Bir zamanlar yaşadığımız topraklara geri dönmüştük yine, öldürülen şerif Butcher'ın konakladığı evin bir odasında, korkuyla titreyerek sarıldığım adamın tenine parmaklarımı geçirmiş babam olduğunu söyledikleri adamın odanın içinde dört dönüşünü izliyordum. Öfkesinden hiçbir şey kaybetmediği gibi bize her baktığında biraz daha deliye dönüyordu, onun aksine belki de ilk defa sesini bile çıkarmadan beni sakinleştirmeye çalışan Ajax'a çevirdim gözlerimi. Benim korku dolu, titrek bakışlarıma rağmen umut dolu, güçlü ve kararlı bakışlarla bakıyordu gözlerime. Parmaklarının arasına aldığı elimi kaldırıp dudaklarına götürerek boştaki eliyle alnımdaki saçları çekiştirdi. "Endişelenme." Fısıltısı, sadece benim duyabileceğim kadar çıkarken gözlerimi kapayarak başımı omzuna bıraktım.
"Gideceksin." Odayı dolduran tok sesin sahibi, içimdeki korkuyu ve titreyişli bekleyişi geri getirirken Ajax'ın kolundaki gerilmeyi hissettim, elbette gitmeyecekti, buna asla izin vermezdim. Bakışlarını kocama çevirip arkasında birleştirdiği ellerini indirirken öfkeyle yeniden soludu. "Hemen, şimdi gideceksin!" Derin bir nefes alıp gözlerimden akan yaşları umursamadan konuştum. "Hayır, hiçbir yere gitmeyecek." Öfkeyle bedenimin yarısına kadar doğrulduğumu, Ajax'ın beni geriye çeken parmakları sayesinde hissettiğimde öfkeli sesiyle bana çıkıştı. "Hera, sen buna karışma." Onaylamayan bakışlarını sunduğu gözlerime rağmen hala kolumu okşamayı sürdürüyordu. "Bu ikimizin meselesi, bir daha sakın ağzını açma." Buz kesen parmak uçlarımı elinin derisine batırarak gözlerimi babamın üzerine çevirdim. "Herkes öldüğünü düşünürken hiçbir şey olmamış gibi ortaya çıkıyorsun, benimle evlenmesine mani olmak için neyi bekledin peki?"
"Hera!" Bu sefer odanın tümü, Ajax'ın sesiyle kaplanmıştı ve ben artık durmayacaktım. Konuşulması gereken ne varsa şimdi konuşulmalı ve sonsuza dek kapanmalıydı. "Hayatımın büyük bir kısmını acılar içinde, amcamın yanında geçirirken neredeydin Balian Petrovic?" Ayağa kalkıp dik durmaya çalışarak birkaç adım attım. "Biliyor musun, sen yoktun ama o vardı, baba." Titreyen sadece bedenim değil, dudaklarımdı, sesimdi, soluğumdu artık. Hayatımın en güzel günlerinde ortaya çıkan, öncesinde kötü, kara bulutların kapladığı karanlıkların içinde hissettiren adam hiç beklenmedik bir anda tüm yaşantımı cennete çevirmişti. Bu inkar edilemezdi, eğer Ajax olmasaydı yaşam benim için tam anlamıyla bomboş olurdu. Mavi gözlerin sahibi gözlerimi delip geçecek bir öfkeyle bana bakmayı sürdürürken bile bir adım gerilemeden, beni ayakta tutmaya çalışan adamın göğsüne sığınarak konuştum. "O bana, senin asla tahmin edemeyeceğin kadar iyi baktı, şimdi onu göndersen bile, canım pahasına da olsa onu yalnız bırakmayacağım. Beni duydun mu?" Gücümün kalan son kırıntılarıyla tutunduğum adama yaslanarak saçlarımı okşamasına ve beni bu lanetli odadan çıkarıp yalnız kalabileceğimiz bir köşe bulmasına izin verirken düşüncelerim darmadağındı. Odanın içinde bıraktıklarımız sadece babam değildi, seslerimizi duyan Gothel Ana ve Bayan Ophelia'da arkamızdan odaya dalmışlardı. Ortalığı kaplayan gürültüler büyürken sadece kulaklarımı kapayıp Ajax'ın gösterdiği yere, mermerden yapılan küçük bir basamağa oturdum. Evin bahçesinde akan küçük çeşmeye ilerleyen Ajax, cebinden çıkardığı beyaz mendili ıslatarak geri döndüğünde yüzüme dehşet içinde bakarken buldum onu, berbat görünüyor olmalıydım. Karnımın çevresini saran parmaklarım, hala gözyaşlarımın düştüğü gözlerim, endişe dolu hıçkırıklarım ve titreyen bedenim onu endişelendiriyor olmalıydı, elindeki bez ile dudaklarımı, alnımı, yanaklarımı ıslatırken bileğini tutarak onu durdurdum. "Gidelim buradan Ajax." Bileğindeki parmaklarıma rağmen elindeki bezi tenimde kaydırmaya devam ederken yalvaran gözlerimle onu süzüyordum. "Onun hayatta olduğunu biliyordun, öyle değil mi?" Kararsızlıkla dolan gözlerini kaçırmak istese de yapmadı, sadece onaylar bir şekilde başını salladığında içimi çekerek dudaklarımı ıslattım. "Bilmem gereken başka ne var, Efendi Ajax?" Karnımın çevresini saran ellerimden birini yakalayarak dudaklarına götürdü. "Bu şekilde bilmeni istemezdim, küçüğüm." Öptüğü yeri okşayarak çekiştirdiğinde hemen onun arkasından ayağa kalkarak sarsak birkaç adım attım. Hala tuttuğu elimi sıkıca kavrayarak bakışlarımızı tek bir hizada topladı. "Denise," dedi heyecansız, soluk bir sesle. Bayan Ophelia'nın küçük oğluydu bahsettiği çocuk. "Bayan Ophelia ve Balian Petrovic'in oğlu." Bunun bir şaka olmasını diledim o an, babam kocamın annesinden bir çocuk yapmıştı, bu doğru muydu? Gerçek olabilir miydi bu? Dönmeye başlayan başımı tutarak alnımı göğsüne yasladığım adam bedenimi sıkıca sarıp çekiştirirken umursamaz bir sesle konuşmayı sürdürdü. "Gerçekten hala bu iğrenç insanlarla bu kasabada kalmak istiyor musun Yaz Yağmur'um?" Elimi tutan eline asılıp beni Fısıltı'nın yanına sürüklemesine izin verirken bile bitkinliğim büyüyordu, belki de hiç sormamalıydım, belki de hiç konusu açılmamalıydı tüm bu olanların. Hayatım iğrenç, telafisi mümkün olmayan bir geçmişten ibaret iken karşımda duran adam, atının üzerine yakışan adam bana elini uzattığında, sanki ilk kez kaçıyormuşuz gibi çekimser bir şekilde tuttum parmaklarını. Ancak yabacıladığım o his, şimdi bana mecburiyet gibi geliyordu. Bu insanlarla artık kalamazdık, gitmeliydik. Gitmeli ve yeni bir hayat kurmalıydık. Bu yüzden o beni kollarına alıp atının iplerini dizginlerken yorgunlukla başımı göğsüne dayayarak kimselere görünmeden yola çıkmayı başardık.
Dudaklarımda sadece, onun adını taşıyan ezgiler vardı ve gün batımı bizi çağırıyordu..
Gelecek diğer bölümlerde zaman biraz ilerleyebilir ve yaklaşan bir final söz konusu.
Bir diğer konuya gelirsek, onca kişi okuyor bir oy vermek kesinlikle zor değil ama yok, eğer beğenmiyorsanız, hoşunuza gitmiyorsa, sizin zevkinize uygun atraksiyon yoksa kitabı okuma listenizden çıkartabilir, okumamak üzere dönebilirsiniz. Sizlere açık konuştum, kırmaktan kaçındım ancak artık yeter. Bir diğer bölüm, Cumartesi gününe bile gelse en az 40 oy olmadan kesinlikle gelmeyecektir. İyi okumalar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the mask | zm
FanfictionHerkes yüzündeki Maske'ye binlerce efsane uyduruyordu ancak kimse gerçeği bilmiyordu. Benim dışımda.