Medya: Ela Kaya
"Ben sadece kendimi geliştirmeyi değil, şirkete de elimden geldiğince bir şeyler katmayı planlıyorum. Şonuçta burada çalışmaya başladığımda hepimiz bir aile gibi Bulutoğlu Holding'i yükseltmek için uğraşacağız. Bu uğurda..."
Bla Bla Bla... Dakikalardır susmak bilmeyen kıza bakıp iç çektim. Yok efendim şirket eşittir oymuş da beş yıl sonra kendini başvuru yapan insanlara nazaran yüz kat daha başarılı ama şirkete sadık bulacağından eminmiş. Bacak bacak üstüne atıp bilmiş bir suratla bayan mükemmelliyeti dinlemeye devam ettim.
Bugün için özenle hazırlanmış belki de cebimdeki son para ile kuaföre gitmiştim. Olabilicek en klas elbisemi seçtiğim için kendimden emindim. Lakin şimdi etrafıma bakıp da benimle aynı iş için başvuran insanları gördüğümde boşuna uğraştığımı düşünmeye başlıyordum. Yeşil ile sarı asla iyi bir kombin değil.
Yalakalıkta sınır tanımayan kıza bakıp gülümsedim. Özgeçmişi ansiklobedilerle yarışan kızın çırpınışlarını izlerken oyunu kaybettiğimden çoktan emindim. Yirmi altı yaşında üniversiteyi zar zor bitirmiş, sıfır iş deneyimi ile belkide ülkenin en ünlü hukuk firmalarından birine iş başvurusu yapmıştım. Beni burada değil avukat olarak çalıştırmak temizlikçi olarak işe alsalar dişimi kırardım. Nişantaşı'nda Florya'da en lüks kuaförlerde fönlendiği belli olan saçları incelerken öz güvenim fazla şişmiş balon misali hava kaçırıyor, oturduğum sandalyede gittikçe küçülüyordum.
"Peki onca şirket arasında neden biz?"
"Yok artık!" Dudaklarımdan kaçan iniltinin duyulmaması için dua ederken kendimi gülmemek için zor tutuyordum. Tamam bu benim ilk iş başvurum değildi. Tamam her türlü tuhaf soruyu duymuştum ama Türk kızlarından duymaya alışık olduğumuz trip dolu cümlenin başvuru sorusu olması ironikti.
"Ben kaderimin bu şirkette çalışmak olduğunu düşünüyorum."
Oldu olucak küçüklükten beri hayalini kurduğum tek şey bu şirkette çalışmaktı de yada ne biliyim üzerimde beyaz gelinlik holdingin içerisine girdiğimi her gece rüyalarımda görürüm... Aklımda canlanan manzara komiğime gitmiş kendimi sesli gülmekten alıkoyamamıştım.
"Peki ya siz hanımefendi?"
"Ben mi?" Yanımda bekleyen onlarca adayı atlayıp sorularına kurban olarak beni seçen adama baktım. "Sıra bende değil ki?"
"Yine de ben merak ediyorum, beş yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
"Ne biliyim, Bora Bora olur Karayipler olur. Seçenek bol aslında." Nasılsa işi alamayacağım için aşırı rahat ve samimiydim. Gerçi cebimde kalan son paranın otuz türk lirası olduğu gerçeği göz önüne alınırsa harem sahilde ayaklarımı suya sokup sokamayacağımdan bile emin değildim.
"Sanırım beş yıl sonra burada çalışmayı düşünmüyorsunuz?"
"Bu benim ne istediğimle değilde..." Rakiplerimi bir kez daha süzüp merakla diyeceklerimi bekleyen adama döndüm. "Şunlara bir baksanıza. Elinizdeki öz geçmişler anayasa maddeleri ile yarışır. Açık büfe kahvaltıda süsleme için kullanılan maydonoz gibiyim. Hani şu kimse tabağına almak istemez de kenara kenara itikler. Bunlarda mübarek birer havyar. Ben karpuz isem bunlar egzotik meyve. İş veren olsam bende onları alırdım."
"O zaman neden buradasın? Vaktimizi çalıyorsun." Adamın atladığı adaylardan biri can alıcı soruyu dile getirmişti. Neden buradaydım. İşi alamayacağımı bildiğim halde neden çabalıyordum.
Oturduğum yerden kibarca kalkıp duruşumu dikleştirdim. Hani insanlar zararın neresinden dönerseniz dönün kardır derlerdi ya, işte hayat söz konusu olduğunda her şey tam tersiydi. Bir kez yolunuzu kaybettiniz mi tüm yollar çıkmaz oluyor her şey tersine dönüyordu. İyi bir okuldan birincilik ile mezun olsaydım bu gün burada bana sorulan sorulara güvenle cevap verebilirdim. Baba parasıyla zoraki bitirdiğim üniversite diplomam tuvalet kağıdı kadar değersizdi. "Sizde haklısınız, boşuna kendimi kandırıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taş Kalpli Barbie ( Tamamlandı)
RomanceBabasının inadına üvey kardeşiyle küçük bir iddia uğruna okuldaki garsonu kendine aşık etmeye karar verdiğinde pişman değildi Ela. Yada o kişinin duygularıyla oynayıp işi nikah masasına kadar uzattığında da. Asla aşka inanmamış yaptıklarında kendini...