Bölüm-31

194 25 4
                                    

Devrim okul çıkışı diğer  günlerde olduğu gibi Fatıma teyzesinin yanına gitmiş onunla sohbet etmişti. Fatıma teyze onu sonradan İslam'la şereflenen müslüman kızlarla tanıştırmış, yeni arkadaşlar edindirmişti. Artık Devrim'in pek çok bayan arkadaşları da olmuştu.

Fatıma teyze Devrim'e yeni kitaplar veriyordu. Devrim ise her birini kalbine yerleştirip; daha sonra da kütüphanesindeki kitaplığına yerleştiriyordu. Eskilerden beri alışkanlığı olan kitaplığındaki kitapları izlemeyi, bu sefer yeni kitap arkadaşlarında uyguluyordu. Okuduğu kitapları raflara dizdikten sonra, bir süre onları izleyerek  benliğinde edindikleri yeri düşünüyordu.

Devrim bugün de Fatıma teyzesinden aldığı kitaplarla eve geldi. Daha okumadan, elinde heyecanla tuttuğu kitaplarla  gönül bağı kurmuştu.

Necip Fazıl'ın hiç bu kadar kıymetli bir kişi olduğunu bilmezdi. Babasının tercihlerine göre edebiyatını şekillendirdiği için Necip Fazıl'ın hiç bir eserini de bilmiyordu. Akif'in daha önceden verdiği O ve Ben adlı eserinden sonra Üstadı tanımış olup, ona hayranlığı kat kat artmıştı. Bu yaşadıklarını Fatıma teyzesi de bildiği için ona Üstad'ın diğer eserlerinden İman ve Aksiyon ile Bir Adam Yaratmak eserlerini vermişti.

Devrim bu iki kitabını da kitaplığına yerleştirdi. İlk önce hangisini okuyacağına karar vermekte epey zorlandı. Uyandıktan sonra seçmesinin mantıklı olacağını düşünüp, biraz dinlenmek için odasına gitti. Bugün ağır bir final sınavını vermişti. Çok zorlu geçen bu sınavın yorgunluğunu atıp daha sakin bir kafayla kitaplarını okumak istiyordu.

Devrim uykuya tam dalmadan garip bir koku alarak uyandı. Nefes almasını zorlaştırıyordu. Kalktı... Kokunun ne olduğunu anlamaya çalıştı. Ateş kokusuydu bu!Birşeyler yanmıştı. Doğruldu. Odadaki banyodan geliyordu. Hızlı adımlarla banyoya girdi.

Çahan banyodaydı. Önünde küle dönmüş kitaplar vardı. Nerdeyse her yaprağı yanmış kitaplardan birisinin kapağı hala okunabiliyordu.
Necip Fazıl Kısakürek İman ve Aksiyon yazıyordu.

Bu kitap uyumadan biraz önce kitaplığına yerleştirdiği, heyecanla okumayı beklediği, Fatıma teyzenin verdiği kitaptı. Diğer küle dönmüş kitaplar okunmuyordu bile.

Kütüphanesine gitti, kitaplığı bomboştu! Eski zamanlarda okuduğu bir kaç Türk şairin eserlerinden başka hiç bir İslami kitap raflarda yoktu. Çahan hepsini yakıp, kül etmişti!

Devrim'in gözlerinden teker teker yaşlar süzülmeye başladı. Tekrar banyoya gidip Çahan'dan tüm hırsını yumruklaya yumruklaya; bağıra bağıra almak istedi. Ancak hiç bir şey yapmadan evden sessizce çıkıp gitti. Ne o hayatının en kıymetlilerini o halde görmeye gücü kalmıştı ne de o insan bile olamayan varlığı tekrar görmeye tahammülü kalmıştı.

Saatlerce sokaklarda yürüdü. Bazen boş bir zihinle adımladı yolları, bazen de bugüne kadar ki tüm yaşadıklarını tek tek irdeledi. Babasının darbe ile buraya gelişini, annesi ile babasının aslında ne kadar dünyalık bir hayat yaşadığını, Akif'le tanışmasını, Akif'in kendisiyle iletişim kurmaktan uzak durmasını, İslam adına çırpınışlarını, Fatıma teyzenin tek başına o yaşındaki mücadelesini...hepsini tek tek zihninde yorumlamaya çalıştı.

Daha sonra kendi hayatını bırakıp evreni, insanları, dünyayı, devletleri düşündü. Kendiyle özdeşleşen kitapları geldi gözünün önüne geldi. Zihninde kalan cümleleri yorumladı.

Bir yaratıcı olmalıydı bu evrende. Her yerin yöneticisi, bir sahibi olduğu gibi bu koskoca evrenin de sahibi olmalıydı. Güçlü bir yaratıcı olmalıydı hatta. Yarattığı hiç birşeye benzemeyen, beşeri bir özellik göstermeyen bir yaratıcı..

DEVRİM!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin