Uluç yattığı yerde hafifçe kımıldayarak "Gitti mi?" diye sordu.
Selin az önce başka bir çiçek için vazo almak için dışarıya çıktığında boş koridordan anlamıştı Mina'nın gittiğini.
"Evet gitmiş" dedi sadece ve abisinin tepkisini izlemeye başladı.Abisine yaptıkları için Mina'ya çok kızgındı ama O'nun dün gece ki perişan hali ve bir saat önceki yıkılmış hali gözünün önünden gitmiyordu.
"Sence O'na haksızlık etmedin mi.Çok üzüldü senin için en azından....."
"Hayır Selin.Mina ile ilgili tek kelime dahi duymak istemiyorum.Lütfen" dedi ve gözlerini yumdu.
Aralarında geçen bir ay önce ki konuşmanın ardından var gücü ile O'nu yaşamından ve benliğinden çıkarmaya çalışmıştı.Sanki daha önce hiç Mina olmamış gibi davranıyordu ama içinde bir yerlerde kendini kandırdığının da farkındaydı.
Belki çabuk pes etmişti bilemiyordu ama Mina'nın ağzından onları duymak ölüm gibi gelmişti o an için.Hiç bir zaman duygularını kelimeye dökebilen bir adam olmamıştı buna ihtiyacı olmamıştı.Bu konuda elbette yetersizdi ama ne olursa olsun üstelik kendisi sevgisini ifade ettikten sonra ve duygusal anlamda buna devam edecekken Ondan duydukları ile oldukça sarsılmıştı.
Olan bitenlerin ardından Selin ve Meral hanımın konuşmalarından O'nun yüzüğü attığını biliyordu ama bu bile içinde kırılanları onarmaya yetmemişti.Bir yanı ara git yanına dese bile kırılan gururu her zaman baksın çıkmayı başarıyordu.Her ne kadar kendini işine gücüne kaptırmış dahi olsa öyle olmadığının kanıtı tepesine düşen odundu.Hatanın tamamı kendisine aitti ve tecrübeli birisi olarak o inşaatın o kısmında gezmemesi gerektiğini çok iyi biliyordu.
Uluç doktorların verdiği ağrı kesicilerin etkisi ile derin bir uykuya dalarken aklında sadece Mina'nın ne kadar üzüldüğü vardı ki saatler sonra uyandığında bunu kendi gözleri ile görecekti.
Mina o gün için iş yerinden izin almıştı ve hastaneden çıktıktan sonra işe gitmek istemedi.Aslında saat daha erkendi ve pekala işe gidebilirdi ama kendini işe veremeyeceğini de çok iyi biliyordu.Saatlerce amaçsız bir şekilde dolaştı.Ekim ayının başlarıydı artık ve Alanya'nın en güzel zamanlarıydı şimdi.Sahilde bir çay bahçesine oturdu ve dışarıya çıktığı ilk günden beri yaşadıklarını düşündü.Alanya'ya gelene kadar hayatı hep belirsizliklerin pençesinde olmuştu.Kime güveneceğinin yada kime güvenemeyeceğinin korkusunu hep ensesinde hissetmişti.Hapisten çıktıktan sonra hayatının bu denli yoluna girmesi kaderin garip bir cilvesiydi O'nun için.Mina daha önce dışarı çıkan birkaç kişinin çok daha kötü şeyler yaşayarak geri döndüğüne tanıklık etmişti.Belki de ilk çıktığında o denli umutsuz olmasının nedeni de buydu.Belirsizliğin ne demek olduğunu onlardan daha iyi kim bilebilirdi ki...
Alanya'ya gelene kadar hatta Musa dede ile tanışıncaya kadar o da bu belirsizliklerin pençesinde kıvranmamışmıydı.Hayat ne zaman ki karşısına Musa dedeyi çıkarmıştı işte o zaman makus talihinin de yönü değişmişti.
Şimdi geriye dönüp baktığında o uçurumdan atlamayacağına daha çok inanıyordu ama yine de hayata yenilmekten ve insanlara güvenmekten ilk günkü kadar çok korkuyordu.Ama yaşadığı hiçbir korku dün akşam ki kadar derin değildi.O lanet olası gece de bile bu kadar korkmamıştı ve Uluç'un nasıl olup da bu denli ruhuna sızdığını anlamıyordu.Oysa ki bütün kapılarını sıkı sıkıya kapadığına inanıyordu ama şimdi kendini kandırdığını itiraf etme zamanıydı.
Birden kararlılıkla ayağa kalkarak "Seni göreceğim" dedi "Beni yıldırmana izin vermeyeceğim" dedi ve hızlı adımlarla dolmuş durağına yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Bir Hayat
RomanceArdındaki demir kapının çıkardığı tok sesle yerinden sıçradı.Şaşkınlıkla etrafına baktı ve her şeyin ne kadar farklı olduğunu düşündü.Derin bir nefes alarak ne yapacağına karar vermeye çalıştı. Aslında günlerdir bunu düşünüyor ama bir yanıt bulamıyo...