Anıl'ın Bakış Açısı
Her tercih bir vazgeçiştir demiş ünlü bir şair. Farkında olmadan her hareketimiz kaderimizde keskin dönüşler yaratır, geleceğimizi değiştirir.
Hergün aynı saatte bindiğimiz otobüs yerine o gün metroyu kullanmak istememiz küçük bir tercihten ibarettir. Bineceğimiz o otobüste tanışma imkanımız olan kişi belkide geleceğimizi geçireceğimiz insan olsada farkında olmadan yaşayabileceğimiz o hayattan vazgeçeriz.
Her bir karar , her bir seçim diğer yolda bizi bekleyen geleceği kaybettiğimiz anlamına gelir. Bunu biliriz ama kabul etmeye çekiniriz. Hep bir acaba olur içimizde. Ya diğer yolu yürümeyi seçseydim herşey daha mı iyi olurdu ? Tercihlerimi değiştirme imkanı verilse hayatım şuankinden daha mutlu mu olurdu?
Cevabı olmayan sorular zihnimizde yankılanır durur bize yaşadığımız herşeyin kendi hatamız olduğunu düşündüren koca bir şüphe bırakır.
Tıpkı benim içimde yeşeren bu garip his gibi. Daha en başından kim olduğum hakkında dürüst olsaydım herşey aynı olur muydu? Bunca acı yaşanır bunca özlem çekilir miydi?
Bana zamanda geri dönme hakkı verseler onu ne için kullanırdım? Kendi yalanımı düzeltmek daha dürüst biri olmak için mi?
"Konuşmayacak mısın? "
Gözlerim Ela'nın yüzüne odaklı aklım karman çormandı. Yalanım ilk olarak nerede başladı? İlk ne zaman babasının biricik veliahtı Anıl'dan fakir garson çocuğa geçiş yaptım ben.
"Bir nedeni olmalı... Bir nedeni var değil mi?"
Tüm bunların geçerli bir nedeni var mıydı? Elle tutulur gözle görülür bir sebep sunmam gerekirdi değil mi? Peki herşeyin nasıl başladığından zerre emin değilken konuşmaya nereden başlamam gerekirdi? Yaşanan şeyler bir sebep sonuç ilişkisi içinde ilerlerdi. Ben Ela'ya kim olduğumu söylememiş susmayı seçmiştim. Peki beni bu sonuca götüren neden neydi?
"Konuşmaya nereden başlamam gerektiğini bilmiyorum. " Dürüst olmaya karar vermiştik değil mi? O zaman gerçekten dürüst olmam gerekirdi. "Herşey ilk ne zaman nasıl başladı hayırlamıyorum bile."
Bana bakıyor tek kelime etmeden beni izliyordu. Elleri avuçlarımda olduğu sürece kendimi güvende hissediyordum. "Başından beri kimseyi kandırmak gibi bir niyetim yoktu benim."
Doğruya doğru ağzımı açmadan koca bir okulu kandırmış kendime bambaşka bir kimlik yaratmıştım. Bunun için elimi bile kımıldatmamış olmam küçük bir detaydı. Diğer insanların nasıl hissettiği umrumda olmasada Ela'ya karşı hep mahçup hissetmiştim. Sevdiğim kadının gözünde yalancı olmak yaşamaktan en çpk korktuğum şeydi. Tek istediğim Ela'nın bana güvenmesi kalbini açması iken bu uğurda savaşıma bir sıfır yenik başlamıştım.
"Babamın tek çocuğu olduğumu biliyorsun."
Kaşlarını havaya kaldırıp bilmiş bir suratla "Evet biliyorum. Yeni öğrendim."dedi. Sitem edişi bile o kadar sevimli geliyordu ki. Odaklan Anıl. Odaklan...
"Aynı zamanda aileninde tek erkek çocuğuyum. Benden başka şirketi devralabilecek kimse yok. Babam istifa ettiğinde herşeyi benim yönetmem gerekiyor."
"Veliahtsın yani. Bu mu nedenin?"
"Evet." Gözlerimi ondan ayırmadan söylediğim her kelimenin ona nasıl hissettiğini izliyordum. Olurda yanlış bir kelime söylersem , söylediklerim yanlış anlaşılırsa diye temkinli davranıyordum. "Okuduğumuz üniversitenin vakıf üniversitesi olduğunu biliyorsundur. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taş Kalpli Barbie ( Tamamlandı)
RomanceBabasının inadına üvey kardeşiyle küçük bir iddia uğruna okuldaki garsonu kendine aşık etmeye karar verdiğinde pişman değildi Ela. Yada o kişinin duygularıyla oynayıp işi nikah masasına kadar uzattığında da. Asla aşka inanmamış yaptıklarında kendini...