《 11. Bölüm 》

74 11 0
                                    

Nisa'nın Ağzından;

Şu evde sadece arkadaşıma destek için duruyordum. Daha ilk geldiğim gün yaşadıklarım hem korkmama hem sinirlerimin tepeme çıkmasını sağlamıştı. Beni odaya kapatan gerizekalı yüzünden arkadaşımın yanına geç varabilmiştim. Birde gelmiş ben seni unuttum özür dilerim demedi mi. Mal işte. Hastaneye girdiğimizde arabayı durdurmasıyla direk danışmaya koşmuştum. Arkadaşımın kaldığı odayı öğrenip hışımla oraya çıktım gerisi malum. Onu görünce sıkıca sarıldım. O Demir'in kafasını kırmak istiyordum. Onun yüzünden arkadaşım kendine kıymıştı. Zaten bunun yüzündende güzelce bir tartışmıştık. Az kalsın boğarak ölmem dışında. Defne olmasa oracıkrta ölürdüm.

Hastaneden çıktıktan sonra gidebilirdim. Demir hazretleri kimseye birşey söylememem ve bir delilik yapmamam şartıyla ki yaparsam gebertirmiş bla bla bla. Serbesttim. Ama ben kalmayı seçmiştim. Bu yüzden Ela ve Barış'a haber vermem gerekiyordu. Şimdi Demir'e söylesem bir ton çene yapar tehtit savururdu. Bu yüzden Özgür'e anlattım ilk başta 'Demir'e haber vermem ve onun verdiği karara göre davranmam lazım' dese de sonunda ikna edebilmiş ve Demir'in öğrenmesini engellemiştim. Ela'yı aradığımda onun sesini telefonda duymak beni mutlu etmişti. Ona yalan söylemekse beni mahfetmişti. Ama Defne'nin amcasının rahatsızlandığını ve onun yanında gitmem gerektiğini söyleyince Ela sadece neden beni beklemeyip gittiğimi ve neden hemen haber vermediğim hakkında kızmıştı. Sonunda onun gönlünü alınca telefonu kapatabilmiştim. İşte şimdi içim daha rahattı.

Hastaneden çıktıktan sonra birde hamilelik olayı başımıza geldi. Defne bana başına gelen herşeyi anlattıktan sonra Demir'e daha bir kinlenmiştim. Bana neden baştan anlatmadığı ve yalan attığı için kızmıştım. Ama yinede affetmiştim. İlk başta negatif çıkan test daha 5 dakika olmadan pozizitif olmuştu. Vallaha ne şanssızmışız. Defne sinir krizi geçirip omzumda ağlamış ama malesef Demir buna dayanamamıştı. Çekip almıştı odasına kapatmıştı. Ama en azından olaysız olarak Defne'yi serbest bırakmıştı. Ama son durum hala muamma.

Bense odamda Defne'yle görüşebilecek bir zaman kolluyordum. Ama genellikle kahvaltı ve akşam yemeği saatleri buna daha uygun oluyordu. Bu akşam da yemek hazırlanana kadar yine odamdaydım. O sırada kapı çalındı ve içeriye Özgür girdi. Hah yine geldi zebani. "Efendim cehennem zebanisi" dedim. Özgür böyle bir hitap beklemediğinden gözleri fal taşı gibi açılsada kendini toparladı. "Cehennem zebanisi derken?" dedi. Ama şaşkınlığını hala üzerinden atamamıştı. "Ya hani hep kötü işlerde ortadasın ya yerin cehennem orda da anca zebani olabilirsin diye şeyettim." dedim. "Yalnız senin dilin çok uzadı. En azından bana karşı. Demir'e de söylesene. Aa ama dur ölümden korkuyorsan o başka." dedi zafer kazanmış gülümsemesiyle. Yataktan kaltım ve tam dibinde durdum. Dudaklarımızın arasında santim kalmıştı. "Ben ne ölümden korkarım ne de sizin gibi mafya bozuntularından. Ben ancak arkamda sevdiklerimi bırakmaktan korkarım. Anladınız mı Özgür Bey." dedim sertçe. Özgür "Anladık." dedi ve tam arakasını dönmüşken "Anlamanız ne hoş. Bende sizi tam bir kı-" diyemeden dudaklarımın üstünde bir baskı hissettim. O beni öptü mü. Özgür beni öpmüştü. Olayın şokunu atlatınca of allahım yanaklarım kesin kızarmıştır. "Naptığını zannediyorsun sen be." diye çıkıştım. "Seni susturduğumu" dedi ve çarpık bir gülümsemeyle odadan çıktı ve beni utancımla bu odada yapayalnız bıraktı. Ama o görür ben ona daha Nisa'nın Gazabını göstermedim. Elbet görecek..
=================×=================

Özgür'ün Ağzından;

Şu son birkaç gün aşırı zorlu geçmişti. Defne ile Demir'in kavgaları hat safhaya gelmişti. Defne sinir krizi geçirmekten başka birşey yapmamış. Birde üzerine bebek meselesi gelmişti. Bu konuda sonuna kadar Demir'in arkasındaydım. Çocuk kimin olursa olsun aldırmak olmazdı. Hele hele babası izin vermezken. Ben Demir'i çocukluğumdan beri tanıyordum. Çocukken işler daha kolaydı. Demir daha iyi biriydi. Babasının ve annesinin gözleri önünde öldürülene kadar. Daha çok gençken babasının işlerinin başına geçmişti. Bense her zaman onların yanındaydım. Ben ailemi hiç tanımamıştım. Bu yüzden Demir'in babası beni evine almıştı. İşte o zaman tanışmış ve en iyi dost olmuştuk Demir'le.

Demir başa geçince ailesinin üzüntüsü ve bunu yapan kişileri bulmak için iyiliğinden aydınlığından vazgeçip karanlığa ayak basmıştı. Bende arkasından. İntikamını aldıktan sonra da bu uğurda iyiliğini feda etti. Birgün bir adam onun parasını çaldı. Aslında Demir asla böyle birşeyi takmazdı. Ama işte karanlık taraftaysan bu işi yapanın senin parana el sürenin elini keseceksin. Demir'de adamı buldu. Onu güzelce uyardı. Bütün ailesini araştırttı. Bir kızı olduğunu öğrendi. Adama ders vermek için iyi bir seçenekti. Adamı bir yere çağırdı ve ona 'Kızın benim yanımda 5 sene duracak ve benim tutsağım olacak bende senin yaptığın hırsızlığı unutacağım.' Adam düşündü ve kabul etti. Kızı teslim etmesi için 1 gün mühleti vardı. Ama teklifi kabul eden adam son anda vazgeçti. Demir iyice sinirlenip evini bastı. İlk karısını sonra adamı kızının gözü önünde öldürdü. Bu kızın adı ise Defne'ydi. Kıza en azından benim bildiğim kadar kötü şeyler yapmıştı. Şimdiyse ondan çocuğu olacaktı. Ben Demir'in içini bilirdim. Bu çocuğu aydınlığa geçiş için umutla istiyordu. Defne'yi sevdiğini aşık olduğunu söylediğinde şaşırmıştım. Demir Aksoy bile sevebilir mi diye. Ama şimdi anlıyorum. O karanlıktan yavaş yavaş sıyrılıyordu. Ya ben nasıl bulacaktım aydınlığımı belkide bulmuştum. Defne kaçtıktan sonra yakalandığında arkadaşını da bize kaçırtmıştı. Kız aşırı inat ve aşırı çenesi vardı. Ama ben onu öpmüştüm. İlk kez bir kızı isteğimle öpmüştüm. Aslında amacım susturmaktı. Onu öptükten sonra onu oda da yalnız bırakmıştım. Eminim bunun bedelini ağır ödeyecektim. Ama kimin umrunda. Benim değil.

Nisa'nın odasından ayrıldıktan sonra solana indim. Salona girdiğimde masanın hazır olduğunu gördüm. Hizmetçilerden biri yanıma gelip "Özgür Bey masa hazır. Demir Bey'i çağırmamızı ister misniz?" diye sordu. Kafamı onaylar şekilde salladım. Kadın yanımdan ayrılırken "Bir de Nisa Hanıma da haber vermeyi unutmayın." dedim. Kadın "Peki efendim." diyerek yanımdan ayrıldı. Koltuklardan birine oturmuş gelmelerini beklerken salona Nisa teşrif etmişti. Bana ters ters bakarak karşımdaki tekli koltuğa oturdu. Hala bana dik dik bakıyordu ve yanakları onu ilk öptüğümdeki gibi kırmızıydı. Bu hali, beni gülümsetmişti. Gülümsediğimi gören Nisa mırıldanarak "Birde gülüyor. Öküz." dedi. Duydum mu diye bana doğru bakınca "O öküz seni az önce öptü güzelim." dedim. Nisa kollarını önünde bağdaş kurarak kendini savunmaya aldı. Duyduğumu anladığı için "Gülme o zaman. Sana beni öp diyen mi oldu." dedi sonra doğru sesi kısılmıştı. Başkalarının duymasından koktuğu aşikârdı. Ona laf söylemek yerine sustum. O sırada Demir salona girdi. Ama Defne yoktu. Hemen ayaklandım. Ben ayağa kalkınca Nisa'da ayağa kalktı. Tabi Defne'yi göremeyince aklımdaki soru döküldü dudaklarından "Defne nerede? Yoksa birşey mi oldu?" dedi endişelenerek. Demir masaya gidip oturdu. Nisa'ya bakarak "Yoo sadece dinleniyor. Hadi geçin." dedi. Bizde yerlerimize oturduk. "Nisa çekinerek "Şey Demir Defne'nin yanına gidebilir miyim?" Demir"Hayır." dedi kısaca. Nisa direk hırçınlaştı "Ya nasıl hayır. Onu görmek benim hakkım ve de görücem." diyerek ayağa kalktı ve Demir aniden onu kolundan tuttarak gitmesini engelledi. "Hayır dediysem hayırdır!" dedi. Nisa zorlada olsa kolunu Demir'den kurtardı. Hızlıca merdivenlerden yukarıya çıktı. Demir tam ayaklanmıştı ki "Dur abi ben bakarım." diyerek hızlıca arkasından koştum. Nisa tam Defne'nin kapısının önüne gelmişken onu kolundan yakaladım. "Bırak beni." dedi. Demir'in geldiğini düşünüyordu belli. Onu kendime çevirince şaşırdı. "Özgür" diyebildi sadece. "Sonra görürsün." dedim Nisa" Hayır." diye diretti. Kolundaki elimi daha sıklaştırarak. "Sabrımı zorlama." dedim. "Esas sen benim sabrımı zorlama. Hele hele o gerizekalı patronun zorlamasın. Yoksa ikinizide -" "Sakın gebertirim deme. Bu laf artık klişileşti güzelim. Hemen odana bu akşam zaten iyice gerildik. Dediğim gibi sonra görürsün Defne'yi." Nisa sinirle "İlk olarak bana güzelim demekten vazgeç. İkincisi peki öyle olsun ama daha sonra göremezsem benden çekeceğiniz var." dedi ve kolunu kurtararak odasının olduğu yere ilerledi. O odasına girmeden ben "Peki güzelim" diyebilmiştim. Ama bunu duyduğunu pek sanmıyordum.

--------------------------------------------------------------------------

İyi okumalar....

Ay'ın Karanlık YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin