Gün batıyordu. İçimdeki kırıklar keskin birer cam parçası gibi kalbimi parçalarken tenimde parlayan güneşi izliyordum. Günlerdir konuşmalarımız, 'Evet' , 'Hayır', 'Tamam' ve 'Teşekkürler.'in ötesine geçmiyordu. Bazen benimle sadece bu dört kelimeyi konuştuğu için delicesine sevinirken bazen eskisi gibi olamadığımız için üzülüyordum.
Mutfakta yemek yaparken dalıp gitmiştim, bazen düşüncelerimin beni nereye sürüklediğini bilemiyordum ancak herhangi bir şeyle uğraştığımda yeniden kendime geliyordum. En azından, geçici olarak zihnim temizleniyordu. Ellerimi önümdeki önlüğe kurulayarak evin içini gezmeye çıktım, her şey bu kadar sessiz olduğunda Ajax için endişe duyuyordum. Onu bir keresinde çakısıyla oynarken bulmuştum, bu bile beni korkutmaya yetiyordu. Her an kendine bir şeyler yapacağı düşüncesiyle yaşayamazdım. Bu yüzden derin bir soluk alarak ilk önce en çok takıldığı yerlere, arka balkona ve bahçeye baktım. Onu piposunu içerken veya koltuğunda sallanırken bulmayı umuyordum ancak hayır, o hiçbir yerde yoktu. Deli gibi atmaya başlayan kalbime sakinleşmesini söyleyerek evin aramadığım diğer odalarını gezmeye koyuldum, titrek sesim adını çağırmak için kararlı duruyordu. Dudaklarım benden habersiz açılarak konuştuğunda kalbimdeki sıkışma büyüdü, gitmemişti öyle değil mi?
"Ajax?" Adımlarım beni doğrudan yatak odasına çıkardığında birkaç saniyeliğine durup bekleyerek derin bir soluk aldım, bir şekilde burada olduğundan emindim ancak kalbime söz geçiremiyordum da. Bedenim kontrolüm dışında hareket ederken sessizce adını fısıldayarak kapıyı açtım. "Ajax?" Bakışlarım yatağın üzerine devrilmiş gibi yatan, çocuksu bir edayla ellerini yanağının altına sıkıştıran adamı süzerken dudaklarımda belli belirsiz bir tebessüm hayat buldu. Adımlarımın ses çıkarmamasına özen göstererek yatağa yaklaştığımda, onun uykusuz geçirdiği gecelerin acısını çıkardığını düşünüyordum. Uyuması hepimiz için iyiydi, yorgun vücudu dinleniyor, yaraları iyileşiyor ve kendine gelebilmek için biraz daha güç topluyordu. Yüzümdeki gülümseme büyürken yatağın ucuna ilerleyerek hala ayaklarında olan çizmelerini teker teker, dikkatle çekip çıkardım. Elbette bundan rahatsız olarak huzurlu uykusunun içinde etrafında döndü ancak bu çok sürmedi. Ayaklarıyla iterek yere düşürdüğü örtüyü alıp üstüne örttüğümde başka bir huysuzluk daha sergilemeden uyumayı başarmıştı. Ellerimi zar zor düzeltmeme izin verdiği, az da olsa uzamış saçlarına geçirerek okşadım sonra, ona dokunmama bile izin vermediği için bunu ne kadar özlediğimden haberim yoktu. Esmer saçları parmaklarımı gıdıklarken eğilerek yanağına küçük bir öpücük kondurdum, sakalları tenime batmıştı ancak umurumda değildi.
"Seni seviyorum." Sessizce mırıldanarak saçlarının kokusunu içime çektim ve biraz dinlenmesi için onu rahat bıraktım. Hazırlanmam gerekiyordu, bu gece kilisede dua edilecekti. Bu sadece köy halkı için değildi, Gothel Ana Ajax için de dua edilmesini istiyordu ancak onun bundan haberi yoktu. İnsanların onu ne kadar sevdiğinden, ona ne kadar değer verdiğinden haberi yoktu. Bu düşünce bazen içimde buruk bir acı bıraksa da çoğunlukla gülümseme sebebim oluyordu. Onun sevilmesi beni sevindiriyordu.
Son akşam güneşi de batıp kaybolduğunda hep birlikte kilisede toplanmış dua ediyorduk. Kadınlar ile erkeleri ayıran tek bir çizginin ucunda oturuyordum. Uzun, sıralar halinde dizilen banklarda oturarak pedere eşlik ederken gözlerim erkeklerin olduğu bölüme takıldı. Köydeki herkesin bir yeri vardı, kişi sayısına göre yer yapılırdı ancak tek bir yer boştu; hemen yan tarafımda, aradaki küçük koridorun ucunda tek bir kişilik yer. Elbette herkes bu yerin kime ait olduğunu biliyordu ancak kimse ses etmiyordu çünkü bildiğimiz bir diğer şey, Ajax'ın asla kiliseye adım atmayacağıydı.
Peder okuduğu İbranice duasını bitirirken ellerimi birleştirerek yukarıda tuttuk, bu Tanrı'ya olan yakınlığımızı arttırırken kalbimizi de temizliyordu. En azından biz böyle düşünüyorduk. Duanın bitmesine birkaç dakika kala, gözlerim kalan tek boş yeri dolduran bedenini gördüğünde inanamadı önce, bu gerçek olabilir miydi diye düşünüyordum. Gerçekten burada mıydı yoksa ben hayal mi görüyordum? Yüzümdeki gülümseme büyürken ellerini beceriksizce birleştirişini izliyordum, kalbim titriyordu onu öyle görürken. Gothel Ana, dirseği ile beni dürttüğünde yaptığım patavatsızlığı fark ederek önüme dönmüştüm ancak gülümsememe engel olamıyordum. Gözlerimi kapatarak duaya konsantre olmak istediğimde bile görüntüsü geliyordu önüme, temizlenmiş olmalıydı, saçları nemli kıyafetleri ütülüydü. Her zamanki Ajax'dan farklı görünmüyordu. O, benim sevdiğim adamdı, o ileride doğacak olan çocuklarımızın babası olacaktı.
Dua sonrası herkes Ajax'ın kendini toparlaması şerefine kapıda bekleyerek onunla konuştuğunda daha iyi görünüyordu, en azından kurduğu dört beş kelimenin ötesine geçmeyi başarmış, çenesi biraz daha açılmıştı. Bu durum beni her zamankinin aksine gülümsetirken gözlerim onun soluk ancak çabalayan yüzündeydi. Gothel Ana'nın yanında, başındaki kalabalığın kaybolmasını beklerken sevincime ortak olan yaşlı kadın gülümseyerek bana bakıyordu. "Sana söylemiştim," dedi. "O senin için burada." Haklı olduğuna emin olarak başımı salladığımda benden uzaklaştı ve kapının önünde tek başına bekleyen genç adamın koluna dokunarak takdir eden gülümsemesini sergiledi. Elbette Ajax rahat görünmüyordu, başına gelen bunca şeyden sonra ilk kez insanların içine çıkmış olması bile onu geriyordu ancak ben yanımdaydım. Bunu hissediyordu muydu bilmiyordum fakat oradaydım. Onunlaydım..
Adımlarımı onun olduğu yöne çevirdiğimde yere baktığı halde gelişimi beklediğini biliyordum, hemen yanında yürümeye başladığımda bile tek kelime etmiyordu, üstüne gitmek istemedim. Başımı kaldırarak gökyüzünü izlerken parmaklarımın tersine dokunan derisi kalp hızımı bir tık daha arttırdı. Görmezden gelmeye çalıştım, sanki bu bilerek yapılmış bir şey değil gibiydi. Sanki sadece bir anlık, yanlışlıkla olan bir şeymiş gibiydi.
Ya da ben öyle düşünüyordum.
Beklemediğim bir anda ilk iki parmağımı işgal altına alan parmakları elimi sahiplenip çekiştirirken bunun uzun bir yolculuk olacağını biliyordum.
Uzun ve sessiz..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the mask | zm
FanfictionHerkes yüzündeki Maske'ye binlerce efsane uyduruyordu ancak kimse gerçeği bilmiyordu. Benim dışımda.