Dışarıda yağmur vardı. Cama ve ahşap evimizin çatısına vurup duran küçük damlalardan anlamıştım bunu. Kapalı gözlerimi ağırdan alarak açmaya çalıştığımda huzursuzca altta kalan ve uyuşan kolumu çekiştirdim tam bu esnada havada olan ve onun tutuşuna maruz kalan elimi fark etmemiştim bile. Usul usul araladığım kirpiklerimin arasından endişeyle attığı bakışını gördüm, neden buradaydım bilmiyordum ancak bölük pörçük bir şeyler canlanıyordu zihnimde. Mesela onun asil bir duruşla atının üzerinde dalgalanmasını hatırlıyordum veya inerken etrafa sıçrattığı çamurları. Ya da yanıma öfkeyle yaklaşmasını veyahut, bana acımdan attığı tokatları. Kısacası her şeyi hatırlıyordum.
"Hera.." Adımı soluyarak kıstığı gözleri ve indirdiği kaşlarıyla bakıyordu gözlerimin içine, ondaki bu endişenin çok sürmeyeceğini, yerini yeniden öfke ve uzaklaşmaya bırakacağını hissediyordum adeta. Bu tuhaftı, ikinci bir uzak duruşu daha kaldıramazdım ancak babasını ve kardeşlerini öğrenince kopacak kıyameti tahmin etmek hiç de zor olmuyordu benim için. Gözlerimle takip ettiğim gözlerine gülümsemeye çalışarak boştaki elimi de ona uzattığımda dudakları konuşmak için açıldı. "Beni korkutmaya alıştığını düşünmeye başlıyorum." Söylediği ile gülümseyerek yerimden kalkmaya çalıştığım esnada omzuma bastırarak tekrar uzanmama sebep oldu. "Söz veriyorum bu sondu." dediğim esnada açılan üstümü düzelterek örtümü sıkı sıkı sardı bedenime. "Bayıldın." Derken odanın ortasına kadar yürüyüşünü izledim, arkadan gördüğüm fiziği öylesine güzeldi ki ister istemez güçlü omuzlarını ve biçimli sırtını inceliyordum. Üzerindeki askıları çıkarıp sandalyenin üstüne koyarken sabırla yeniden konuşmasını bekledim ancak, gömleğini ve pantolonunu çıkararak benimle aynı sıcak örtünün altını paylaşana dek konuşmadı. Çıplak bedeni elbisemin üzerinden sırtıma yapışırken kollarıyla çevremi sarmış beni ısıtmaya çalışıyordu. Öğleni birlikte, bu kapalı ve boğucu havanın içinde geçirecektik sanırım.
"Sen kendinde değilken Gothel Ana ilke konuştuk ve bana.. Bir şey söyledi." Nefesi saçlarımın içinden geçip yanağıma ulaşırken dudaklarımı dişledim, utanç içinde hissediyordum eğer Gothel Ana tahmin ettiğim şeyi söylediyse bu hiç hoş olmazdı. "Bu doğru mu?" Sorusuyla birlikte gözlerimi kapatarak yanağımı yastığıma daha çok bastırdım. Utanç içerisinde olmamın bile yeterince doğru bir cevap olduğunu düşünürdüm ancak o benimle hemfikir değildi. Dahası, benim utangaç halimi o kıkırdayarak karşılıyordu, adalet bunun neresindeydi anlamıyordum. "Pekala, bana neden söylemedin?" Mırıltıdan fısıltıya kaçan sesi ve boynuma konan nazik dudakları iç çekmeme sebep olurken konuşmaya çalıştım. "Bir öncekinde acele ettiğimizi biliyordum, belki de.. Belki de onu kaybetmemizdeki en önemli sebep buydu." Sağ elinin parmakları kolumdan gevşeyerek karnıma indiğinde ve o kısmı özenle okşadığında elimi elinin üzerine yerleştirdim. "Onu kaybetmemizin sebebinin bu olmadığını bili-" Bedenimle ona dönerek parmaklarımı dudaklarının üzerine kapadım, bu bir şekilde yanlıştı, Ajax'a hak veriyordum ancak geçmiş geçmişte kalmıştı. Onu geri getirip değiştirmezdik ama önümüze bakarak hiç sürmediğimiz kadar güzel bir yaşam sürebilirdik. Hayat böyle bir şeydi sanırım, her şey her zaman yolunda gidemezdi ancak gittiğinde de iyi şeyler hep bir arada gerçekleşirdi. Ve şimdi, bizim iyi zamanlarımız başlamıştı artık.
