İnsan bazen kendini boşluğa düşmüş gibi hisseder. Tutunabilecek bir dal arar etrafında... Ama bulamazsa karanlıktan çıkabileceği bir aydınlık... O zaman anlar karanlığın içinde kaybolduğunu... Aydınlık neden bu kadar uzak bize.
*
'Karanlık bir sokak...
Evin yoluna girdiğimde arabayı kenara çekip arabadan hızla inip kapıyı sinirle çarptım. "Ahhhh!" diye bağırdım. "Nisa sen nasıl benden bunu saklarsın!" dedim hâla bağırıyordum. İçimdeki öfkeyi bağırarak çıkartmak istercesine bağırdım. Sonra arabanın anahtarlarını cebime atıp eve yürümeye başladım. Adamlara arabayı nasıl olsa aldırttırırdım.
Eve 5 dakikalık mesafeye geldiğimde ayaklarım geri geri gidiyordu. Demir'e öğrendiklerimi anlattığımda neler olacaktı kim bilir. Defne'ye zarar verebilirdi ve Mert'i öldürebilirdi. Ne kadar ben bile Mert'i öldürmek istesem de Demir sinirlenince gözüne perde iniyordu ve Defne'ye de zarar verebilirdi. Demir'e söyleyeceklerimi aklımda kurmaya çalışırken evin önüne geldiğimi anca farkediyordum. Tam kapının önüne gelmişken aniden önüme çıkan arabayla irkildim. Arabadaki kişiyi görünce "Lan yavaş olsana!" diye bağırdım. Zaten sinirliydim Ateş'te iyice sinirimi körüklüyordu. Tabiki de arabadaki gerizekalı Ateş'ti!
Arabadan inip tavrıma karşı suratını değişik hallere sokup yanıma gelip elini omzuma attı. (Ateş'in arabadan inince yaptığı surat ifadesi)
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Ne bu sinir ya! Relax biraz Özgür." dedi göz kırparak. Ya sabır! "Ateş sinirlerimin taşıp seni şuracıkta öldürmesine ramak kaldı bence sus! Susta Demir'e durumu düzgünce anlatabileyim ve dua ette elinden bir kaza çıkmasın." "Ben anlamadım ki ne oldu da hışımla çıktın evden?!"dedi. "Mert Defne'de haftada 5 gün kalıyorumuş olan bu ve bunu Nisa bana bildiği halde söylememiş!" dedim düşündükçe daha da sinir oluyordum.
Ateş elini omzumdan indirip "Haydi buyurun cenaze namazına." dedi zevzek. "Bir günde zevzeklik yapma be! Yürü hadi!" dedim ve adamlara demir kapıyı açmaları için işaret yaptım. Kapıları açınca bir adamı yanıma çağırıp "Benim araba eve 15 dakika geride park edilmiş halde duruyor -anahtarı adama verip- onu alın ve kapının önündeki aracıda içeriye park edin." dedim. Ateş araya girip "Al bakalım- anahtarı adama fırlatarak- arabada bir çizik bile görmiyim." Adam da "Emredersiniz efendim." diyerek yanımızdan uzaklaştı. Bizde eve girdik.
Eve girince içimdeki sinir kendini telaşa bırakmıştı. Salona girdiğimizde etrafın gayet toplu olduğunu gördüm. Demek ki Demir hırsını vurup kırarak çıkartmaya biraz ara verebilmişti. Ama bir yandan da keşke sinirini eşyalardan çıkartsa diye düşündüm. Tekrar Demir'e baktığım da salondaki masa da birkaç dosyaya bakıyordu. Sırtı kapıya dönük olduğundan bizi daha farkedememişti. "Demir." diyerek seslenmemle kafasını bizden tarafa çevirdi. "Ooo Özgür-" tamamen bize dönünce Ateş'i de farkedip gülümseyerek "Vayy Ateş'te buradaymış. Ateş seni hangi rüzgar attı buraya." dedi. "Ayrıca Özgür sen sevgilinin yanında değil miydin?" diye ekledi Demir. "Öyleydim de gelmem gerekti. Sana önemli bir şey söyleyeceğim." Ateş'te araya girip "Ben bile karımı bırakıp geldiğime göre-" diyip sustu. Gözüme çok mutlu gözüküyordu. Birazdan duyacakları onu ateş topuna dönüştürecekti ya neyse. Demir Ateş ile benim aramda gözlerini gezidirip "Anlat!" dedi. Şimdiden yüzü kasılan Demir'in anlatıcaklarımı duyduğundaki halini düşünemiyordum. O sırada telefonum çalmaya başladı. Arayana baktığımda Nisa arıyordu. Meşgule attım. Demir "Çabuk anlatmaya başla!" diyerek ayaklandı. Nisa'nın aramalarını meşgule atarken durmuyacağını düşünüp Demir'e 1 dakika işareti yapıp aramayı cevapladım.