bu kadar ileri iken İslam ülkeleri bu kadar kaos içinde? İslam'dan, Kur'an ahlakından uzaklaştığımız için adımız müslüman ama ne yazık ki Kuran ahlakından çok uzak yaşıyoruz.

Batı dünyası da İslam'ı bizim yüzümüzden yanlış tanıyor. Üzerimizde çok büyük veballer oluşuyor. Özellikle bizim gibi ezan okunmayan, müslüman olmayan insanların olduğu topraklarda İslam'a daha çok sarılmamız, Kuran'ı daha çok okumamız hatta yaşamamız gerekmektedir. Yoksa batı medyası tüm dünyaya müslümanların gerici, terörist olduğuna inandırır.

Ancak biz biliyoruz ki müslüman demek elinden, dilinden başkasına zarar gelmeyen kimse demektir.

Bunu batı dünyası ise çok yanlış biliyor. Medyanın hatası olduğu kadar biz de buna ortağız ne yazık ki kardeşlerim. İnandığımız dine, okuduğumuz kitaba sahip çıkamıyor, onu yeterince yaşayamıyoruz.

Peygamber efendimize, 'Muhammedül emin'  diye müslüman olmayanlar da söylerken, bize dünya şu an güvenmiyor. Bizim örneğimiz peygamberimize ne kadar benzediğimizi sorgulayıp, insanların bize güvenmesini sağlamalıyız.

Medyada çok yanlış haberler olduğundan dolayı da batı dünyası İslam'a korkuyla bakıyor. Ama bu sorunu bizim şuurlanarak çözmemiz gerekiyor. Bizler takatimiz kesilene kadar bu uğurda çalışıp, insanlara İslam'ın barış ve kardeşlik dini olduğunu anlatmamız lazım. .."

Yaklaşık 45 dklık bir konuşma dinlemişti Albert. Beyni durmuştu sanki. Nereden gelmişti buraya?Neler demişti bu adam böyle? İslam gerçekten nasıl bir ahlak etiğine sahipmiş meğer, hiç duymadığı şeyler duymuştu. Aklına boynundaki hac işareti geldi. Eliyle sıkıca tutup, öptü. Hemen buradan çıkmalıydı. Devrim yüzünden dininden şüphe etmeye başlayacaktı. Aceleyle kendini dışarı attı. Bu adamla dostunun görüşmesini istemiyordu. Kafasını karıştırması çok normaldi. Sanki farklı bir İslam'dan bahsediyordu. Onun anlattığı gibi olamazdı o arapların dini. Hem dediği gibi de İslam ülkeleri sefalet içinde, birbirlerini boğazlıyordu.

Kafasından uyduruyor muydu yani bugün anlattıklarını? Kuran'ın istediği şeyleri bu müslümanlar neden yapmıyordu peki?

Kafası allak bullak olmuştu. Bugünkü yaşadıklarından Devrim'e söz etmemesi lazımdı. Onun bile etkilendiğini görürse bu adama daha çok bağlanabilirdi. Ama Akif'le daha yakından tanışmak istiyordu içten içe, kendine bile itiraf edemiyordu. İslam gerçekten anlattığı gibiyse o dini öğrenmek isterdi. Hristiyanlık ya gerçekten orjinalliğini yitirdiyse o yüzden mi Tanrı tekrar bir din göndermişti?

Bunları artık düşünmek istemiyordu. Eve gitti. Yarına kadar çalışması gereken çok fazla konu vardı. Soğuk bir duş alıp masasına geçti. Zihnindeki garip soruları bırakıp, dersine odaklanmaya mecburdu.

DEVRİM!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin