Medya : Faruk
Hayatta her insanın küçük büyük hataları olur derdi annem hep. Önemli olan o hatalardan ders almayı bilmektir.Eğer ilk seferinse ve pişmansan yaptıklarından tövbe et ve değişmek için çabala. İnsan kalbi çok kırılgandır. Bir kez kırıldı mı geri dönüşü en zor hata odur derdi. Ama yinede sen sen ol vaz geçme. Çünkü sen unutsan dahi yaptığın yanlışı kırdığın kalpler unutmaz canını acıtanı. Gün gelir geçmişin geleceğin, unuttuğun hataların kabusun olur diye öğüt verirdi.
Belki de Özgür'ün dile getirdiği korkularından yada ilk iş günü heyecanından annemin söylediği her bir söz kulağımda yankılanıp duruyordu. Geçmişimi geride bırakmak için yeni bir ben yaratmak için çok uğraşmıştım. Tüm bunların sorunumun çözümü olduğunu düşünüyordum. Şimdi tekrardan Anıl ile karşılaşabileceğimi düşündükçe annemin dediklerini hatırlamadan edemiyordum. Belki karşısına geçip yaptıklarım için pişman olduğumu söyleseydim o zamanlar bugün bu kadar tedirgin olmazdım. Belki de annemin dediğini dinleyip af edilene kadar, kalbi onarılana kadar Anıl'a yalvarmalıydım. Gerçi annem bana bu sözleri söylediğinde sınıf arkadaşımın kalemini çalmıştım kalbini değil. Üstelik yedi yaşında ve masumdum. Üniversiteye gidicek yaşta ve kalpsiz değildim.
"Hanımefendi geldik."
"Tamam, ne kadardı?" Başımı yavaşça yana kaydırıp taksimetreye baktım. Geç kaldığım için taksiye binmek zorunda kalmıştım. Gördüğüm rakam gözlerimin yerinden fırlamasına neden olsa da cüzdanıma sıkıştırdığım parayı uzattım. Dün gece Esin'den borç para almış bu gün neredeyse yarısını yol parası olarak kullanmıştım. Böyle giderse ilk maaşımı aldığımda sadece borç ödemek zorunda kalıcaktım.
Arabadan aşağıya inip üstümü başımı düzelttim. Dönen kapıdan asil bir şekilde içeriye girip danışmaya yöneldim. Adıma hazırlanan kartı alıp giriş bölmesine geçtim. Makinaya kartı okuttuğumda hiç olmadığım kadar mutlu ve huzurluydum.
Beşinci katta diğer üç stajyerin beklediği toplantı odasına geçip sandalyelerden birine oturdum. "Merhaba."
"Merhaba." Yarım yamalak cevap verip gazetelerini okumaya devam ettiler. Masanın üzerinde duran dergilerden birini alıp okuyormuş gibi yaptım. İkisi kadın üç iş arkadaşımı çaktırmadan incelemeye başladım. Yaşça benden genç olduğu belli bir kız ve hemen yanında oturan kadını incelemem kısa sürmüştü. Bakışlarım yüzü tam gözükmeyen gence döndüğünde tedirgin olmuştum. "Gazete okuyorsunuz galiba." Yüzünü yavaşça bana döndürüp ters ters baktı. Ne yaptığım açık değil mi der gibi bir hali vardı. Mavi gözlerini gördüğüm ilk saniye tuttuğum derin nefesi vermiş sırtımı sandalyeye yaslamıştım. "Anıl yok."Çizgi filmlerde cadıların attığı kahkahaları andıran gülüşümün ardında elimdeki dergiyi okumaya başladım. Bu sezonun trend renklerini incelerken aklıma henüz gelmeyen stajyerin Anıl olabileceği fikri dank etmişti. Özenle frenchlediğim tırnaklarımı kemirirken kapıya odaklanmıştım.
"Gecikmedim inşallah. Toplantım az önce bitti, o yüzden..." İçeriye giren çalışan gecikme nedenini bin bir mazeretle anlatırken ben kapıya odaklanmış Anıl'ı beklemeye başlamıştım.
"Sanırım bir kişi eksiğiz."
"Dimi!" İstediğimden daha yüksek çıkan sesim odadaki herkesin şaşırmasına neden olmuştu. Gözlerim karşımda bana bakan çalışana döndüğünde kibarca gülümsedim. İş görüşmesinde sorularıyla bana işkence eden kişi karşıma kurulmuş patronum olmuştu. Sanırım beş yıl sonra Bulutoğlu Holding'te çalışmayı düşünmüyorsunuz... Hatırladığım alaycı ses tonu ve mimikleri düşündükçe bu şirkette çalışmanın tahmin ettiğimden daha zor olacağını düşünmeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taş Kalpli Barbie ( Tamamlandı)
Roman d'amourBabasının inadına üvey kardeşiyle küçük bir iddia uğruna okuldaki garsonu kendine aşık etmeye karar verdiğinde pişman değildi Ela. Yada o kişinin duygularıyla oynayıp işi nikah masasına kadar uzattığında da. Asla aşka inanmamış yaptıklarında kendini...