Demir'in Ağzından;
Verdiğim kararı son hızla uyguluyordum. Defne'ye zarar vermemeye çalışıyordum. Ama hanfendi bana ters gidiyordu. Onu annemin evine getirmiştim. Burada biraz da olsa eski Demir olabiliyordum. Bunu Defne'de farketmişti. Ona karşı iyi davranışlarım ne kadar onu rahatsız etse de onu rahatlatıyordu bir yandan da. Burada annem ile bir sürü anım vardı. Eve adımımı attığım andan beri içimde tarif edilmez bir özlem oluşmuştu. Onu özlüyordum. Defne eve görene kadar diken üstündeydi. Onu kötü bir yere götürdüğümü düşünüyordu belli ki. Ona bedel ödeteceğimi de düşünüyordu ama ben ona aşkımı inandıracaktım. Bakalım bu inatçı cadı buna nasıl inanacaktı. 5 sene çektiği olumsuzluklar onun tabiriyle işkenceler babasının suçuydu. Onu eskiden tanımıyordum. Bedel ödetmeye o kadar dalmıştım ve hırs yapmıştım ki kör olmuştum sanki. Gözümün önünde benim yüzümden can çekişen kadını görememiştim. İlk ona sahip olmuş sonra da ona istemediği tüm kötülükleri yapmıştım. Telafi edebileceğimi söylemiştim. Bunu yapabileceğime ben bile inanmıyorken onun inanmasını bekleyemezdim. 'İşte Demir telafi edemezsin' demesinden de inanmadığı aşikardı. Ama bilmiyordu ben ondan daha inattım. Bugüne kadar kaç kadın görmüştüm. Hepsi tek gecelik zevklerdi belki ama hepsinin ortak bir noktası vardı para için yapıyorlardı. Defne ise masumdu,temizdi. Onu ben kirlettim benim kadınım oldu. Böyle davranmasını garipsemiyordum. Kızıyordum. Onu anlıyordum onun gözünde ne kadar anlamıyorum gibi gözüksem de anlıyordum. Keşke o da beni anlasaydı. Şimdiki gibi huzurlu olabilseydik her zaman. Kollarımda melekleri andırıyordu. O benim karanlığımın ışığıydı. Bana asla aydınlığı kirletemeyeceksin dediğinde düşündüm. Gerçekten dedikleri doğru olabilir miydi? Ben onu karanlıktan kurtulmak için mi yanımda tutsak ediyordum. Hiçte değil. Onu seviyordum. Onu tek yaralayabilen benim, mutlu edebilen de, ona sahip olan da benim... O benim diye geçirdim içimden.
Defne kımıldanmaya başladığında gözlerimi kapattım. Onu izlediğimi görürse kesin kalkıp giderdi. Gözlerimi biraz araladım. Kollarımın arasından çıkıp yatakta doğruldu. Bana bakmaya başladı. Beni bir süre inceledi. Elini kaldırıp yüzüme dokunacakken durdu. Elini yavaşça indirdi. sonra fısıldadı. 'Bu kadar kötü olmak zorunda mıydın? Zorunda mısın?' Sonra yataktan kalkıp kapıya ilerledi. Bana son kez bakıp tekrar fısıldadı. 'Senden korkuyorum' dedi ve kapıyı yavaşça açıp odadan çıktı. Kapıyı da benim uyanmamam için yavaşça kapattı. Aklımda az önceki dedikleri vardı. Benden korkuyordu. Ama karşımda hiçte öyle gözükmüyordu. Karşıma geçtiğinde aslan kesiliyordu adeta. Sanki benim dişi versiyonum gibiydi bazen. Belkide ilk ilgimi çektiği özelliği buydu. Tuttuğunu koparacak kadar güçlü, istediğini yaptırabilecek kadar azimli, benden kurtulamk için canını orataya atabilecek kadar da korkusuzdu. Ama benden korkutuğunu söylüyordu. Eski yaşadığı şeylerden dolayı belkide böyle söylemişti diye düşündüm. Ona son zamanlarda fazla hak tanımıştım. Haklarını hep benden kurtulmak için harcamıştı. Onu okula geri yolladım, dışarıya çıkmasına izin verdim. Hatta Nisa'da bile kalmasında sakınca görmedim. Sadece o mutlu olsun diye ama onun aklında sadece benden kurtulmak vardı. Benden kurtulup yeni bir hayat kurmak. Bende mutlu olmasını istiyordum ama onsuz yapabilseydim. Bunu Defne'ye anlatmak zor olacaktı.
Defne odadan çıktıktan sonra kafama dolan düşünceleri def edip yataktan kalkıp kendimi duşa atabilmiştim. Soğuk su vücudumu uyuştururken iyi de hissettiriyordu. Duş aldıktan sonra üstümü giyinip bende odadan çıktım. Belki bugün kavgasız bir gün olabilirdi. İlk kez Defne'yle eğlenebilirdik. Aşağıya indiğimde mutfaktan tıkırtılar geliyordu. Bu eve kolay kolay hırsız giremeyeceği için Defne'dir diye düşündüm. Aslında evin çevresinde sadece 5 koruma vardı. Özgür'ün geldiğimiz gün arayıp ısrarıyla 5 korumayı kabul etmiştim. Burada sadece Defne ve benden başka kimsenin olmasını istemiyordum. Mutfağa girdiğimde Defne tezgahta domatesleri doğruyordu. Arkasından gidip sarıldım. Aniden sarılmamla beklemediği için ufak bir çığlık atıp bıçakla arkasını döndü. Biraz daha dibime bıçağı soksaydı kesin saplardı. Gözleri beni bulunca derin bir oh çekti. "Sen miydin?" dedi rahatlarcasına iç çekerek. "Başkasını mı bekliyordun?" dedim alayla. Defne gözlerini devirerek. "Bir daha bu kadar sessiz yaklaşma. Aslında sen bana hiç yaklaşma" dedi sitemle. Kollarımın arasından çıkıp doğradığı domatesleri tabağa koydu. Tabağıda masaya koydu. Bende gidip masadan sandalye çekip oturdum. Herşey mükemmel gözüküyordu. Defne başka bir tabağı masaya koyduğunda omlet yaptığını farkettim. İlk kez kahvaltı hazırlıyordu ve ilk kez onun elinden yiyecektim. Tabağımı doldurduktan sonra Defne'ye bir bakış attım. O da yemeğe başlamıştı. En azından bu sabah yemek kavgası yapmayacaktık.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Karanlık Yüzü
Dla nastolatkówİnsan bazen kendini boşluğa düşmüş gibi hisseder. Tutunabilecek bir dal arar etrafında... Ama bulamazsa karanlıktan çıkabileceği bir aydınlık... O zaman anlar karanlığın içinde kaybolduğunu... Aydınlık neden bu kadar uzak bize. * 'Karanlık bir sokak...