KADER...

450 38 11
                                        

Beynim donmuş gibiydim. Bilinçsizce haraket ediyordum ve koskoca rastorantta daralıyor gibi hissediyordun. Masaya geçmek yerine dışarı çıktım. Biraz hava almak çok iyi gelecekti.

Az önce ne olmuştu? Ural durup dururken beni öpmüştü. Bir insan durup dururken hiçbir duygu beslemediği birini nasıl öpebilir! Cevabı kesinllikle kitaplarda ya da filmlerde olduğu gibi 'susturmak için.' değildi. Bundan adım gibi emindim. Susturmak isteseydi susmam gerektiğini söylerdi ya da eliyle ağzımı kapatabilirdi. Öpmek bu kadar basit birşey değildi Çünkü.

Ellerimi saçlarımdan geçirip tuttuğum nefesimi bıraktım. Ne Ural'ı ne de Ural ile ilgili hiçbirşey düşünmek istemiyordum. Arkamdaki duvara yaslandım. Bacaklarım titriyordu üzerinde zor durduğum topuklular şu an titreyen bacaklarımla daha fazla işkençe çektiriyordu bana.

Parmaklarımı istemsizce dudaklarıma götürdüm. Sıcaktı ve kurumuştu. Beni öptüğü o an resim karesi gibi aklıma gelirken elimin tersiyle dudaklarımı sildim. Bu doğru değildi. Kesinllikle doğru değildi! Abim öğrenirse canımı okurdu...Babamdan bahsetmiyorum bile! Ayrıca babam Ural'a güveniyordu ne de olsa şirketin gelecekleri abimle ikisinin elindeydi. Peki ya bu yaptığı neydi şimdi? Ne düşünüyordu böyle birşey yaparken?

"İris." İstemsizce yerimden sıçradım. Dalmıştım ve abim de beni korkutmuştu. Kafamı abime çevirip baktım. Çatık kaşlarıyla yanıma gelip "Bir sorun mu var? Iyi gözükmüyorsun?" Diye sordu.

"Pek iyi hissetmiyorum. Çok yedim galiba." Dedim yalandan. Ural'ın beni öptüğünü tabi ki söyleyemezdim. Abimden bahsediyorduk beni ve Ural'ı lime lime ederdi!

"Eve gitmek ister misin?" bakışlarımı yere indirip kafamı aşağı yukarı sallamakla yetindim. Burda biraz daha kalmak istemiyordum. Abim birşey söylemeden yanımdan uzaklaştı. Kapıda duran vale'ye bir şey söyleyip içeriye girdi. Annemlere haber verecekti herhalde.

Avuç içlerimi duvara yaslayarak kendimi ittirdim. Bacaklarımın titremesi biraz da olsa geçmişti. Yana düşen saçlarımı arkaya gönderip yavaşça yürümeye başladım.

Abim çabucak yanıma gelip elini belime yerleştirerek yürümeme yardımcı olmuştu. Taksinin kapısını açıp beni arka koltuğa bindirirken kendisi de hemen yanıma oturdu. Taksiciye evin yerini söyleyip bana döndü

"Iris..İyi gözükmüyorsun. Doktora gitmek ister misin?" Dışardan nasıl gözüktüğüm hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Ama iyi değildim bunu biliyordum. Kafamı hayır anlamında iki yana salladım.

Ural'ın bir öpücüğü beni ne hale getirmişti..Kendime kızmalıydım. Bu kadar kendimi salmamalıydım. Belki de bir anlık bir şeydi. Hiçbir duygu ya da düşünce barındırmıyordu..Böylesi daha kötüydü ya..

****

"Günaydın uykucu!" Diye kulağımın dibinde bir cırlama sesi..Tabi ki de bu ses Ece'ye aitti. Başka kim sabahın köründe beni bu şekilde uyandırabilir ki?

Yorganımı kafama kadar çekip yastığıma sarıldım. Yorganım uçlarından tutulup üzerimden çekilirken rast gele tekme savurdum.

"Napıyon sen kısacık boyunla?" Benden uzunsuz diye ne bu havalar. Aramızda sanki çok fark var? Yaptığımdan ayrılıp Ece'ye baktım. "Bana öyle bakma...İgreniyorum senden." Diyerek yorganı kafama fırlattı. Zaten zar zor dik durabildiğim için kafama gelen yorganla geriye düştüm. Hiç pozisyonumu bozmadan gözlerimi geri kapattım.

Yatıyor muydum? Evet.

Yorgan burda mı? Evet.

Yastık ? Evet.

Uyunmaya uygun!

"İris...Kalk hadi saat 1 olmak üzere. Ayaz ile birlikte kahvaltı hazırladık biliyor musun? En sonudna ikimiz de açıkınca seni uyandırmaya karar verdik. Hadi kalk!" Cevpa vermek yerine gözlerimi biraz daha sıkılaştırdım. "Demek öyle.." Bu ses tonu her ne kadar beni korkutsa da uylumu bölemezdi!

Kızıl CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin