İnsan bazen kendini boşluğa düşmüş gibi hisseder. Tutunabilecek bir dal arar etrafında... Ama bulamazsa karanlıktan çıkabileceği bir aydınlık... O zaman anlar karanlığın içinde kaybolduğunu... Aydınlık neden bu kadar uzak bize.
*
'Karanlık bir sokak...
Yanağımda hissetiğim baskıyla gözlerimi istemsiz açtım. Dibimde bana sırıtarak bakan Demir'i görmemle gülümseyerek gerindim bir yandan esnerken... Fakat karnıma giren keskin acıyla kasıldım. Demir'de gülen yüzümün kendini acıklı bi ifadeye bırakmasını anlamış olacak ki kaşları çatılarak "Neden ani hareket ediyorsun ki! Daha tam iyileşmedin!" diye kızdı. Bende acının geçmesini bekledikten sonra "Ya kızmasana! Acıyacağını bilemedim." diyerek çemkirdim.
Demir kafasını sağa sola sallayıp "Neyse şimdi acıyor mu?" "Hayır geçti bile." dedim gülerek fakat hâla dikiş yerim sızlıyordu. Demir pek inanmamış bir şekilde "İnandım say." dedi. Ama pek inanmış sayılmazdı. Yatakta rahat oturmamı sağlayacak şekilde beni doğrultup yanıma oturdu. Başımı göğsüne koyup "Kendine dikkat etmelisin Defne. Senin için endişeleniyorum." dedi. Tebessüm ettim. "Endişelendiğini biliyorum ve dikkat edicem." dedim.
O sırada "B-bırakma beni!" diye sayıklayan Nisa'nin sesini işittim. Koltukta yatan ve yüzünün her yerinde su damlacığı olan arkadaşıma baktım telaşla. Yerimden kalkacağım anda Demir beni durdurup "Kımıldama ben bakarım!" diyerek ayaklandı. Nisa'nın yanına gidip çömeldi ve dürttü. Bunun üzerine Nisa aniden kalkarak "Nolur bırakma!" diye bağırdı. Ağlamaya başladığında daha fazla dayanamayıp ayağa kalktım. Şuan ne ayağımdaki ne kolumdaki alçı ne de karnımdaki yara beni durdurabilirdi. Serumu kaptığım gibi yataktan kalktım. Demir bana sinirle baksada ona pek bakmadan Nisa'nın yanına geldim. Ona direk sarıldım.
Nisa'da bunu bekliyormuşçasına sarıldı bana ve etinden et koparıyormuşçasına ağlamaya devam etti. Sonunda sesine kavuştuğunda "B-ben nefes alamıyorum. Koskocaman boşluktayım. Sol yanım yok gitti!" diyerek tekrar aynı şiddetle ağlamaya başladı.
"Ne oldu kuzum neden bu haldesin?" diye sordum hayretle. "Özgürle ayrıldık!" dedi hıçkrıklarının arasından. Daha sonrada konuşamadı. "N-neden ki?" dedim şaşırarak. Nisa sadece bana baktı. Demir araya girip "Mert'in seninle kaldığını bildiği halde Özgür'den sakladığı için olabilir mi?!" dedi sırıtarak. Nisa sinirle ayağa kalktı. "Gül sen gül! Çok eğleniyorsun dimi! İyi bak bana bundan sonra burada yaşanan her şeyi unutacağım hayatımın bu kısmını hafızamdan silicem! Benden uzak durun!" diye bağırarak odayı terketti.
Bense ne yapacağımı bilemedim az önce en yakın arkadaşımı, kardeşimi kaybetmiştim. Demir'e sinirle bakıp "İyi bok yedin! Zaten hep kızın üstüne gidin. Benim yüzümden yalan söyledi! Her şeyin suçlusu benim!" diye bağırdım. "Hiçbir şeyin suçlusu sen değilsin!" dedi Demir'de. "Emin ol düşündüğün gibi değil. Hepsi benim suçum!" dedim ağlamaya başlayarak. Demir yanıma gelip bana sarılmaya çalıştı fakat sinir krizi geçiriyormuşçasına ağlarken onu son gücümle kendimden uzak tuttum.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Nisa'nın Ağzından;
Odadan çıktığımda artık hiçbir şeye takatimin kalmadığını anlamıştım. Hayatımın son yılını kendimi mahfetmekle ve tanınmıyacak birine dönüşmekle geçirmiştim. Özgürü sevmemin zaman kaybı olduğunu yeni anlamıştım. Bir anda hayatıma dahil olan bu insanları bi anda hayatımdan çıkarmakta çokta aptalca olmazdı. Bende aynen böyle yapacaktım. Onlardan uzaklaşmam lazımdı. Aklıma o an bir buçuk ay önce gelen Amerika'daki görüşmem gelmişti.
Bunu herkesten saklamıştım. Aslında onları bırakıp Amerika'ya gidip görüşmelere katılmak istememiştim. Fakat şuan onlar düşünmüyordum bu yüzden gidecektim işte. Okula 1 ay ara veridikten sonra diplomamı alıp Amerika'da iyi bir psikiyatrist olabilirdim. Neden Özgür için hayatımı mahfediyorsam!
Hastaneden çıktığımda rüzgar yüzüme aniden çarptı. Kendime birazda olsa gelerek bi taksiye atlayıp evin yolunu tuttum. Eve geldiğimde Eda'dan eser olmadığını gördüm. Şaşırdık mı? Hayır.