Parmaklarımı öpen dolgun dudaklarına bakarken yutkunarak sıranın dudaklarıma gelmesini bekledim, gözlerini yumarak yaklaştığında onu en iyi halimle karşıladım ve dudaklarımı önüne serdim. Biz, ikimiz çok güçlü olmak zorundaydık. Bu öpücüğün bir anlamı da buydu. "Ben.." Gözlerimin içine bakarak yeniden konuşmaya çalıştığında kararsız gözlerinin odanın içinde dolandığını fark ettim, bir şekilde endişe ve keder doluymuş gibi görünüyordu. "Beni bir daha saçlarımı kesmek zorunda bırakma." dedi sonra anlamsız bir şekilde, içinde yaşadığı tüm korkuları parça parça dile getirişi yüzümdeki gülümsemeyi büyütüyordu çünkü bana karşı açık olmasını seviyordum. "Bu bir daha olmayacak, söz veriyorum." dedim bu yüzden onu bir kez daha öperken. "Korkma, aşkım." Yüzündeki gülümseme büyüyüp yerini bir sırıtışa bıraktığında gözlerini kapatarak alnını yanağıma dayadı. "Ah, Hera!" Onunla birlikte gülümseyerek yanağımı alnına daha çok bastırdım. "Benim küçük kadınım." Mırıltısı ruhuma dokunurken aklıma gelen öneri eşliğinde doğrulmaya çalışırken fısıldadım. "Sıcak bir banyoya ihtiyacım var Ajax." Benimle birlikte, tek dirseğinin üstünde doğrulurken dudaklarındaki o tuhaf ruh halini gördüm. "Yoksa bu bir teklif mi?" Dudaklarını ıslatırken ayağa kalkarak ona tepeden baktım. "Eğer bu bir teklifse, sana hala kızgın olduğum için kabul edebilirim belki."
"Hmm.." Düşünür gibi sesler çıkararak yatağa yeniden tırmandım. "O halde seninle yeniden eskisi gibi olabilmem için bir banyodan çok daha fazlası gerekecek, öyle değil mi?" Kollarımı göğsümde birleştirirken dudaklarını dişledi ve gözlerini usul usul kıstı. "İşte buna asla hayır diyemem." Kollarını bana uzatarak gülümsediğinde kucağına yerleşerek beni yeniden yatırmasını bekledim. Elbisemin düşük omuzları açılmış, onun öpücüklerine maruz kalmayı bekliyorlardı ancak o eteğimin altına uzanarak iç çamaşırımı nazik bir şekilde çıkararak yere fırlattı. Gözlerim gözlerinden sonra içliğinin iplerini çözmeye çalışmasını seyrederken utandım, onu daha önce çok kez çıplak görmüştüm ancak uzun zamandır bu anı yaşamıyorduk. Onu özlemiştim de. Bacaklarından sıyrılıp yeri bulan içliğinin arkasından bakarken elbisemin eteklerini yukarıda topladı ve bacaklarıma sarılarak kendini içime itti. Bu hareketiyle derin derin içimi çekerek dudaklarımı ısırdım, ona ihtiyacım olduğu nasıl da gelmemişti aklıma böyle. Uğraştığımız o kadar çok sorun vardı ki, birbirimize zaman ayırabilecek kadar bile fırsat yaratamıyorduk işte.
Bedenimi kaldırıp kucağına alırken yatakla buluşan sırtının gerilişlerinin karnına yansımasını izledim, göğsünün tam ortasındaki adımı defalarca okumak istiyordum. Daha hala, Derrick'ten kalan ezikleri olan tenini izlerken aynı anda acıma ve zevki yaşamak duygusal dengelerimi sarsmaya yetmiş gibiydi ancak dokunuşuyla bu sorun da ortadan kalktı. Elbisemin omuzlarını düşürerek avuçlarına tam oturan göğüslerimi açığa çıkarmış, onlara ilgi göstermeye çalışıyordu. Göğsümün uçlarını çekiştirerek acıtmasını başta çığlıkla karşılasam da sonrasında bu kendimi daha iyi hissettirdi. Sonunda, o doğrularak bedenime sarıldığında sona geldiğimizi anlamıştım. Ajax hiçbir zaman haykırarak veya tuhaf sesler çıkararak sona gelen bir adam olmamıştı. Sadece başını göğsüme gömer, olabildiğince sessiz olarak adımı hırıldardı. Tam da şu an olduğu gibi yani.
Terleyen alnını elbisemin kumaşıyla silmek istediğimde alnını omzuma dayayarak orada dinlemeyi seçti, kolları hala belimi çepeçevre sarıp sarmalıyordu. Boncuk boncuk terleyen sırtını okşarken kıkırdayarak konuştum. "Artık ikimizin de bir banyoya ihtiyacı var sanırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the mask | zm
FanfictionHerkes yüzündeki Maske'ye binlerce efsane uyduruyordu ancak kimse gerçeği bilmiyordu. Benim dışımda.