Gözlerim donuktu, soğuk duvarlara bakıp ne olacağını düşünüyordum. Şimdi bize ne olacaktı? Birlikte yaşayabileceğimiz bir hayat olacak mıydı yoksa sonsuza dek sıkıntılara maruz mu kalacaktık? Cevap vermek güçtü. Hiçbir şey bilmeden cevap vermekse imkansız.
Yataktan kalktığında saat akşamın dokuzuna geliyordu. Yattığım yastığa sarılarak yüz üstü uzanırken ateşin önüne yürüyüp birkaç odun daha attı. Belindeki içliği düşmek üzereydi, iplerini sıkıladıktan sonra mutfakta kaybolarak birkaç parça metalin birbirine çarpmasına neden oldu. Geri döndüğünde elinde içi su dolu bir kazan tutuyordu, kazanın kancasını şöminemin üzerindeki metal çubuğa iliştirerek suyun ısınmaya başlamasını sağladı. Uzandığım yerden onu izlemeyi sürdürürken kucağına aldığı ve kendi elleriyle yaptığı banyo teknesini ateşin önüne taşıdı. Gözlerim hala onun ne yaptığını izlerken bana dönerek kuru dudaklarıyla konuştu.
"Eğer yıkanmak istersen sıcak su var."
Başımı usulca sallayarak gözlerimi yere indirirken harlı ateşin üzerine bıraktığı kazanın içindeki suyu tekneye boşalttı, hala sol kolunu kullanmakta güçlük çektiğini görebiliyordum. O bunu önemsemeden ateşin aydınlattığı bedeniyle suyun içine gömülürken elinde tuttuğunu farketmediğim temiz bir bezi sıcak suya batırıp hemen ardından yarasının üzerine tuttu. Değişen yüz ifadesi, kapalı gözleri ve sıktığı dişleriyle başını teknenin kenarına yaslarken üzerimdeki örtüyü göğüslerime kapatarak doğruldum. Acı çeken yüzünü her gördüğümde canım ölesiye yanıyordu, sanki acıyı o değil de ben çekiyormuşum gibi.
Yerdeki uzun jüponumu alıp hızlıca başımdan geçirirken pozisyonunu değiştirmemişti, cildime değen ince tülle titrediğimi hissederek yanına yaklaştım. Kovanın içine attığı bir diğer bezi alıp sıcak suyla ıslatarak sağlam olan kolundan başladım ve temizlenmesine yardımcı olmaya çalıştım. Parmaklarım sıkıca tuttuğu bezi teninde dikkatlice kaydırırken gözlerini açıp ne yaptığımı kontrol etti. Ona bakmaktan kaçınarak elimdeki bezi teknenin içindeki suyla ıslattım ve bu sefer sağlam göğsünü, ardından karnını ve bacaklarını ovaladım. Şimdiden teknenin içindeki su elimdeki sabun yüzünden bulanmıştı bile. Kolunu kaldırıp kol altını ovalamak isterken yanlışlıkla göz göze geldik, o bakışlarını yüzümde olabildiğince belirgin tutarken ben utangaç bakışlarla yetiniyordum. Sanki onu görmemişim gibi davranarak sol kolunu yıkamak istediğimde bana engel olarak elimi yakaladı, şimdi gözlerine bakabilmek için ufak da olsa bir sebebim vardı. Kirpiklerini kırpıştırarak bir şeyler söylemek için düşündü, ben de bu esnada yüzünü aydınlatan ateşin ışığıyla gözlerini seyretme keyfine erişiyordum. Islak saçlarından süzülen su damlaları omuzlarına düşerken bakışlarım onları takip etti. Kirpikleri yüzüne değen suyla birbirlerine yapışmıştı, bu haliyle oldukça güzel göründüğünü düşündüm. Yakaladığı elimi bırakmadan bedenimi yakınına çekti.
"Tekne.. İkimizi de alır." Ansızın utanan gözlerini üzerimden çektiğinde ondan bir adım uzaklaşarak üzerimdeki jüponu dikkatle soydum. Kaçamak bakışlarla bedenimi süzdüğünü biliyordum, sanki daha önce hiç görmemiş gibi, bütün dikkatliyle süzüyordu beni. Göğüslerimi kapatmamak için kendimi oldukça zorladığımı biliyordum, dikkatlice bacaklarımı içine koyduğum sıcak su kemiklerime işlerken beni önüne alıp saçlarımı kovadan aldığı küçük bir kapla ıslattı. Saçlarımın içinden geçip omuzlarımı ısıtan suyla birlikte kollarımı çevreme sardığımda sağlam eliyle tuttuğu sabunu saçlarıma sürterek köpürtüyordu. Dikkatlice sabunladığı saçlarımı parmaklarıyla temizlerken bakışlarım alevlerin içindeydi. Tenime dokunuşu bile bu son bir hafta içinde değişmişti sanki, eskisi gibi her gece birlikte olmuyorduk ya da o bana sert muamelelerde bulunmuyordu. Günlerden sonra ilk defa saatler önce birlikte olmuştuk ve bu sefer beni buna hazırlayarak zevk almamı bile sağlamıştı. Kollarındayken onun adını fısıldayarak kendimden geçtiğimi bile hatırlıyorum. Şimdiyse beni bir kez daha ödüllendiriyor gibiydi, bunu sevmiştim.
Dudakları ıslak saçlarımdan arındırdığı sağ omzuma dokunurken gözlerimi kapatıp çevreme sardığı kollarına tutundum, davranışlarındaki yumuşaklık beni olmadığım birin dönüştürüyor gibiydi. Başımı onun başına doğru yaslarken alnını başıma dayayarak fısıldadı. "Bu sabah amcanın hasta olduğunu öğrendim." Söylediği ile dikkatim dağılmıştı, anlamlandırmaya çalışırken buldum kendimi. Eğer bu doğruysa sebebi ben olabilir miydim?
"Korkma, ciddi bir şey değil." Endişemi görerek yeniden konuştuğunda rahatlayan kalbimle onun kollarına kendimi bıraktığımda bir yanım bunun utanç verici olup olmadığını sorguluyordu. O benim amcamdı, ailemden sonra sahip olduğum tek varlıktı ancak ben burada, onunla kalmayı tercih etmiştim. Kalbim onu istiyordu, onunlayken hiç olmadığı kadar huzur doluydu. "Gitmek istersen, seni durdurmam Hera ancak, bana bir söz vermelisin." Bedenimle ona doğru dönerken kolları karnımı bırakıp belime sarılmıştı, gözlerinin içine bakıp devam etmesini sürdürürken dudakları oynadı. "Geri döneceğine dair söz ver."
Islak parmaklarım yanaklarındaki birkaç su damlasını silmek üzere yanağına konduğunda dudaklarımı ıslatarak konuştum. "Ben her zaman burada olacağım, sadece birkaç saat, söz veriyorum Maske." Aldığım derin soluk bana son anda avantaj sağlamıştı, yumuşak ve dolgun dudakları kendi dudaklarımı ele geçirirken kollarımı boynuna sararak bana yeniden sahip olmasına izin verdim, bu sefer ben de en az onun kadar istiyordum çünkü..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the mask | zm
FanfictionHerkes yüzündeki Maske'ye binlerce efsane uyduruyordu ancak kimse gerçeği bilmiyordu. Benim dışımda.