Hızla odama çıkıp dolabımdan bavulumu çıkartıp telefonumu elime aldım ve Amerika'dan beni arayan kişinin telefonunu tuşladım. İkinci çalışta karşıdan gelen nazik sesle gülümsemiştim. "Nisa hanım iyi günler." demişti sevecen bir şekilde. Bende "İyi günler Sema hanım. Sizi neden aradığımı az çok anlamışsınızdır. Ben teklifinizi kabul ediyorum. En kısa zamanda görüşmeye geleceğim. Sizin gibi tanınmış bir kurumla çalışmayı çok isterim. Kariyerim için bir dönüm noktası olacağından hiç şüphem yok." dedim nazikçe.
"Öncelikle övgüleriniz için teşekkür ederiz. En kısa zamanda sizi aramızda görmeyi istiyoruz. Zaten detayları geldiğinizde konuşuruz. Okulu da dert etmeyiniz." diyerek karşılık verdi. "Peki size iyi günler. En kısa zamanda oradayım." diyerek telefonu kapadım. Bavulun fermuarını açıp dolaptaki bütün kıyafetlerimi makyaj masamdaki bütün makyaj malzemelerimi parfümlerimi vs bütün her şeyi bavula yerleştirdim. Tabi bir büyük bir küçük bavul çıktı.
Sonrada internetten yarına bilet almıştım. Bütün işlerimi halletiğimin kanaatına vardığımda kendimi duşa atabilmiştim. Rahatlatıcı bir duşun ardından üzerimi giyip kendime yemek hazırladım. Karnımıda doyurduktan sonra odama çıktım. Yatağa kendimi attığımda yorgunluğumu yeni yeni hissediyordum.
Evet kesinlikle kimseye gideceğimi söylemiyecektim. Ela ile Barış'a da bir mektup yazıp gidecektim. Acıtasyona gerek yoktu. Zaten bana gelen teklifini onlar da bilmiyordu. Sadece Ela'nın eve zamansız gelip gitmemi engellemesinden korkuyordum. Bunları düşünmeyi bırakıp sadece uykuya odaklanarak gözlerimi kapattım.
Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi kırpıştırarak zorla açtım. Kendimi sallana sallana banyoya attığımda işlerimi halledip odaya sallanarak geri döndüm. Bugün saat 3 te uçakta olacaktım. Niye bu kadar erken saate aldın diye sormayın böylesi benim için daha iyiydi. İlk olarak kahvaltımı yaptım. Sonrada Ela ile Barış için durumu açıklayıcı bir mektup yazdım. Tabi Defne ile yaşananlar hariç orası benim hayatımın karanlık yüzüydü ve buna onları dahil etmek istemiyordum en azından tamamen.
Herşey hazırdı ve saat 12ye geliyordu. Hemen odama çıkıp üstüme bir şeyler geçirdim ve hafif bir makyaj yaptım. İşte şimdi tamamen hazırdım. Bavulumu alıp eve son kez baktım. Sırt çantamıda taktıktan sonra kapıyı çekip evden çıktım. Anahtarıda çantama attım. Önceden taksi çağırdım için kapının önündeki taksiye ilerledim. Elimdeki bavullar bagaja koyulurken bende arka koltuğa kuruldum. Taksici yerine geçtiğinde araba ilerledi ve ben 5 senemi geçirdiğim yerden hızla uzaklaşmaya başladım. Mahallenin köşesinden dönerken son kez ev ve sokağa bakarak iç geçirdim.
Havaalanına geldiğimizde taksiciye parasını ödeyip bavullarımı ve çantamı alarak havaalanının ana kapısına ilerledim. İçeriye girip güvenlikten geçtikten sonra bavullarımı teslim ettim. Son adımıda halletip uçağa doğru ilerledim. Uçaktaki yerimi aldığımda artık herşeyi geride bıraktığım beynimde yankılandı.
Ben eski hayatımın lekeleriyle dolu sayfayı hayat defterimden çoktan koparmıştım. Artık sadece bu yolda ben vardım. Kalbimi arkadaşlarımı karanlık hatıralarımı ardımda bırakmıştım. Ben düşüncelerimle cebelleşirken kemerleri bağlama talimatı gelmiş ve bağlamıştım. Uçak saniyeler içinde havalanırken son kez arkamda kalanlara veda ettim.
Onlar bana hayatı öğretmişlerdi. Onur'la yaşadığım ilişkinin gerçek bir ilişki olmadığını kalbin nasıl ritminin değişeceğini Özgür öğretmişti bana. Bir insanın hayatını mahfetmeyi ve onu yinede sarıp sarmalanın nasıl bir şey olduğuna Demir şahit etmişti beni. En önemlisi ise Defne... O bu olayların içinde saflığı ne kadar darbe almışsada bir güneş gibi parladığını ve benim her zaman sığınacak kardeşim olduğunu öğretmişti bana. Ela ve Barış 5 yıldır bana destek olmuşlar ayaklarımın üstünde duruken bana kol kanat germişlerdi.
İşte benim hayatımda bana birçok şey öğreten kişilere son kez veda ediyorum. Uzun bir süre ortalıkta olmayacak olmama üzülecekler belki ama alışacaklar bir süre sonra alışmak zorundalar. Kalbimin parçaları bi an içimi acıtsada koltukta geriye yaslanıp derin bir nefes alıp verdim. Bir damla gözyaşı yanağımdan çeneme akarken eski Nisa'da kopup gitmişti içimden çoktan...