Elime zorla tutuşturulan bir zambağı tutuyordum, hayallerim bambaşkayken Derrick ile evlilik masasına oturmak hayatımı zindan edecekti. Ben onu sevmiyordum, sevdiğim adam beni duymuyordu. Her şey ansızın öylesine anlamsız bir hal almıştı ki, konuşmak bile güç istiyordu. Titreyen bedenimi kamufle edebilmek için kollarımla kendimi sararken peder duasına başlamıştı. Üzerine tünediğim sandalyenin yerle bir olmasını ve beni içine alarak beraberinde götürmesini diliyordum. Eğer Maske bunu duyacak olursa beni asla affetmeyecekti. Öte yandan beni bugüne dek büyüten, okutan, kendi çocuklarından üstün tutan amcamın isteğini yapmamak bir şekilde vicdanımı sızlatıyordu ancak onun da anlamasını isterdim, ben oğluna hiç o gözle bakmamıştım.
Buz kesen parmaklarımla hala çevresine küçük bir bezin sarıldığı zambağı tutan elimi sıktım, çiçeğin küçücük bedeni çatırdayarak kırılırken içimdeki acıya katlanamıyordum. Gözyaşlarım sessizce dökülmeye başlamışlardı ve işin kötü yanı, Derrick'in karısı olmama saniyeler kalmıştı. Onun bunu hissetmesini isterdim. Gelmesini ve beni almasını da.
Ansızın kapı çalmaya başladı, kibar bir el tarafından tıklanan kapıya benim gibi diğer herkesin dikkati toplanmıştı ancak amcam açmama konusunda diretecek gibiydi. Doğrudan kapıya bakan gözlerimin görüşünü kesmek için önüme geçtiğinde kapı bir kez daha çaldı ancak bu sefer biraz daha sert olmuştu, sanki bir çeşit uyarı gibiydi. Amcamın değişen yüzüne bakarken içimde bir yerde küçük çiçekler açtı, umut etmek istemiyordum ancak içimden bir şey bana burada olduğunu söylüyordu. Gerçekten gelmiş olabilir miydi? Beni önemsiyor muydu bu kadar?
Bu sefer çalmaktan sıkılan el, nazik hareketlerinin yerini aynı tekmeye bıraktığında bunun Maske olduğundan emin oldum, arkama saklanan amcam, bileğimi kıracak kadar sertçe tutan Derrick ve çığlıklar atan Herriet bile bunun en büyük ispatıydı. Büyük bir gürültüyle kırılan tahta kapının içinden geçen dört Maskeli adam ellerindeki tüfekleri doğrulturken olanca gücü ve cesaretiyle içeriye girdi, sanki normal bir anı yaşıyormuş gibi sakindi. Salonun ortasına kadar yürüyüp pederin gözlerine baktığında yaşlı adam korkuyla yerinden sıçradı. "Şeytan!" Onun yüzüne karşı bu kelimeyi haykırdığında gözlerinin küçülüşünü izledim, bu ona keyif vermiş olmalıydı. "Şeytan bu!" Yeniden aynı şeyi söyleyen pedere omzuna astığı tüfeğin namlusunu tutarak fısıldadı.
"Bööö!" Elindeki incili korkuyla fırlatan peder kollarını havaya kaldırdığında dalga geçmeye devam ediyordu ancak ansızın bakışını keskinleşirdi. "Kaybol moruk!" Son cümlesinin üzerine korkuyla köşkü terkeden pederin arkasından bakarken bana bakan gözlerini hissettim. Gözlerimizi buluşturduğumda bana elini uzattı, bunu yaparak bana hep o ilk gidişimizi anımsatıyordu.
"Buraya gel, sevgili nişanlım." Masanın diğer tarafındaki elini tutmaya çalıştım ancak diğer bileğime sıkı sıkı yapışan Derrick yüzünden adım atamıyordum. Zorlukla ona yeniden uzandığımda Derrick beni geriye çekerek ondan daha çok uzaklaştırdı. Yüzümü buruşturarak ona sıkıntımı anlatmaya çalışmak için çabalamadım bile, o çoktan yeni hedefini Derrick olarak belirlemişti. "Kızı bırak." Ses tonu saldırmaya hazırlanan bir yırtıcının sesi kadar tüyler ürperticiydi. "Seni bir daha uyarmam, Derrick. Kızı bırak."
Bileğimdeki sıkılık devam ederken elimi kurtarmak için Derrick'i geriye doğru ittirdim, o an duyduğum ses iliklerime kadar işlerken Derrick'in eli gevşedi ve ben koşarak Maske'nin arkasına sığındım. Hızlı hızlı soluk alıp verirken bedenimi bedeniyle örttü ve geriye doğru adımlamaya başladı. Gözleriyle arkaya dönüp beni kontrol ettiği her an parmaklarım paltosuna daha çok yapışıyor ve daha sert çekiştiriyordu. Onun kuyruğu gibi, o ve yanındaki adamlarla birlikte adımlarken amcam son anda kükreyerek sordu. "Kimsin sen?!"
Ansızın duraklayarak tek eliyle maskesini indirdi, bunu bugüne dek kimse için yapmamışken bugün yapıyordu. Yüzünü gören amcamın verdiği tepkiydi esas korkunç olan, dirilen bir ölü görmüş gibi davranarak onu işaret etti ve kekeledi. "A-Ajax!" Adını ilk kez duyduğum Maske, sanki hiçbir şey olmamış gibi gülerken kan donduran bir sesle konuştu. "Evet amca, ailesini kendisinden kopararak bir başına bıraktığın küçük Ajax'im ben." Parmaklarım sırtını bırakıp koluna sığındığında başını bana doğru yarım tur döndürerek maskesini düzeltti, gözlerimiz buluştuğunda onda korkudan veya tedirginlikten eser yoktu. Beni her daim gülümseten gözlerine yine gülümseyerek baktığımda üzerime eğilerek bana yakın durdu. Az önce, hoşuma giden ve kalbimi dolduran hitabıyla ona seslenmek istedim.
"Artık gidelim mi, sevgili nişanlım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the mask | zm
FanfictionHerkes yüzündeki Maske'ye binlerce efsane uyduruyordu ancak kimse gerçeği bilmiyordu. Benim dışımda.