En yüksek kademe: Mizah içinde #51
Onlar, kimsenin yüzünü görmediği katiller.
Onlar, herkesin korktuğu psikopatlar.
Onlar, düşmanlarının sekreterleri olacaklar.
Ölüm kaçınılmaz.
Daha önce sekreterlik kadar masum bir mesleği bu kadar karanlık gör...
Su'dan... "Şimdi kuzenimiz Havva'sın yani sen?" dediğimde Havva ofladı. "On beşinci soruşun bu Su abla." dediğinde omuz silktim. "Salak o. Anca anlıyor." dedi Ateş sırıtarak. Ona vurduğumda kıkırdadı.
O sırada telefonum çaldı.
Sevgilim arıyor...
"Efendim?" "Aşkım? Sana bir süprizim var." dediğinde güldüm. "Neymiş o?" dediğimde kulağıma gülüşü geldi.
O nasıl gülüş insafsız bebe.
"Süpriz diyorum ya aşkım!"
Ay ben dayanamam ki.
Omen Tonrem!
"Tamam, peki." diyerek kıkırdadım. "O zaman bir buçuk saate alırım seni. Elbise giy. Beyaz olsun. Kapıya gelir, alırım seni. Görüşürüz." dediğinde acaleyle konuştum. "Bilge dur!" dediğimde bir sessizlik oldu. "N'oldu?" dediğinde salak salak gülümsedim.
"Seni seviyorum."
Kıkırdayışı kulağıma geldi. "Ben de seni."
Telefon birden yüzüme kapandığında gözlerimi kıstım.
Zalımsın Bilgeağ. Çok zalımsın.
"Eh ben hazırlanmaya gidiyorum." deyip kızlara 'CATLAYIN BICLER' bakışımı attım.
"Elbise giy dedi ya mal." Ateş birden yanımda belirip beni kenara doğru fırlattı. Yanlamasına Muslera edasıyla uçuşum görülmeye değerdi.
Ne uçtum be...
Ateş dolabımın içine girip her yeri talan etti ve yüzüme doğru bir elbise fırlattı.
Ayağı kalkıp elbiseye baktım. Beyaz uzun elbisenin dizden bir buçuk karış yukarıya kadar gelen yırtmacı vardı. Sıfır koldu ve belden oturtmalıydı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ay bu çok güzel ya!
Götüme jet takılmış gibi elbiseyi giydim ve makyaj masama kuruldum.
Bu elbiseye hafif makyaj giderdi. Ehehehehe...
Elimi tam malyaj malzemelerine uzatmışken Toprak dibimde bitip elime vurdu. "Orda durcan liseli." dediğinde mal mal sırıtıp ona baktım. "Ellerin dert görmesin bacı." dediğimde gülüp makyajımı yapmaya başladı. Dudağıma pembe parlatıcımı sürüp gözlerime siyah eyeliner çekti. Fondöteni de yüzüme ince bir kat sürüp geri çekildi.
"Çok becerikliyim lan."
Tam saçlarımı taramak için elimi tarağa uzatacaktım ki Havva elime vurdu. "N'oluyor be?" dedim elimi ovuştururken. Kaşlarını çattı. "Ben burada ne bokuma dikiliyorum lan bebe?" deyip çekmecelerimi karıştırarak maşamı buldu.
Aferim size...
Saçlarımı ortadan ayırıp maşalamaya başladı. "Ay, Emirhan da bana böyle süprizler yapar mı lan acaba?" dedi Havva salak salak sırıtarak. Güldüm. "Siktir et sen şimdi Emirhan'ı. Saçıma bak. Saçımı yakarsan sikerim seni." dediğimde oflayarak işine döndü.
Keh keh keh...
Çok geçmeden işi bitmişti. Ayağa kalkıp ayağıma taşlı sandaletlerimi giydim.
Aşağıda biraz oyalandıktan sonra kapıda duran arabayı görüp kendimi dışarı attım. Sürücü koltuğundan çıkan vale bana kapıyı açtığında siyah Range Rover'ın arka koltuğuna kuruldum.
Bir bokluklar vardı ama neyse...
Birkaç dakika sonra ormanlık bir alanda durduk. Kapıyı açıp aşağı indim.
Lan bu Bilge bana burda tecavüz etmesin? Yok canım, benin aşkım yapmaz öyle şey. Yapmaz lan. Yapmaz. İnşallah.
"BİLGEAĞ!"
Çirkefçe bağırıp ormanlık alanda ilerlemeye başladım. O sırada gelen börğürme sesiyle ağzım aralandı. "Yohamuğa..."
"Ağ ağağağağağ!"
Ormanda yankılanan böğürme sesi ve ormanda ağaçların arasından halatlara tutunmuş, sallana sallana gelen Bilge'yle beni bir gülme krizi tuttu.
Tarzan mısın sen beynine koduğum?
Bir anda halat kopunca Bilge popo üştü yere çakıldı. Hızla ellerim ağzıma giderken çığlık attım. Bilge başını yere koyarak uzandı ve tek elini havaya kaldırıp baş parmağıa 'OK' işareti yaptı.
"Ben iyiyim!"
Birkaç dakika sonra ayağa kalktı ve bana doğru geldi. Ardından yeni fark ettiğim, elindeki mor orkidr buketini bana uzattı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
" Tarzan'ın Tarzaniye'si, çocuklarımın zalım anası, altın günlerinin en tatlı hanımı, Bilge Kağan'ın karısı olur musun?"
Şokla ona bakarken elindeki çiçek buketini alıp kafasına geçirdim. "ULAN BİR DE SORUYOR MUSUN PUŞT?" Hızla dudağımı dudağına bastırdım. Bir-iki saniye sonra geri çekildiğimde kapalı gözleri açıldı.
"Bu evet miydi?" Ona dik dik baktığımda güldü. "Tamam, kesinlikle evet demekti!"
