Demir'in Ağzından;
Defne, Nisa ve Özgür evden çıktıktan sonra salonun pencerisine ilerleyip gidişlerinin izledim. Arabanın camından bana sinirle bakan Defne'yi gördüğümde içimde anlam vermediğim bir duygu oluştu. Pişmanlık... Bütün vücudumu ele geçirebilecek bu duygu yavaş yavaş beni le geçirmişti. Sinirle vitrinin üstündeki bütün eşyaları duvara fırlattım. Ahhhh diye sinirle bağırdım. Şuan hıncımı eşyalardan almamın beni rahatlatması gerekiyordu. Ama sinirim katlanarak artıyordu ve şu pişmanlık beni delirtiyordu. Tam yarım saat geçmişti ama benim sinirim geçmemişti. Bütün salonu birbirine katmıştım. Hatta büttün kırılacak ne varsa yerlerde paramparçaydı. Ben koltukta bacağımı sallarken kapının kilit sesini duydum.
Birkaç dakika sonra da salona Özgür girmişti. Yerdeki kırılmış parçalanmış eşyalara bakarak sırıttı "Bensiz başlamışsın." dedi. Öfkeyle "Sıranın sende olmaması için sus Özgür" dedim hiddetle. Özgür ellerini kaldırıp teslim oluyormuşçasına bir hareket yaptı. "Ben bu kadar sinirleneceğini düşünmemiştim" dedi koltuklardan birini kendini atarken. "Bu daha görünen yüzü." diyebilmiştim. Hızla ayağa kalktım. "O bana ne hakla karşı gelebilir. Birde haber vermeden emrivaki yapmıyor mu işte o an gebertesim geldi." dedim ve minibardan kendime bir bardak viski aldım. Onu direk kafama diktim. "Abi sakin ol. Açıkçası ikinizde sinirlisiniz daha düne kadar iyi gibiydiniz ne oldu da böyle oldunuz?" dedi Özgür. Kalktığım koltuğa tekrar oturarak "İyi gibiydik. Ama Defne hanıma battı. Ona birşeyleri ispatlamak için uğraşıyorum ama o inadına görmemezlikten geliyor." "Abi birde onun tarafından düşün yaşadıkları ko-" "Biliyorum kolay değildi. O eski Demir'in yaptıklarını iyileşmeye çalışan Demir'e yükleyemez. İnadına eski kötülüğümü istiyor." diyerek lafını böldüm." Bırak abi birkaç günde gelir kendine. Takma." "Takmayacağım öyle mi! Lan senin keyfin yerinde tabi Nisa'yla aranadan su sızmıyor. Birde karşımda takma diyor. Lan sen Nisa'yla böyle birşey yaşayıpta sakin kalabilir miydin?!" "Hayır da. Demir bizim Nisa'yla işler farklı şuan sadece yakın gibiyiz. Öyle düşündüğüm gibi birşey yok. Ama siz Defne'yle başkasınız. O kız senin çocuğunu bile içinde taşıdı. Tamam tahlihsiz olaylar oldu çocuğu kaybettiniz ama o saa ait. Nisa ise bana ait değil. En azından daha değil." dedi Özgür. Tam ağzımı açıp konuşacaktım ki telefonum çalmaya başladı. Masanın üstünde duran telefonumu alıp ekrana baktım. Defne'nin aradığını görünce direk açtım.
"Defne" dedim telaşla. O beni asla aramazdı ki aradığına göre birşey olmuştu. Başına birşey gelmemiş olmasını diledim. Sonuçta onu korumasız bir eve yollamıştım. Ah neden adam yollamamıştım ki. "Senden nefret ediyorum. Öküz. Ama bir o kadar alıştım be sana." dedi iç çekerek. "Defne iyimisin? Noldu?" dedim bir anda Defne'nin sesi uzaklaştı. Hışırtı sesinden sonra "İyi geceler Demir'cim. Özgür'e de iyi geceler onu öpüyorum hemde çokk" dedi biri ama bu Defne'nin sesi değildi kesin Nisa'ydı. "Nisa ya ver şunu. Hah Demir sana neden alıştım bu kadar. Rahat bırak beni. Çık hayatımdan." dedi yarım yamalak sözcükleri daha doğru düzgün söyleyemiyordu. Yoksa içmişler miydi? Öyle birşey yaptıysa kesin içinden gelenleri söyliyordu ve beni aramasının temeli içkinin etkisiydi. Düşüncelerden çıkıp "Defne içtiniz mi siz. Bak hemen geliyoruz. Biz gelene kadar sakın içmeye devam etmeyin sakın." dedim. Özgür'e yürü işareti yapıp kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açıp kendiöi dışarıya attım. O sıra Defne'de "Gelmeyin açmayız ki. Hıh" dedi. "Eminim açmazsınız. Görüşürüz" diyerek aramayı sonlandırdım.
Hemen Özgür ile yola çıkıp Nisa'nın evine gelmiştik. 20 dakikalık yolu 10 dakikada gelmiştim. Telaşım yüzüme bile yansımıştı. Kapının önüne geldiğimizde arabadan hızla inip kapıya koştum. Hem zile hem de kapuya abanıyordum. "Defne aç kapıyı!" Özgür'de aynanda "Nisa!" diyordu. Kapıya ne zamandır vurup zile ne zamandır bastığımı şaşırmıştın. 5 dakikadır kapıyı açan olmamıştı. Ya o kafayla kendine birşey yaptıysa. Geri geri gidip kapıyı kırmayı düşündüm. Özgür'de yanıma gelerek "Beraber" dedi. Kafamı salladım. İkimizde kapıya bir adım atmıştık ki "Özgür." diye biri seslendi. Kafamızı sesin geldiği yöne çevirdiğimiz de bir çocuk Özgür ve bana şaşkınca bakıyordu. "Barış" dedi Özgür şaşırarak. "Barış?" dedim Özgür'e bakarak."Siz tanışmadınız. Bu Barış Nisa'nın arkadaşı Ela'nın sevgilisi. Hemde Nisa'nın da arkadaşı. Bu da Demir Defne'nin nişanlısı." dedi. Bana okulda uydurduğu hikayeyi anlatmıştı. Şimdi de durumu kurtarabilmek adına böyle birşey ortaya koymuştu. Ama Defne bunu duyduğunda kesin kuduracaktı. Sevgilin olarak tanıt dediğimde bile şaşırmış isyan etmişken. Barış şaşırarak "Hiç bahsetmemişti. Hatta parmağında yüzük gördüğümü hatırlamıyorum" dedi Barış. Sana ne lan sen benim kadınımın eline mi dikkat ediyorsun. Kaşlarım çatılmış daha da sinirlenmiştim. Özgür bunu anlamışçasına "İkiside takmayı sevmezler. Artık evlenince, bahsetmek aklına gelmemiştir. Kuzenim diye demiyorum anlatmayı öyle pek sevmez ulu orta." dedi Özgür. O sıra aklıma Defne geldi. Barış'a dönüp "Evin anahtarı sende var mı?" diye sordum. "Evet var da neden gerekli zile basmadınız mı?" "Bastık ama açmıyorlar." dedim. Yok biz basmadık gerizekalı. Barış cebinden çıkarttığı anahatarla kapıyı açtı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Karanlık Yüzü
Novela Juvenilİnsan bazen kendini boşluğa düşmüş gibi hisseder. Tutunabilecek bir dal arar etrafında... Ama bulamazsa karanlıktan çıkabileceği bir aydınlık... O zaman anlar karanlığın içinde kaybolduğunu... Aydınlık neden bu kadar uzak bize. * 'Karanlık bir sokak...