İkisi de konuşamayacak kadar şaşkındı şimdi.Uluç sesli olarak tepki verse bile hala gördüklerini sindirebilmiş değildi.Mina ise O'nun oldukça zayıflamış bedenine bakarken aklına söyleyecek hiçbir şey gelmiyordu.Öylece orada ne kadar dikildikleri bilinmez ilk hareket eden Mina oldu.Yavaş ama ürktüğünü belli etmeyen adımlarla Uluç'a yaklaştı.Uluç da sanki O'nun bunu yapmasından korkuyormuş gibi geri geri adım atıyordu güçlükle ve arkasında ki sandalyeye değdiğinde sanki kendi kararı buymuş gibi birden oturdu.
Bacak kasları hala çok güçlü değildi ve alçıda olmayan ayağı da önemli derece de ezilmişti.Orurana kadar bedenini ne denli yorduğunu fark etmemişti ve ani giren bir ağrı ile yüzünü buruşturdu.
Mina "Uluç iyimisin" dedikten sonra iki adımda O'nun yanına vardı ama Uluç'un kolay teslim olmaya niyeti yoktu.
"İyiyim" dedi dişlerinin arasından ve "Selin'i çağırırmısın lütfen" dedi aynı sertlikte.
Uluç inatla direniyordu belki ama Mina'nında kolay teslim olmaya niyeti yoktu.O'na aldırış etmeden masada ki sürahiden bir bardak su doldurup Uluç'a uzattı.
"Üzgünüm ama onlar gitti.Benimle idare etmek zorundasın."
Uluç bütün ağrısını , sancısını unutup "Ne saçmalıyorsun sen" dedi ve "Selin!!!" diye bağırmaya başladı.Mina'nın doğruyu söylediğini bilmesine rağmen yine de bir umut bağırmaktan kendini alıkoyamadı ve O'nun yüzünde ki "Sana söylemiştim" ifadesi daha da sinirini bozdu.
"Şimdi inandın mı yalnız olduğumuza" dedi sakin ve yatıştırıcı bir ses tonu ile
Uluç da gerçekten biraz sakinleşmişt ama bu durumun Mina'yı rahatlattığı pek söylenemezdi.Hala bile ürkütücü bir hali vardı Uluç'un ve Mina bunun bir savunma mekanizması olduğunu tahmin ediyordu.
"Evet" dedi Uluç kelemeyi neredeyse heceleyerek "Ama uzun sürmeyecek" dedi ve cep telefonunu alarak Selin'i aradı.
Bunu yaparken bir yandan da O'na söyleyeceklerinin provasını yapıyordu ama telefon kapalı verince ettiği sıkı bir küfürün ardından Yiğit'i aradı.O'nun cebi çalıyor ama cevap vermiyordu.Yılmadan evi aradığında oranın da cevap vermeyeceğini adı gibi biliyordu.Hırsla telefonu masaya atıp "Ne yaptın kimseye ulaşamayayım diye bütün herkese telefonunu kapalı tutmasını mı söyledin" dedi yüksek bir sesle.
O'nun bu saldırgan tutumu , Mina'nın içinde ki umutları teker teker kırmaya başlamıştı ama yine de bunu belli etmemeye çalışarak "Elbette böyle bir şey yapmadım" dedi ama çenesinin titremesini engelleyemedi.Bu denli yıkılmış görünmemek içinde masada ki kirli tabakları alarak içeriye götürmeye karar verdi.
Uluç "Bırak Allah aşkına Mina" diye söylendi. "Bunu yapmak zorunda değilsin.Ben...."
"Yapmak zorunda olmadığımı biliyorum ama yapmak istiyorum.Sana yardımcı olmak...."
"Bana yardımcı falan olmanı istemiyorum.Yanımda olmanı istemiyorum.İki dakika sonra saçmalamaya başlayıp canımı sıkmanı istemiyorum.Bunu anlamak bu kadar zor mu?"
Mina bir süre bir şey demeden O'na baktı ve sonra ayağa kalkarak "Hayır değil" dedi ve içeriye yürümeye başladı.
"Kahretsin!!! Kahretsin!!!"
Uluç fazla tepki verdiğinin farkındaydı ama O'nun kararlı tutumunun da bu kadar çabuk kırılacağını düşünmemişti.Oturduğu yerde arkasına yaslanarak ayağında ki ağrının geçmesini bekledi.Gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalışırken duyduğu dış kapının kapanma sesi ile ayağında ki ağrıya kalbinde ki ve başında ki ağrıda eşlik etmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Bir Hayat
RomanceArdındaki demir kapının çıkardığı tok sesle yerinden sıçradı.Şaşkınlıkla etrafına baktı ve her şeyin ne kadar farklı olduğunu düşündü.Derin bir nefes alarak ne yapacağına karar vermeye çalıştı. Aslında günlerdir bunu düşünüyor ama bir yanıt bulamıyo...