"Biri bana bu manzaranın nasıl gerçekleştiğini açıklamalı."
"Hangi manzara acaba sevgilim?" Sevimli bir şekilde konuşmaya kullandığım sevgilim kelimesini elimden geldiğince tatlı tutup Anıl'ın dikkatini dağıtmaya çalışıyordum. Son zamanlarda aptalı oyamakta birşeyleri anlamazdan gelmekte bir numara olmuştum. Neyi kast ettiğini çok iyi bilmeme rağmen vurdumduymaz takılıyordum.
"Bizi kastediyor." Başımı yavaşça yana çevirip kayınpederime baktım. Koltukta hemen yanımda oturuyor uslu bir çocuk gibi kımıldmadan oğluna bakıyordu. Sanki az önce benimle oyun oynayan, bu odayı bu hale getiren, beni gaza getiren o değilmiş gibi davranıyordu. "Hani az önce şeftali doğruyordun ya ondan bahsediyor."
"Gerçekten mi?" Dudaklarımın arasından Anıl'ın duyamayacağı tonda fısıldamış çığlık atıp kaçmamak için zar zor direnmeyi başarabilmiştim. Çiftli koltuğa iki çocuk gibi oturmuş Anıl'ın ne tepki vereceğini merak ediyorduk. İkimizinde doğru düzgün çıtı çıkmıyordu. Arada bir beni kızdırmaya aşık kayınpederim şeftali kokulu bir espiri patlatıyor Anıl ile göz göze gelince köşesine çekiliyordu. Tahtaya kaldırılmış tek ayak üstünde duran iki yaramaz birinci sınıf öğrencisi gibiydik. Tüm sınıf bize bakıyor parmakla bizi gösteriyordu. Odadaki uyuz sekreter bilerek kapıyı açık bırakmış dedikoducu holding ahalisinin bizi görebilmesini sağlamıştı.
Sinirli gözlerimi Bahadır'a dikip bittin sen bakışları attım. Elimi boğazıma sürtmüş ölümün ona çok fazla yakın olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Bana bakıp gülümsemekle yetindi. Anıl'dan azar işitmeyi bekleyen tavırlarım onu yeterince korkutmamışa benziyordu. Beni tanımadığını ona kanıtlayacak öcümü köküne kadar alıcaktım. Kısa sürede birşeyler yapmalı bu adamı hayatımdan çıkartmalıydım. Esin'e bakışlarını ona karşı aşırı ilgili oluşunu hiç ama hiç sevmemiştim. Benim biricik öz anne samimiyetindeki dostuma uyuz sekreteri yakıştıramıyordum. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım yakıştıramayacağımdanda emindim.
"Sekreterime meydan okumaktan vazgeçip esas sorunumuza odaklansak Ela'cım." Başımı hızla yana çevirip kayınpederimin gösterdiği kişiye Anıl'a baktım. Dumura uğramış bir yüzle bana bakıyordu. Babasından kaçıp duran sırf bu uğurda dolaplara saklanan balkonlardan atlayan bir Ela'ya alışıktı. Kısa süre önce gördüğü manzara hazmetmesi kolay bir şey değildi.
"Siz ... Siz ikiniz.." Şaşkın bir şekilde babası ile beni gösterdi. Konuşurken o şebek sevimlilik abidesi köpişler gibi başını sağa sola yatırıyor manzarayı kabullemeye çalışıyordu. "Ne ara bu kadar yakınlaştınız?"
"Biz bayağıdır yakınız oğlum. Kanka sayılırız Ela ile"
"Yani öyle çokta yakın sayılmayız sevgilim. Patron ve çalışan olarak..." Ağzım bir karış açık halde kayınpederime baktım. "Kanka sayılırız?" Bozulmuş kollarını birbirine dolamış suratını asmıştı.
"Ne yani yakın değilmiyiz biz?"
"Yani ..." Ne diyeceğimi bilemez halde kanka olduğumuzu iddia eden adama bakıyordum. Tamam ilişkmizin patron çalışan sınırları çerçevesinde olmadığı kesindi ama kanka demek biraz abartıya kaçıyordu.
"Birlikte nezarete düştük, suç işledik. Herşey bir yana şeftalime kılıç dayadın. Bunlar yakınlık belirtisi değilde nedir bilemedim ." Ellerini alayla havaya kaldırmış şu ana kadar yaşıdığımız her absürt anı bir bir ortaya dökmüştü. Utançtan kıpkırmızı kesilmiştim. " Kankalarınla ne derece derin bir ilişkin var Ela'cım merak ettim doğrusu."
Yine beni köşeye kıstırıyor benimle oyun oynuyordu. "Kankalar birbirlerini kaçırmazlar."Kollarımı birbirine dolayıp başımı aksi yöne çevirdim." Rus mafyası kılıklı uyuz sekreterlere dostlarını yem etmez her daim değer verdikleri insanı korurlar. Korkutmazlar." Pes etmeyecek tribe triple karşılık vericektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taş Kalpli Barbie ( Tamamlandı)
RomanceBabasının inadına üvey kardeşiyle küçük bir iddia uğruna okuldaki garsonu kendine aşık etmeye karar verdiğinde pişman değildi Ela. Yada o kişinin duygularıyla oynayıp işi nikah masasına kadar uzattığında da. Asla aşka inanmamış yaptıklarında kendini...