#2

21.9K 1.9K 1.5K
                                    


''Ne okuyorum demiştin?''

Kafamı kaldırıp içki şişelerini raflara dizen Namjoon'a baktım.

''Psikoloji.''

Namjoon pek tatmin olmuşa benzemiyordu.

''Psikoloji okuyan biri böyle bir barda çalışıyor. Okuduğuna emin misin?''

''Elbette.'' dedim ellerimi önlüğüme silerken.

''Buraya okumak için geldim ve üçüncü sınıf öğrencisiyim. Üçüncü bölgede Taehyung adında bir arkadaşımla yaşıyorum. Tekrar etmemi ister misin?''

''O da mı psikoloji okuyor?'' dedi Namjoon yarım ağızla.

''Şey, aslında kendisi doktor gibi bir şey.''

Namjoon kafasını sallayıp bitmiş şişeleri depoya götürmek için aşağı indiğinde derin bir nefes aldım. İyi bir insandı ama bazen fazla sinir bozucu olabiliyordu. Ve sürekli aynı soruları soruyordu. Sanırım böylece bir yalanımı ortaya çıkartacağını düşünüyordu ama söylediğim şeyler tamamiyle doğruydu.

Çalıştığım bar birinci bölgedeydi. Burası karantina derecesi en yüksek bölgeydi. Bu yüzden bara gelen insanların  sayısı yirmiyi bulmazdı. Bunlar da genelde başka bölgeye yerleşemeyecek kadar fakir olan insanlardı. Üstelik gelenlerin virüs kapmış olma ihtimali fazlasıyla yüksekti. Bu yüzden normal birinden üç misli maaş alıyordum.

Tabi bazı geceler barda adım atacak yer olmuyordu. Nedense bu bazı geceler benim izinli olduğum günlere denk geliyordu. Garipti ama maaşımdan kesmediği sürece benim için sorun yoktu.

''Hey, Jiminie!''

Barın arkasından çıkıp kapıya yaslanmış beni izleyen Taehyung'a sarıldım.

''Geleceğini söylememiştin.''

''Benim de planladığım bir şey değildi. Ekip birkaç denek arıyor. Ben de bu arada seni göreyim dedim.''

''Denek mi?''

Taehyung bana sokulup benim bile zar zor duyabileceğim yükseklikte konuşmaya başladı.

''Onlardan birini yakalamışlar. Daha önce hiç böylesini görmemiştim. Sanırım ilk hastalananlardan. Görmen gerekir-''

''Görmek istiyorum!''

Daha önce belirti gösteren birkaç insan görmüştüm ama tamamen salgına yakalanan birini görmemiştim. Neye benzediğini bile bilmiyordum. Ve hastalığı kapanla tamamen insan dışı bir şeye dönüşenler arasında büyük bir fark vardı. Televizyonlarda gösterilmesi yasak olduğu için de bu farkı bilemiyorduk.

''Beni de götür!''

''Hani seni ilgilendirmiyordu?''

''Hala ilgilendirmiyor. Sadece merak ediyorum.  Lütfen beni de götür!''

''İmkansız.'' dedi Taehyung kafasını sallarken.

''Yüksek rütbeli görevliler dışında kimse giremiyor tesise.''

Koluna vurdum hafifçe.

''Sen nasıl girdin o zaman?''

''Ben bir doktorum. Hem Jungkook tesisin güvenliğinden sorumlu subaylardan biri. Unuttun mu?''

Jungkook'u sadece birkaç kez görmüştüm. Hoş biriydi. Taehyung'la aralarındaki ilişkiyi pek çözememiş olsam da.

''Söyle ona, beni de soksun.''

''Tanrım, Jimin! Bela mı arıyorsun? Yakalanırsan ne olacak? Ya mikrop kaparsan?''

Taehyung'un endişeli haline gülmemek için alt dudağımı ısırdım.

''İyi işte, birebir hastalıklı arkadaşın olacak.''

