Demir'in Ağzından;
Depoda adamlarla yaptığım toplantı çok hararetli geçmişti. Ama en sonunda yola gelebilmişlerdi. Depoda işlerimi halledip eve geçtim. Salonda avukatın hazırladığı anlaşmanın mailini okuyordum o sırada salona Defne girdi. Hızla karşımdaki tekli koltuğa oturdu. Sinirli gibi bir hali vardı. Galiba Özgür'ün beni nasıl tanıttığını öğrenmişti. Yoksa yanıma kolay kolay gelmezdi. Bu yüzden ona bakmamıştım. Gelen maili okumaya devam ettim. Özgürde salona girip Defne'nin yanındaki koltuğa oturmuştu. Özgür oturunca kafamı kaldırıp Özgür'e bakıp "İşleri hallettin mi?" dedim Defne'ye bakmayarak. "Evet abi yarın adamlar malları yollayacak bende kontrole gidiceğim." dedi Özgür. Kafamı sallayıp. Telefona bakmaya devam ettim. "Buna nasıl izin verirsin!" dedi Defne sesini yükselterek. Onu aldırmadım. Çünkü eğer yeniden birbirimize yükselirsek geri dönüşü olmayan bir yola girebilirdik. Ama benim ona cevap vermemem onu daha da sinir etmişti. "Bana cevap ver!" dedi bağırarak. Gerçekten fazla kızmıştı. Kafamı kaldırıp ona baktım. Telefonu yanıma koydum.O an Defne'nin gözlerindeki sinir içimdeki duyguları açığa çıkarmıştı. "Ne için?" dedim soğukça. "Nasıl kendini nişanlım olarak tanıtırsın. Sen kendini nasıl benim nişanlım olarak görebilir ve gösterebilirsin." dedi sesi aşırı yüksek çıkmıştı ondan beklenmeyecek kadar. Kafamı bir sağa bir sola çevirerek kendimi dizginlemeye çalıştım. Defne'ye sinirle tekrar baktığımda "Özgür dışarıya" dedim. Özgür ikiletmeden solandan çıktı. Yerimde doğrularak "Ben kendimi öyle tanıttığımı hatırlamıyorum. Özgür'ün beni öyle tanıttığını hatırlıyorum." dedim. "Zaten sorunda o. Özgür böyle tanıtabiliyorsa senden aldığı emir üzerinedir. Yoksa nasıl uydurabilir." dedi. "Defne sabrımı zorlama! Yoksa-" lafımı tamamlayamadan "Naparsın öldürür müsün? Yok ya kesin tecavüz edersin yine. En çok vermekten zevk aldığın ceza zaten!" dedi. Bunu nasıl söyleyebilirdi. Ona bu saatten sonra zarar verebileceğimi nasıl düşünürdü. Helede öyle birşeyi yeniden yaşatarak. "Defne!" diye uyardım. Sonra yerimden hışımla kalkıp yanına geldim. Kolundan tutup Defne'yı kaldırdım. "Bırak dokunma bana!" dedi bağırarak. Bağırması üzerine daha da kolunu sıktım ve onu kendime yapıştırdım. "Sana daha fazla bana ters gitmemen için uyarıyorum." "Gidiyorum. Bu güne kadar sustum da ne oldu. Lafını ikiletmemeye çalıştım da ne oldu. Hiçbir bok olmadı yine eziyeti ben çektim. Sen var ya iğrenç birisin Demir Aksoy. Soyadın bile senin üstünde kirlenmiş." dedi tiksinirmişçesine bana baktı. Gözlerimi yumup açtım. Sakin olmalıydım. Yoksa elimden bir kaza çıkabilirdi. "Defne sakın daha fazla konuşmaya kalkma. Sabrımı çok zorladın zaten. Ya sen ne istiyorsun. Anlamıyor musun lan sen. Sana aşığım. Tamam ilk başlarda öyle bir şey yoktu. Ama sonra.. Sana yaptıklarımın sorumlusu baban olacak o herif lan! Hırsızlığının bedelini sana ödeten o adam yüzünden benden nefret ediyorsun. Esas nefret etmen gereken kişi baban. Şimdi Defne ne istiyorsun?" dedim sesim oldukça sinirli ve bıkkın çıkıyordu. Gözlerimin içine soğuk ve sinirli bir şekilde bakarak "Gitmek." dedi.
O an sinir bütün vücudumu kontrolüne almıştı. Demek gitmek istiyordu. Asla gidemeyeceğini bilmiyordu. Beni görmek istemese bile asla yanımdan gidemezdi. Bırakmazdım! Benden gitmek baika bir yerde başka bir hayat bensiz bir hayat sürmek istiyordu. Ama böyle birşey bensiz olmazdı, olamazdı. O benimdi. Benim kadınım, herşeyim. Gitmek istiyorsa biraz hava almasında sakınca olmazdı. Kolundan tuttuğum gibi bahçeye açılan kapıya sürükledim. Onu dışarıya attığımda bana hayretle bakıyordu. İçinden keşke demeseydim diye geçirdiğinide biliyordum. Burdan gerçekten gidebileceğini zannediyorsa yanılıyordu. Aklı başına gelene kadar bahçede kalabilirdi. Defne'ye hırsla baktım. "İstediğin kadar dışarıda kalabilirsin. Sakın unutma burdan çıkışın yok! Aklın başına gelene kadar buradasın! Ama unutma bunların suçu o şerefsiz baban!" diye bağırdım. İçeriye girdim. Kapıyıda kitlemeyi unutmamıştım. İstediği kadar kalsın. Aklı başına gelene kadar içeriye giremezdi. Arkamdan "Benim babam hiçbir şeyin suçlusu olamaz. O kimsenin malına el sürmez. Tek suçlu sensin!" diye boğazı yırtılırcasına bağırdı. Ama söyledikleri bana etki etmemişti bile...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Karanlık Yüzü
Novela Juvenilİnsan bazen kendini boşluğa düşmüş gibi hisseder. Tutunabilecek bir dal arar etrafında... Ama bulamazsa karanlıktan çıkabileceği bir aydınlık... O zaman anlar karanlığın içinde kaybolduğunu... Aydınlık neden bu kadar uzak bize. * 'Karanlık bir sokak...