Kelime Sayısı:1164
Kısa bölüm bayram hediyesi olarak göndermek isteyim gerçek ikinci bölümün tıraşlanmış hali. Bölümün geri kalanını ayın 32'inci gününde gönderirim. Hayırlı bayramlar
2 Bölüm
Bayram Günü
Sonunda Borla ölmüştü her fani gibi insanlık bir an onun asla ölmeyeceğini sanmıştı. Borla ölmüştü. İnsanlar bu kelimeyi bile söylerken bile etrafına bakınıyor yüksek sesle söylemek istemiyordu. Borla'nın gerçekten ölüp ölmediğini doğrulayan kişi Irdenser olmuştu. Üç kardeşin bir bütün hikâyesinin ana karakteri artık aralarında olmayacaktı. Rhidger ve Irdenser kötülüğün son direnişinde son kozlarını oynayacaklarına yemin etmişlerdi. Kimsenin haberi olmadan üç kardeş son bir kez bir araya gelmişlerdi. Kötülük için bir şeylerin yapılması gerekliydi. Borla'nın buna ömrü yetmemişti. Bütün yük Irdenser'in zekasına Rhidger'in dahiliğine kalmıştı. Bir on yıl sonra kötülük mazi olacaktı. Buna dur diyebilecek kişiler çok fazla idi ama kitleleri bir araya getirebilecek kişi sayısı çok azdı. Kötüler kendi içinde ki savaşlar tam olarak bitmemişken iyilerin darbelerine maruz kalmışlardı. Dünya kalan iki kardeşin peşlerine düşmüştü. Rhidger'in başına konan ödül 45 bin gümüştü Irdenser'in başına konan ödül ise 40 bin gümüştü. İkisi de dünyanın en çok aranan adamlarının başında geliyordu. Ama genel olarak ilk dört de canavar dörtlü denildi.
Irdenser'in son planı Rhidger'in dâhiliğini konuşturacağını son oyun oynanacaktı. Gece olduğunda Rhidger uykuya dalmıştı yeni hayatında oldukça mutlu idi. Kılıcını gömmüş kendisinin hiç bilinmediği bir yere taşınmıştı, o sırada biri erkek biri kız olmak üzere iki çocuk evlat edinmişti. Ronlar etrafı gizlice sarmışlardı ve içeriye 17 Ron giydi hepsi Gizlilerin içerisinde en iyilerinden oluşuyordu. Çocuklara dokunmayacaktı, odasına girmişlerdi. Rhidger üzerini yorgan ile örtmüştü. Ronların hepsi etrafına dizildi ve kılıçlarını ile Rhidger'e sokmaya başladılar, o kadar hızlı yapmışlardı ki Rhidger'in sesi yerine sadece kanını görmüşlerdi. Ronlar bir dâhinin nasıl zavallıca öldürdüklerini sevinirken aralarından bir tanesi akıl edip yorganı açmıştı. Herkesin gözleri büyümüştü ölen Rhidger değildi, yoldaşlar meclisinin bir üyesiydi. Rhidger kapıyı tıklayıp içeriye girdi. ''Hevesinizi aldınız mı? O öldürdüğünüz adam için bedeninizde fazladan deşik açacağım. '' dedi. Topallayak bir adım attı kılıcını yere sapladı oda karanlık kaplanmıştı, kılıcını yerden kaldırdığında kesilen ayağını yerine getirdi ve ileriye atıldı. Ronlar onun ileriye atıldığını dahi görmemişti ondan geriye sadece odanın içerisine dağılmakta olan karanlık duman kalmıştı. Ronlar birbirlerine bakarken kesilerek can veriyorlardı. Darbelerinin çoğunu önlerinden almalarına rağmen Rhidger'i görebilen yoktu. Yedi tane Ron iki saniye içinde yere yığılmıştı. Kalan Ronlar odanın etrafına dağılmışlardı odadan çıkamazlardı.
Efsane seviyesi anlamına gelen onuncu seviye karanlık gücüne sahipti. O hiçbir zaman efsane olarak anılmamıştı. Eğer efsane olsaydı Dahi Efsane Rhidger adı koyulacaktı. Sevdiği kadından abisi için ayrılabilecek ömrünü abisi için feda edebilecek dava adamıydı. Onun gibilerin artık dünyada bir elin parmağı geçmeyecek şekilde kalmıştı. Abisi yoktu fakat o ölene kadar onun gittiği yoldan gitmeyi tercih etmişti zira kardeş olmanın kuralı buydu. Ronlar etrada dağılsa da değişen bir şey olmamıştı. Görülemeyecek kadar hızlı Rhidger saldırılarına karşı koyamıyorlardı. İhtiyar Rhidger 90 yaşına merdiven dayamış adamı bırak çizik atması göremiyorlardı bile ne küçük düşürücü bir durumdu. Ortis'in güçlenmek için Vanguard avladığı yıllarda Rhidger sadece zevk için Vanguard avlardı. Her ikisi kadar iyi Vanguard avlayabilen Borla dan başka kimse yoktu. Onların nesli tükenmek üzereydi. Ronlar tek tek yere devrildi ve hunharca Rhidger tarafından katledildiler. Kadran sadece pencereden izlemişti. Rhidger buysa Borla'nın gerçek gücünün ne olduğunu tahmin etmekte zorlandı Kadran. Rhidger dışarıya çıktığında Kadran ''Gerçekten size verilen isimlerin haklarını fazlasıyla veriyormuşsunuz'' dedi. Şaşırmıştı. Rhidger kahkaha attı. ''Biz gençler tornado gibi eserdik kimse bizi durduramazdı. Eğer gökyüzünde uçabilseydik hiçbir iyiyi sağ bırakmazdık fakat uçma gibi bir yeteneğimiz yok. Şimdilerde sadece rüzgâr gibi esebiliyoruz. Hadi Irdenser'i bulmaya gidelim daha bütün dünyayı kandıracağız. Ama bundan önce sana çok önemli bir şey göstereceğim'' dedi. Dışarıya çıktılar onlar dışarıya çıkınca etrafları hemen sarılmıştı. Kadran kılıcına davrandı. Rhidger onu durdurarak. ''Bunlar düşman değil yoldaşlar meclisinin üyeleri. Rhidger içeriyi gösterdi. Etraflarını saranlar içeriye girerken Kadran ne olduğunu anlamamıştı. Rhidger onların hepsi içeriye girdikten sonra kendisine içeriye girdi. Kadran onu takip etti. Rhidger dizilmiş olan yoldaşlara baktı onların önüne geçti. Rhidger
''Yoldaşlar hepinizi buraya toplamamın nedenini iyi biliyorsunuz. Artık Borla aramızda değil. Ben ve Irdenser çok yaşlandık. Bundan böyle yeni lideriniz Kadran olacak.'' Dedi. Rhidger ona doğru baktı. ''Bu adamlar senin için gözünü kırpmadan ölümü göze alabilecek seviyede insanlar. Artık kendine ait özel birimin olmalı dünya senin peşine düşecek. Ölene kadar böyle devam edecek'' dedi. Kadran ''Mesele ölümü göze almak değil. Aranızda hangisi şuanda benim için sağ kolunu kaybetmeye razı olur. '' dedi. Herkes birbirine baktı, öne bir kişi çıktı diğerleri de onunla birlikte öne çıktılar. Kadran mavi kılıcını çekti, elinde savurup bileğini ısındırdı. Kılıcını ilk öne çıkana doğrulttu ve kılıcı ile gelmesini işaret etti. Adam diğerlerinden tekrar ayrıldı ve sağ yana doğru açtı. Kadran ileriye çıktığında adam ile göz göze geldi. Bakışlarını aşağıya doğru baktı. ''Koluna bakabilirsin'' dedi. Rhidger onun hızını görmüştü. Efsane indirebilecek kadar güçlenmişti fakat tecrübesinin halen olmadığının farkındaydı. Kadran arkasını dönüp geldiği yere doğru giderken
''Arkadaşınızın kanamasını durdurun'' dedi. Adam dişlerini sıkmış fakat bağırmamıştı. Dişlerini iyice sıkıp tavana baktı. Arkadaşları ona yardım ediyorlardı. Kadran ''İşte şimdi benim yoldaşım oldunuz gerektiğinde bir kolu bile feda edebilenler benim yanımda durabilenlerdir.
