"Buraya seninle gelmeye karar veren beni, o kredi kartının yaldızlı yüzüne kanıp sana evet diyen beni, dağ başında parasız Anıl uğruna sürünen beni varya beni..."
"Evet seni varya seni... Yaptıkların da yanında bende vardım Ela. Özneden ziyade yüklemi merak ettim ben. Ne yapsınlar seni."
"O sarı saçların bir sabah uyandığında mosmor olsun emi. " Ağzı açık bana bakan Gizem'e sinirli bir sesle bağırdım. "Üst bölgen incecik kalsında alt kısmın üç katına çıksın. Sağa sola döndüğünde dağları değil gelen geçen her şeyi deviresin. Burnun Pinokyo gibi uzasında aşık olduğun adamı öpemeyesin."
" Beddua etmesek."
" Ne yapıyım?" Yürümeyi bırakıp kısık gözlerle Gizem'e baktım. "İyi dileklerimi sunayım ister misin?"
"Durumumuz o kadarda kötü sayılmaz. Sonuçta yalnız değiliz, bak ben varım sen varsın. "
Ciddi misin bakışları atıyor etrafımızdaki ıssızlığı Gizem'e hatırlatmaya çalışıyordum. Sırf onun tutamadığı çenesi yüzünden bu hale düşmüştük. "Ben yaban ellerde bizi parasız Bakü'ye götürmeyi kabul edicek taksici buluyorum. Üstelik adam Türk. Sen ne yapıyorsun? Adamı çıldırtıyor bizi aşağı atmasına neden oluyorsun."
"Ne dedim ki ben şimdi o adama."
En nefret ettiğim şey işte bu. Ne hata yaptığının farkında bile değil. Biz hanımefendi yüzünden otoban kenarında kardeş Bakü'nün yolu nere kabusu ile burun buruna olalım, o hiçbir şey umursamasın. " Adama ben dedim sanki onca lafı. Ankara güzel şehirmişte denizi yokmuşmuş." Ağrımaya başlayan ayaklarım bir süre dinlenmem gerektiğini söylüyordu. Yanımızdaki düzlüğe geçip çimlerin üzerine yayıldım. "Adam sırf sen ve senin gibiler yüzünden sürmüş kendini buralara. Sanki denizi olmayan tek ilmiş gibi ama betonarme oralar hep deyip durdun."
"Bunda bu kadar bozulup iki kızı yolun ortasında indiricek ne var anlamadım. Ankara'da deniz vardı da ben mi unuttum? Sanki boğaz manzaralı evi vardıda beyefendinin uçsuz bucaksız maviliği ben kuruttum. Betonerme işte."
"Olmasın canım, olmasın." Ayakkabılarımı çıkartıp çimlerin üzerine bıraktım. "Sanki denizi ılmayan tek il Ankara. Hem balık mısın kardeşim.Allah'ıma şükürler olsunki depresyondayım. O herzamanki topuklularımdan birini giyinmiş olsam şuan parmaklarım kangren olmuştu herhalde. "Bildiğin kaybolduk. Vallahide billahide kaybolduk."
"Birbirimize sahip olduğumuz için..."
Birileri elime şöyle sert bit cisim versin. Kapatma tuşunu bulamadığım şu Gizem'i şuracığa yığıyım. Daha fazla tahammül edemeyeceğim canım. Benimde sabrımın bir sınırı var. "Hayır paran yok madem niye peşime takılıyorsun?"
"Bende en azından bu var. " Cebinden kredi kartını çıkartıp havada salladı. İlk gösterdiğinde aşık aşık baktığım kartı şimdi önemsiz dikdörtgen bir parça olarak görüyordum. Kartın sınırsız olsa ne olucak.
Kullanamadıktan sonra ha benimki gibi sıfırı tüketmiş ha Anıl'ın ki gibi sonsuz limite sahip. İkiside bir işe yaramıyor.
"Çok yoruldum ben Ela. Susadım bana bir yerlerden su bulamaz mısın?"
" Sana buradan bir uçarım..." Çimleri yolup yolup yanıma kurulan kızın üzerine attım. Sarı saçları yeşermiş çam ağacını andıran bir görüntüye bürünmüştü. "Yağmurlu havada su yok sana. Hem ben nereden bulayım canım burada suyu. Bak şurada yol kenarında biraz birikmiş. "
"Taksiciyi dövebilirdin. Sonuçta sanada hakaret etti."
"Ahh! Öyle mi ben hiç duymadım." Oturduğum yerden kalkıp yola bakınmaya başladım. İnat değilmi arkadaş kimseyi dövmeyeceğim . Ne olursa olsun kazasız belasız bir şekilde Anıl'ın yanına gidecek onu bayan jartiyerin pençelerinden kurtaracağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taş Kalpli Barbie ( Tamamlandı)
RomanceBabasının inadına üvey kardeşiyle küçük bir iddia uğruna okuldaki garsonu kendine aşık etmeye karar verdiğinde pişman değildi Ela. Yada o kişinin duygularıyla oynayıp işi nikah masasına kadar uzattığında da. Asla aşka inanmamış yaptıklarında kendini...