''Komik değil bu, aptal!''

...

''Sana kandığıma inanamıyorum.''

Taehyung önlüğümü bir kez daha düzeltti.

Üzerimdeki önlüğün ön kısmı sert bir kumaştan yapılmıştı. Olası bir durumda bu saçma kumaşın beni koruyabileceğini hiç sanmıyordum.

''Dikkatli olun, Bay Park.''

Taehyung bir haftadır süren ısrarlarıma dayanamamış, beni  tesise götürmeye ikna olmuştu. Birkaç belgeyle artık tesise yeni atanan psikologtum.

''İçeri sokamam seni, tamam mı? Ancak camın arkasından görebilirsin. Ve en önemlisi-''

''Sorumluluğumu almıyorsun. Anladım Tae.''

Taehyung yürümeye başlayınca ben de peşinden gittim. Beyaza boyanmış duvarlar ve burnuma gelen tuhaf koku beni hastanede gibi hissettirmişti.

Taehyung demirden yapılmışa benzeyen geniş bir kapının önünde durdu.

''Vay canına!''

''Birinin buradan kaçması imkansız. En azından canlı olarak.''

Taehyung'un bunu gururla söylemesini yadırgamıştım biraz.
Ne kadar olaylarla ilgilenmiyor olsam da insan ya da değil, bir canlının öldürülmesinden rahatsızlık duyuyordum.

İçeri girdiğimizde iki doktor ve iki askere selam verdik. Askerlerden biri Jungkook'tu. Beni görünce hafifçe gülümsedi. Başım belaya girecek miydi?

''Sizin buraya atandığınızı bilmiyordum, Doktor Park.'' dedi iğneleyici bir ses tonuyla.

''Eh, bana da biraz sürpriz oldu.'' dedim pişkince.

Yüzündeki ifadeye bakılırsa yalanıma ortak olacaktı. Daha sonra ona teşekkür etmeliydim bunun için.

''Neyi bekliyoruz?''

Doktorlardan biri kafasını onaylarcasına sallayınca Jungkook'un yanındaki asker birkaç düğmeye bastı. Önümüzdeki perde yavaşça kalkarken gördüğüme hayretle bakıyordum. Buz mavisi bir odayla karşı karşıyaydım. Odanın en köşesinde bir yatak, ortasında da bir masa ve iki sandalye vardı. Eşyaların hepsi zemine sabitlenmişti. Biraz filmlerdeki akıl hastanelerindeki odaları anımsatmıştı burası bana. Eh, pek de farksız bir durum da sayılmazdı.

Açıkcası neden böyle bir tesisin psikoloğa ihtiyaç duyduğunu anlayamıyordum. Virüs kapanlara yapmadıkları eziyet kalmıyordu. Bir psikolog burada ne yapabilirdi ki? Bütün gün oturup bizim onlara nasıl işkence ettiğimizi mi dinleyecektim?

''Nerde o?''

Jungkook'un sesi endişeli çıkmıştı.

Cama yaklaşıp odayı incelemeye devam ettim. Boşboş bir odaydı işte.

''Kimi görmeyi bekli-''

Cümlemi çığlığım bölmüştü.

Kesinlikle aniden cama yapışan bir şeyi beklemiyordum. Aklımı kaçırdığımı sanmıştım bir an.

''Seni uyarmalıydık. Üzgünüm.'' dedi doktor su dolu bardağı uzatırken.

''Ne yani, bu hep mi oluyor?''

''Aslında biri yaklaştığında camı kırıyor. O yüzden hayır.''

Şaşkınlığımı üzerimden attığımda sonunda beni korkutan şeye dönebilmiştim.

Hala camın önünde duruyordu. Gözlerini bana dikmişti. Birkaç adım yaklaştım. Kesinlikle beklediğim bir şey değildi bu.

O çok güzeldi.




























Batıracağımı bildiğim halde yeni bir hikayeye başlamış olmam biraz üzücü.

Contagion - YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin