III.41.Efsaneler Severde Ağlarda

362 52 2
                                    

Kelime Sayısı:1134

41 Bölüm

Efsanelerde Severde Ağlarda

''Yeni nesilden eğer tahmin ettiğim kişi ise o kadın ama ilginç olan şey ise bu takım. Sanırım ben tanıyorum kimin olduğunu ama bulması zaman alacak beni daha fazla oyalama Hexan gitmem gereken bir yer ve bulmam gereken ailem. Onları bu kadar geç bulmuş iken yeniden kaybedemem. Daha doyamadım onlara'' dedi. Hexan bir şey söylemedi başı ile onayladı. Kadran'a hak veriyordu. Onları oldukça güç bulmuştu ve bulmuşken de hemen kaydetmek istemiyordu. Tehlikeli aile yetişmişti ve bunun bedeli çok ağırdı. Hexan ve Mr.Wonderful arkada bırakmış ve orayı terk etmişti.

...

Yolculuğun son zamanları gelmişti, önüne geleni öldüren yağmalayan Worgreymon kısa sürede tek kişilik yirmi at yükü şehri karşısına almıştı. En önde ilerliyordu, geçtiği yolları bozmuş, köyleri ateşe vermiş kasabalarda katliamlar yapmış kaleleri yıkıma uğratmıştı. Kendisine çeyiz olarak verilecek arsalara bakmadan yıkıma devam ediyordu. Yol boyunca geçtiği tarlalara dokunmamıştı. Bretonaska'ya savaşmaya giderken krallığın bütün tarlaları ateşe vermesi, erzakları denize döktürmesi, hayvanları telef ettirmesi, kaleleri yıktırması, suları zehir katması kendilerine uygulanan en iyi strateji savaşıydı. Çocuk yaştaydı bunları gördüğünde aklında kalmıştı savaşın nasıl yapıldığını öğrenmişti. Şehre yaklaştıkça surların üzerinde askerler saldırı pozisyonu almıştı bile. Sonuçta gelen üzerinde siyah pelerini olan bir yabancıydı. Karanlığın ordusunun Oktavyada yaptıkları yavaş yavaş dünyaya yayılmaya başlamıştı.

Onların kötü ünleri tekrar duyulurken böyle bir zamanda Worgreymon risk alarak şehri terk etmiş Vazebeth krallığının başkentine gelmişti. Dışarıya çıkan kral süvarileri onu karşılamışlardı. Worgreymon bir eli kılıcında idi diğer eli ile atının gemini tutuyordu. Kral süvarileri etrafını sarmadılar aralarından bir tanesi Worgreymon'a yaklaştı fakat mesafesini korumaya devam etti. Ona yaklaşan süvari

''Kralımız sizi görmek istiyor'' dedi. Worgreymon elini kılıcından çekip geriye doğru atları gösterdi. ''Kralın ailesinin hediyesidir'' dedi. Suvariler atlara baktı, atlar kana bulanmıştı ve ağır yüklenmişti içinde hazine olmadığı belli idi. Az çok herkes Worgreymon bunları nasıl elde ettiğini tahmin edebiliyorlardı. Worgreymon kanla elde ettiği değerli eşyaları kral süvarilerine bırakıp onların yanından ayrıldı, ona eşlik eden dört kral süvarisi vardı. İkisi önce aynı hızada atını kullanırken diğer ikisi ise Worgreymon'un arkasında kalmış ona arkadan eşlik ediyorlardı. Şehrin kapılarının önüne geldiklerinde muhafızlar gözlerini ondan kaçırarak selam verdi. Bir efsanenin kendi toprakları dışında krallık topraklarına ilk kez elini kolunu sallayarak girmesi Kalmukta tarihine geçmişti.