...
Bir Gece Ansızın Gelen
Gece boyunca savaş devam etmişti, alevler bütün Normont şehrini sarmıştı. Şehrin hapishanesinde 30 bine yakın kötü tutuluyordu. Worgreymon şehir valisine bir gece ansızın geleceğini söylemişti. Vali onun dediklerine kulak asmamıştı. Güneş doğmaya başladığında şehrin yarısı Worgreymon tarafından çoktan yok edilmişti bile. Kargalar cesetleri yemenin keyfini çıkartıyordu. Bir kenarda yarı ölü yarı diri bir şekilde evin duvara yaslanmış Worgreymon'a karşı askerleri komuta eden komutan bakışlarını kaldırıp Worgreymon'a bakmıştı. Yüzü görünmese de yine de bakmıştı. Kansız lakabını aldığına pek şaşırmadı onun yaptılarını görünce. Elinde bir sıçan ile karşısına dikilmişti, karnı daha önceden deşilen ve bağırsakları dışarıya çıkmakta olan komutanın yanına çömeldi. Komutan yarığı sımsıkı tutuyordu. Öleceğini biliyordu ama yine de tutuyordu. Yaşama tutunmanın ne olduğunun farkına varmıştı. Worgreymon onun ellerini zorla açıp bağırsakların dışarıya çıkmasını zevkle izliyordu.
''Aç komutan aç'' dedi. Bir eli ile daha çok yarasını açarken diğer eli ile sıçanın açılan yarıktan başını içeriye soktu. ''Öleceksin bunu iyi biliyorsun ama ölürken de sıçanın seni nasıl yediğini görmeni istedim. Bir sıçan için insanın değeri ancak bu kadardır komutan. Şehrin hapishanesine gidip tuttuğunuz bütün kötüleri kurtardığımda yaşayan ailene ne olacak hiç düşündün mü?'' diye sordu. Komutan gözlerini kapattı olumsuz yanıt verdi. ''Duymak ve görmek istemiyorum şerefsiz'' dedi. ''Aşağılık adam bir gün sende Borla gibi geberip gideceksin hem de kendi bokunda. Dünya da hiçbir kötü kalıcı olamadı bu dünya sana da kalmayacak.'' Dedi. Worgreymon sinirlenmişti fakat komutanın acı çekmemesi için kendisini öldürtmeye çalışmasını anlıyordu. Worgreymon ayağa kalktı. Eli ile ona dur işareti yaparken ''Yok öyle kolay ölüm yok'' derken sözlerine devam etmek için biraz soluklandı. ''Ailen vardır senin şimdi, kızın veya erkek olun vardır yoksa bile karın vardır. İşkenceden inim inim inleyecekler bunları düşünerek öl. Bu şehirde dişi sinek bile iyi olsa geberteceğim. Neyse komutan sen kal'' dedi. Adam sıçanı çıkartıp Worgreymon'un üzerine atmıştı. Worgreymon adamın her iki kolunu kırdı. Sıçan'a dokunmadı ve komutanın yanından ayrılmaya başladı.
Sivilleri öldürmek bu kadar kolay iken sabaha kadar onları öldürmekle uğraşmıştı. Borla direk öldürür geçerdi işkence yapmaz zülüm etmezdi. Worgreymon öyle değildi ölen her kişiye hayattayken işkence yapmaya bayılırdı. Bugün bayramdı ve bu güzel günde kötülerin hapishanede pineklemesine razı değildi. Şehrin diğer kalanına zülüm etmeyecekti şehirde ki asker sayısının çoğunu yok etmişti kalanları ile uğraşıp mahkûmları kurtarıp onlara bayram hediyesi vermek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşayan Efsane III
FantasyOnlar kötülüğün ete kemiğe bürünmüş haliydi. İntikam hissi ile yanıp tutuşan kötülüğün son temsilcileri kötülüğün ancak topyekun savaşa girerek ayakta kalacağını inanıyorlardı. Geriye kaybedecekleri hiç bir şey yoktu ama iyiler öyle miydi? Hayatta k...