Özgür'ün Ağzından;
Nisa'nın tavrından sıkılmıştım. Bir de karşıma geçmiş beni sorgulamaya çalışıyordu. Altı üstü sadece bir gün ayrı kalmıştım. Onca saat onu özleyerek geçmişken bir de üzerine kavga etmemiz gerilen sinirlerimin daha çok gerilmesine neden olmuştu. Daha fazla dayanamayarak evi terkettiğimde kafamı dinleyebildiğim, rahat bir şekilde düşünebildiğim tek yere uçuruma gelmiştim. Arabayı durdurup arabadan indim. Arabaya yaslanarak karşımdaki manzarayla huzur bulmaya çalıştım. Rüzgar hafiften esiyor sanki aklımdaki karışıklığı çözebilecekmiş gibi geliyordu.
Nisa'yı ne kadar seviyorum anlatamazdım ama bazen çok fazla inatçı oluyordu. Onun hakkında hüküm vermeyi tek başıma yapmayacağımı bilmesi gerekirdi. Mert belasıyla uğraşırken üzerine karanlık tarafı idare etmeye çalışırken iyice deliriyorduk. Sadece sevdiğimin kollarında bulduğum huzuru da artık bulamayacaksam sadece karanlığa gömülmeliydim. Karanlıktan aydınlığa çıkabilmenin imkansız olmasına inan biri için bu yaşadığı duygular çok fazlaydı.
Kaç saat oldu aklımı dağıtmaya çalışalı. Ben dalmış manzarayı izlerken telefonum çalmaya başladı. Arayan kişiye baktığımda Ateş'in aradığını gördüm. Hemen cevapladım. "Ne var Ateş. Eğer önemli değilse beni hiç meşgul etme!" dedim uyararak. "O zaman kapatalım Özgür Bey!" dedi sitemle. "Söyle ne diyeceksin?" dedim sıkıntıyla. "Nerdesin?" "Her zaman ki yerimde." dedim kısaca. "Bekle geliyorum." dedi ve konuşmama fırsat vermeden yüzüme kapattı. Ah Ateş ben bunun hesabını sana sormaz mıyım! dedim içimden sinirle.
15 dakika sonra arabamın yanında duran araçtan inen Ateşe kaydı bakışlarım. Kaşlarımı çatarak "Lan sana gel diyen mi oldu!" dedim bağırarak. "Bu ne sinir oğlum. Senin de kafan bozuk galiba." "Nereden anladın?" "İkizinim oğlum hissettim." dedi yanımda durup manzarayı seyretmeye başlarken. "Senin neye moralin bozuk ki?" dedim soru sorarcasına. Ateş iç çekerek "Asya'ya sinirlendim. Ah şu kadınlar!" "Ne tesadüf bende Nisa'ya." dedim işi dalgaya vurarak. Ateş yandan bir bakış attı bana. "Onlar da haklı bir yerde sonuçta her şeyi ince detayına kadar düşünmek zor olsa gerek." "Belki öyledir Ateş. Ama bu kadar sıkmaya gerek yok." "Öyledir ama sana göre. Şuan Nisa ne kadar üzülüyordur." dedi. "Lan yoksa seni o mu gönderdi!" dedim aniden Ateş'e dönerken. "Hayır. Sadece kötü olduğunu hissettim." "O zaman sende git Asya'nın gönlünü al." dedim. Ateş'in bir anda gülmesiyle ne dedim ben şimdi diye düşünürken "Oğlum biz onunla diş macununu ortadan sıktığım için kavga ettik. Barışırız hatta şimdi bile barışmıştır o benle." dedi. "Zevzek!" dedim gülerek.
Ateş'le uzun uzun dertleştikten sonra depoya gelmeye karar verdim. En azından bir kaç adamın ipimini çekmem sinirimi geçirebilirdi. Şuan Demir'i gayet iyi anlıyordum. Adam neler çekiyormuş oysa.Depoya geldiğimde dövebileceğim bir adam bulamamıştım. Biz bu heriflerin ne ara ipini çektik diye düşünürken aklıma geçen hafta geldi. Tabi ya toplu temizleme yapmıştık. Neyse diyip deponun üst katındaki odalardan birine girdim. Kendimi sırt üstü yatağa atarken aklımda sadece Nisa'yla ne yapacağım vardı. Ama cevapta belliydi. Sonuç olarak ondan ayrılamazdım. Ona ihtiyacım vardı. O olmadan nefes alamıyordum. Bir süre düşünüp her şeyi yoluna koymak için plan yapmalıydım. Yoksa ikimiz için de iyi olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Karanlık Yüzü
Jugendliteraturİnsan bazen kendini boşluğa düşmüş gibi hisseder. Tutunabilecek bir dal arar etrafında... Ama bulamazsa karanlıktan çıkabileceği bir aydınlık... O zaman anlar karanlığın içinde kaybolduğunu... Aydınlık neden bu kadar uzak bize. * 'Karanlık bir sokak...