Şehrin kapıları kral süvarilerinin dışarıya çıktıktan sonra ikince kez açılmıştı. Büyük şehir kapıları açıldığında içeriye girdiler, Gözler Worgreymon'un atındaydı. Kimse kafasını biraz daha kaldırıp ona bakmaya cesaret edemezdi. Borla'nın hayatta kalan en büyük ve en kanlı oğluydu. O efsane olmadan bile ününü bütün Kalmukyaya duyurmuş Katiller Katilinin oğlu Kansızlar Kansızıydı. Zaman onun zamanı değildi, babası ölene kadar eline ipleri almamış gençliğini Borla yolunda harcamıştı. Yaşı ilerlemişti ömrünün çoğunu kaçarak geçirmişti. Yeni lider oydu, zaman dardı kısa sürede orduyu yeniden toparlamayı ve eski gücüne kavuşturmalıydı aksi taktirde bir daha o şanlı günlere dönmelerine izin vermeyeceklerdi. Kral süvarilerini takip ederken geçtiği yoldan insanlar kaçışıyor evlerine dolaşıyordu. Kral süvarileri onun peşinden takip ediyordu fakat halk her ne kadar askerine güvenirse güvensin şehrin içine elini kolunu sallayarak giren efsane çok güçlü idi.

Efsaneler çok güçlü insanlardı fakat Worgreymon efsanelerin içerisinde en güçlülerinden bir tanesiydi. Kendi aralarında güçleri birbirlerine yakın olsa da kimileri Worgreymon'un en güçlüsü olduğuna inanıyordu kimileri Mordekei'nin en güçlü olduğuna inanıyordu. Bazıları Selena diyordu. Kartal yuvası savaşından sonra efsaneler birbirleri ile hiç dövüşmemişti. Yollar kısa sürede boşaltılmıştı birlikler hızlı ilerliyordu. Şehrin pazarının içinden gitmeye kadar vermişlerdi. Şehirde bir efsanenin olduğu söylentisi kısa sürede yayılmış ve herkes işi gücü bırakıp evlerine çekilmişti. Kral suvarileri biraz şehri dolaştırıp kısa sürede kralın köşküne getirmişlerdi. Etrafta asker kaynıyordu ve Worgreymon'u törenle karşıladılar. Kral askerlerin arasından yürüyordu. Worgreymon atından aşağıya indi. Kral suvarileri hep birlikte atlarından indiler bir tanesi onun atını aldı ve ondan uzaklaştırdı. Worgreymon ağır adımlarını atmaya başlamıştı. Askerler onun yüzüne bakmaya çalıştığını Worgreymon hissetmişti. Kral Hincus ve Worgreymon ortada buluştular ve durdular. Hincus ve Worgreymon birbirlerine baktılar. Yüzü o kadar korkunç görünmüyordu artık, sert bakışlarını geride bırakmıştı. Bir süre bakıştıklarında Hincus elini uzatmıştı çünkü Worgreymon en ufak bir hamlesi olmamıştı.

Karşı taraftan hamle geldiğini görünce Worgreymon elini uzattı. Hincus ''Sonunda tanışma fırsatı bulabildik hoş geldin'' dedi. Worgreymon ''Hoş bulduk'' dedi. Olayların farkındaydı karşı tarafın ses tonu nazikti ve bu tonu hiç sevmiyordu. Güçlü olan tarafa nazik olmaktan başka bir alıcılığını yoktu. Worgreymon kısa sürede korku imparatorluğu kurmaya çalışıyordu. İkisi birlikte yürümeye başlamıştı. Worgreymon ''Teklifimi düşündünüz değil mi? Fazla seçenek sunmadım sizi ya dediklerimi yaparsınız ya da Oktavya'dan sonra ikinci hedefim burası olur'' dedi. Hincus yüzü değişmişti kötülerle ortaklık yapmak konusunda terettütleri vardı kendi kızlarının hayatını tehlikeye attığı gibi krallığını da Worgreymon'un eline vermesi oldukça kötü idi. Hincus

