Anıl'ın Bakış Açısı
"... Peki hemen geliyorum..." Telefonumu ceketimin cebine atıp asansöre bindim. Çok fazla vaktim olmadığı halde halletmem gereken sayısız iş olduğundan gergindim. Tek yardımcım Faruk gitmeye karar verdiğinden tüm işleri benim yapmam gerekebilirdi. Zihnimde yaptığım birkaç kısa hesaplama bana kalan zamanın yeterli olmadığını düşünmeme neden olmuştu.
Günümün büyük bir çoğunluğunu Ela ile geçirmek istiyordum. Şuan bile birbirimizi deli gibi özlediğimiz düşünülürse Faruk'a istediği izni vermem mümkün değildi. Güvenebileceğim tek kişi oydu. Zor zamanlarımda sırtımı dayadığım insan hep o olmuştu. Bir yanım bencilce benim yanımda kalmasını istiyor diğer yanım gitmesine izin vermemendeki amaç onun sorunlarını çözmek isteme arzun diye kendini kandırıyordu.
Faruk neşe dolu bir adamdı ve son zamanlarda aşırı ciddi davranıyordu. Bana söylemediği bir derdi vardı ve dostu olarak onu öğrenmek bana düşüyordu.
Açılan kapı hapsolduğum düşüncelerden çıkmama neden olmuştu. İlk iş üniversitedeki işlerimi halledicek, sonra Faruk ile ne yapmam gerektiğine karar vericektim. İç sesim Ela'yı deli gibi özlediğimi bağırıyor , Faruk'un üçüncü sıraya düşeceğini bana hatırlatıyordu. "Üç kötü bir rakam değil ki? " Omuz silkip çıkışa yöneldim. "Hala daha iyi bir arkadaş sayılırım bence."
Kalbimi terbiye etmem mümkün olmadığından yapabileceğim bir şey yoktu. Her an her dakika Ela'yı görmeyi özlüyor ondan uzaklaştığında vahşileşiyordu. Toplantılara yanımda srüklediğim Ela'nın gerçekte nasıl hissettiğimden neden böyle davrandığımdan haberi yoktu. Çocuksu davrandığımı sanıyor etrafımız insan doluyken benden kaçınıyor, utançtan kıpırmızı kesiliyordu.
Birini sevmenin nasıl hissettirdiğini yeni yeni öğreniyor oluşu , tanıştığı her bir yeni hisle bocalayışı o kadar sevimliydi ki? "Düşünmek yok."
Gülümseyip başımı iki yana salladım.Ne kalbimi nede beynimi Ela'dan uzaklaştıramıyordum. Kendime onu düşünme izni vermek istemiyordum. Yapam gerekeni yaptıktan sonra Ela'yı düşünebilir zihnimde kazılı gülüşünü doya doya düşleyebilirdim. Hatta üniversitenin yıl sonu partisi hazırlıklarında çıkan aksilikleri hallettiğim için kendime ödül olarak Ela'yı kaçırabilir kokusu beni sarhoş edene kadar ona sarılarak uyuyabilirdim. "En iyisi Ela'yı uyurken izlemek. Uyurken o kadar tatlı oluyor ki. Rüyasında mırıldanışı, mızmızlanışı bile..."
Birkez daha gözlerimi yumup derin bir nefes aldım. Bildiğiniz giriş katında koridorda dikilmiş kendimi onu düşünmeye kaptırmıştım. "Ödülüne kavuşmak istiyorsan Anıl Bulut, çalışmak zorundasın."
Kendi omzumu sıvazlayıp çıkışa yöneldim. Bakışlarım danışmada ki kasalara takılmış bildiğiniz dona kalmıştım. "Bunlar ne?"
Girişte duran şeftalilere yaklaşıp içlerinden bir tanesini elime aldım. "Sabah burada değillerdi."
"Ben getirdim." Elimdeki meyveyi incelemeyi bırakıp sesin sahibine döndüm. Yanıma yeni gelen Bahadır abi yüzünde pis bir sırıtış girişteki kasalardan gurur duyuyordu. "Seninkinin yüzünü görmeliydin Anıl. " Elimdeki şeftaliyi gösterip "Ondan daha kırmızı kesildi." dedi.
Ela'nın nasıl göründüğünü hayal etmek için Bahadır abinin anlattıklarını dinlememe gere yoktu. Daha kasaları gördüğüm ilk an onun o utangaç yüzü zihnimde canlanmış içimin erimesine neden olmuştu. Sarhoşken yaptığı her türlü şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlayan Ela'nın Bahadır abinin bu süprizinden sonra benden köşe bucak kaçması mümkündü. Babamla yaşadığı tuhaf dostluk, onları basış şeklim tüm bunların üzerine tuz biber olmuş olmalıydı. " Ela'nın üstüne çok fazla gidiyorsun Bahadır abi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taş Kalpli Barbie ( Tamamlandı)
RomanceBabasının inadına üvey kardeşiyle küçük bir iddia uğruna okuldaki garsonu kendine aşık etmeye karar verdiğinde pişman değildi Ela. Yada o kişinin duygularıyla oynayıp işi nikah masasına kadar uzattığında da. Asla aşka inanmamış yaptıklarında kendini...