Uzandığım yerden Gothel Ana'nın elinde tuttuğu tütsü kasesini odanın içinde gezdirişini seyrettim. Bunu, tahminlerinin doğru çıkması ve uğur getirmesi için yapıyordu. İki gün önce beni yanına çekerek halsiz göründüğümü ve bununla ilgilenmek istediğini söylediğinde kast ettiği şeyi anlamamıştım ancak şimdi biliyordum.
Sıcak suyla yıkadığı ellerini elbisemin üzerinden karnımın farklı yerlerine bastırarak ağrım olup olmadığını kontrol ederken başımda sabırla bekleyen Bayan Ophelia, bana daha önce anlamını bilmediğim sorular soruyordu. Dakikalar boyunca uzandığım eski sedirin üstündeki gergin süreç sinirlerimi bozarken derin bir nefes alarak Gothel Ana'nın Bayan Ophelia ile olan bakışmalarını inceledim, içimi daha önce hiç bilmediğim bir duygu kaplamıştı. Bu sanki, heyecan ve korkuyu aynı anda yaşamak gibiydi. Gothel Ana işini bitirip odanın köşesindeki sandalyeye otururken gülümseyerek baktığı Bayan Ophelia ile konuşmaya başladı. "Hatırlıyor musun? Küçücük bir çocukken onun asla durmayacağı konusunda seninle iddialaşmıştık." Koluma girerek bana destek olan Bayan Ophelia cevap vermeden önce yüzüme gülümseyerek mırıldandı. "Kalkabilirsin hayatım, hepsi bu kadardı." Doğrulmama yardım edip şalımı omuzlarıma sardıktan sonra dudaklarını alnıma dokundurdu. "Ancak görüyorsun ki, iddiayı ben kazandım Gothel Ana." Geriye kıvırdığı kollarını indirip ellerini beline bağladığı önlüğüne silerek gülümsedi. "Artık Ajax'ı durduracak gücün ne olduğunu ikimiz de biliyoruz."
Bakışları uzayıp giderken arada oluşan sessizlik kafamdaki binlerce sesi bastırmaya yetmiyordu bu yüzden soru işaretlerimi dindirmek adına sessizce mırıldanarak konuştum. "Ben.. Anlayamıyorum?" Bayan Ophelia Gothel Ana ile kahkaha atmaya başladığında daha çok karışan aklımla gözlerimi ikisinin arasında gezdirip durdum, gerçekten neler oluyordu? Benden neyi, neden gizliyorlardı? Hala karışık olan zihnimi dağıtmayı umarak başımı iki yana sallarken Bayan Ophelia tam karşıma oturarak elimi yakaladı ve karnımın üzerine yerleştirdi. "Ajax'ın bu hırçın ve asi tavırlarını değiştirecek tek kişi varisi olacaktır." Söylediği ile karnımı tutan parmaklarım tenimi yakalayarak sıkıştırdı, bu gerçekten mümkün müydü? Karnımda onun çocuğunu mu taşıyordum yoksa? Korkularım yerini ansızın endişe ve heyecana bırakırken zorlukla açtığım dudaklarımı oynatarak birkaç harfin çıkmasını sağlamaya çalıştım. "Gothel Ana?" Ağzımdan çıkan tek kelimeler bundan ibaretti, benim şaşkınlığım onları gülümsetmeyi sürdürürken bana başını sallayarak gülümsedi. "Ajax'ın bebeğine hamilesin, Hera."
Yüzümde oluşan aptalca sırıtışa engel olamıyordum, bu mucize gibi bir şeydi ve kendini hiç belli etmemişti. Gözlerim duyduklarıma inanamıyor gibi dolarken yanaklarımdaki gülümseme büyüyordu, bu tezatlığın içimi okşadığını biliyordum ancak düşününce, bu oldukça korkutucu da geliyordu. Daha önce hiç bilmediğim, yaşamadığım bir şeyi yaşayacak olmanın verdiği gerginlik göz ardı edilemezdi. İçimde gün be gün büyüyen bir şey vardı ve bu ikimize ait bir parçaydı. Ne tamamen benim, ne tamamen onundu.
Üzerimi düzeltmek için kalktığımda Bayan Ophelia elinde bir bardak suyla gelmişti ancak ardına kadar açılan kapı hepimizin dikkatini ansızın dağıtınca o yöne odaklandık. Bayan Ophelia'nın en küçük oğlu Denise, başını içeriye uzatarak korkuyla fısıldadı. "Efendi Ajax bu tarafa geliyor büyük anne." Gothel Ana'ya bakarak hızlı hızlı konuşan küçük çocuğun telaşı beni endişelendirmişti, elimdeki suyu içmek yerine ona vererek başını okşadığımda önümü kapatan bir karaltının varlığıyla dikkatim yeniden dağıldı. Başımın üzerindeki bedeni gözlerimle tararken gülümsemem daha da fazla büyüdü ancak benim aksime birileri endişeli görünüyordu. Konuşmak için ağzımı açtığım an arkamda beliren Gothel Ana olası bir kızgınlığı önlemek istercesine konuştu. "Biz de şimdi çıkıyorduk, ona köyle ilgili birkaç şeyden bahsettim." Elime tutuşturduğu bir sepetle gülümseyerek susmam gerektiğini ifade eden bakışlarla süzdü yüzümü. "Birlikte biraz elma topladık." Elimdeki sepeti arkama saklayarak yanına doğru bir adım attım, tatmin olmuş gibi görünmese de bir şekilde ikna olacağına inanmak istiyordum. "O senin yanındayken endişe duymuyorum, Gothel Ana."
Aklıma evliliğimizden çok öncesi, amcama gittiğim o gün gelince bunun kendini kandırmak için söylenen bir cümle olduğunu anladım. Sırf eve vaktinde geri dönmediğim için bile kulübemizi yakan adam, Gothel Ana'nın karşısında bir şey söyleyemiyordu. Parmaklarıma uzanarak taşıdığım sepeti elimden aldığında anlayışla uzattığı koluna girerek Bayan Ophelia ve Gothel Ana'ya selam verdik, artık evimize dönebilir ve huzurlu bir uyku uyuyabilirdik. Arkamızdan kapanan tahta kapının sesini duyunca daha çok bozulan yüz ifadesini seyrettim ancak benimle konuşmak istemeyecek kadar öfkeli görünüyordu, bu yüzden ses çıkarmamaya özen göstererek kolundaki elimi elini indirdim ve parmaklarını sıkıca kavradım. Bakışlarının bana dönmesini umuyordum ancak o doğrudan önüne bakmayı sürdürüyordu, artık tek korkum, elinin üzerindeki elimi itmesiydi.
Ancak o bunu yapmadı, elinin altındaki sepetin yerini değiştirerek boşalan parmaklarıyla parmaklarımı kavradı ve beni yakınında tuttu. Kalbim, ona her an varisini açıklamak için bağırırken susan dilim heyecanımı katlayarak arttırırdı ve o, gözlerimin içine bakmak için döndü. Derin bir soluk alarak dudaklarımı ıslattığımda benden önce konuştu.
"Bilmen gereken çok önemli bir şey var, küçüğüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the mask | zm
FanfictionHerkes yüzündeki Maske'ye binlerce efsane uyduruyordu ancak kimse gerçeği bilmiyordu. Benim dışımda.