''Yemeğe geçelim hemen ve orada konuşalım'' dedi. Worgreymon ''Daha iyi olur'' dedi. Hincus ve Worgreymon köşk kapısından içeriye girdi. Ağaçlar çiçekler ve havuz vardı. Ağaçların birinde salıncak vardı. Kızlar birbirleri ile konuşurken köşk hizmetçileri görevlerinin başındaydı. Köşk iyi eğitimli askerler tarafından korunuyordu. Gözler her zaman olduğu gibi onda idi fakat dışarıyı hiç incelemedi köşk kısa süreli baktı ve birkaç merdiven çıktıktan sonra açık kapıdan içeriye girdiler. Bu güzellikler ona göre değildi, geldiği yerlerde böyle şeylerin olmadığı gibi gittiği yerleri yok ediyordu. Bu krallık konusunda kararsız kalmıştı. Hincus krallığı ona teslim edip etmeyeceği konusunu aklını kurcalıyordu. Hincus her ihtimale karşı bütün savaş konseyini başkente toplamıştı fakat ortalıkta savaş konseyi yoktu. Üstelik Hincus savaş konseyini tanıtmamıştı. Worgreymon onun planını kısa sürede anlamıştı. Hincus anlaşamaz ise Worgreymon şehri onun elinden zorla almaya çalışacağının farkında idi bu yüzden planını ona göre yapmış savaş konseyini bir yerlerde saklı tutuyordu.

Gözle gördüğü kaderi ile görünüşte ciddi bir hazırlanma yoktu. Her çatıda birkaç asker dışında ekstra bir şey ile karşılaşmamıştı fakat bu işin görünen yüzü buydu. Yemek odasının önüne geldiler. Worgreymon içeriye Hincus girmeden önce onun kolunu tuttu. Worgreymon ''Bulunduğumuz yerde kadın olmasın, buna hizmetçide dahil direk bu meseleyi konuşalım. Eşinizde bulunmasın sadece sen ve ben veya muhafız alayın'' dedi. Hincus ona beklemesini söyledi. İçeriye girdi eşine durumu anlatıp onun diğer odadan çıkmasını söyledi. Eşi hiçbir şey söylemeden diğer kapıdan dışarıya çıktı. Hincus içeriye gelmesini söyledi ve içeriye geçip Eşinin olduğu yere geçti. Worgreymon onun karşısına geçti. İkisi oturduktan sonra Hincus yemeğe başladı fakat Worgreymon önündekilere dokunmadı. Hincus ''Açsınızdır yiyin bir şeyler'' dedi. Worgreymon

''Açım ama gözlerime pek hoş görünmedi çorba, orada ki salata ve ayrıca ekmeğin içi fazla beyaz.'' Dedi. Hincus sesli güldü. ''Yani sizi zehirleteceğimi düşünüyorsunuz peki?'' dedi. Worgreymon ''İhtimalleri her zaman düşünüyorum direk savaş açıpta yenemeyeceğiz bir adamı öldürmenin en iyi yolu bu masadır. Ayrıca şehre geldiğimden beri savaş konseyinizi görmedim. Bu bir işaret çatıya konan ekstra adamlar var.'' Dedi. Hincus yemeği durdurdu ağzında ki lokma bitince geriye yaslandı.

''Ben bir kralım sen de bir efsane sen işin öldürmek benim işim korumak tedbiri elden bırakmıyorum. Ayrıca sizi şehre aldım direk size savaş ilan edebilirdim. Emin olun ki tek geldiyseniz buraya buradan tek parça halinde gidemezsiniz'' dedi. Worgreymon kahkaha attı. ''Ölürsem de mesele burada kapanmaz hatta sandığınızdan daha çok büyük. Ben ölünce ordumun dağılacağını düşünüyorsanız çok büyük bir gaflet içerisindesiniz demektir ama siz uyanmayın gerektiğinde ben sizi kaldırırım. '' dedi.

Yaşayan Efsane IIIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin