44. Bölüm Cennete İkinci Adım

15.9K 892 234
                                    

Bu merdivenler hep bu kadar uzun muydu, yoksa bana mı çık çık bitmiyorlar gibi geliyor?

Yüzümde hafif bir sırıtış kollarımı Anıl'ın boynuna dolamış odasına giden yolda sayısız şey düşünüyordum. Hani daha önceden demiştim ya, her kadının aklında bir liste vardır diye. Filmlerde gördüğü kitaplarda okuduğu şeylerden birer birer hayali olanları seçer o listeye koyar diye. Aşka ne karar inandığınızın ne kadar feminist olduğunuzun pekte bir önemi yoktur. Hormonlarımızdan mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama en taş kalplimizin bile kalbinin bir köşesinde aşk için ayrılmış küçük bir oda vardır.

Benim aşka ayırdığım oda hep bu kadar büyük değildi belki ama orada bir yerde sakladığım küçük bir listem hep vardı. Yağmur altında öpüşmek gibi, başbaşa sabaha kadar küçücük bir koltukta film izlemek gibi birkaç madde orada yazılı duruyordu. Hiçbir zaman hayata geçirmeyeceğimi düşündüğüm birkaç düşten ibadetlerdi. Tıpkı şuan gibi...

Yüzüm alev alev kulaklarım utançtan kızarmış haldeydi. Sevdiğim adamın kollarında yatak odasına çıkarılıyordum. İçimde tuhaf bir sevinç vardı. Ürkmüyorum desem yalan olurdu.

Sonuçta insan olmak bunu gerektirirdi. Bilmediğimiz şeyden ürkerdik. İlkler ürkütücüdür. Anıl güvenilir bir adam bunu biliyordum. Gözlerimin içine baktığında bana dünyadaki en değerli şey benmişim gibi hissettiriyordu. Elleri bana uzandığında kırılacakmışım gibi nazik davranıyordu.

Onun yanında kendimi kelebek gibi hissediyordum. Gözleri dünyadaki en güzel şey sensin diyordu Bana bakarken içi eriyor, o tatlı bakışları benide derinden etkiliyordu. Ama zarar görücekmişim gibi bana yaklaşmaya korkuyordu. Tıpkı bir kelebeğin ufacık bir dokunuşla incinebilecek olması gibi, kaybolmamdan korkuyordu.

Koridorda ilerlerken gözlerimi ona dikmiş yüzünü inceliyordum. Ona güveniyor muydum ? Evet. Bunu istiyor muydum? Evet. Hazır mıydım? Hiç sanmıyorum.

Tüm bedenim daha şimdiden cayır cayır yanıyordu. Boynuna dolalı ellerim heyecandan titriyordu. Böyle bir şeyi yaşayacaksam eğer o kişinin Anıl olması gerektiğinden emindim. Onun gibi kimse beni sevemezdi. Bir diğer deyişle ona güvendiğim kadar bir başkasına güvenme ihtimalim yoktu.

Hayatta hiçbirşey beyaz yada siyah değildir. Herkesin içinde bir parça iyi bir parça kötü vardır. Söz konusu o olunca herşey netleşiyor bu küçük ying yang kuralı yok oluyordu. Anıl benim için beyaz demekti. Kendimi sonuna kadar teslim edebileceğim tek kişi oydu.

Koridorun sonuna doğru yaklaştığımızda nefesim kesilmiş kalp atışlarım göğüs kafesimi zorlamaya başlamıştı. Şimdi otel odasında kalp krizi geçirmiş halde bulunan amcaları anlıyordum. Benim genç bedenim bile bu kadar heyecanı kaldırmıyordu. Belimdeki eli kalp krizinin eşiğine gelmeme yeterliyken, ufacık öpücüğü bana zaman kavramını unuttururken,  fazlasının ölümcül olabileceğini düşünmeye başlamıştım.

Kapının önüne geçtiğimizde derin bir nefes aldım. İçeri geçtiğimizde ne yapmalıydım? Nasıl davranmam gerektiğinden pekte emin değilim. Kendimi ağırdan satmalı mıydım? Peki tüm yüzüm utançtan kıpkırmızı kesilmiş elim ayağım titrerken bunu nasıl becericektim.

Ya vazgeçerse? Ya ondan korktuğumu sanmasına neden olursam diye düşünmeden edemiyordum.

Onu istiyor, ama korkuyordum. Onun olmaktan, onun olamamaktan...

Kapıyı ayağıyla açıp yatak odasına doğru adımladı. Kalp atışlarım o kadar çok hızlanmıştı ki Anıl'ın duyduğundan artık emindim. Parmak uçlarım kulaklarım tenimin her yerinde kalbimin ritmini hissediyordum. Odanın içinde ilerledi.

Taş Kalpli Barbie ( Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin