''Hey!'' dedim hafifçe el sallayarak.Beni duyup duymadığına emin değildim gerçi.
''Ne yapıyorsunuz, Bay Park?''
''Selam veriyorum?''
Asker kolumdan tutup beni geriye çekti.
''Bu kadar yaklaşmayın.''
Omuz silktim. Karşımda duran şey korkunç bile değildi. Taehyung ve diğerlerinin ne gördüğünü bilmiyordum ama benim gördüğüm şey soluk tenli bir gençti. Ve karşılaştığım en yakışıklı erkek olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirdim.
Elini cama koyduğunda yaklaşıp elimi elinin üzerine koydum.
''J-Jimin-''
''Sorun yok. Baksana, bence beni sevdi.''
Az önce yeşil olan, simsiyah gözlerin içine baktım. O muhteşemdi.
''Adı ne?''
''Biz ona ucube diyoruz.''
''İsmini bilmiyor musunuz?'' dediğimde Jungkook siyah kapaklı bir dosya uzattı.
Dosyanın üzerinde sadece bir X işareti vardı. Bu bana X-Men'i hatırlatmıştı. Eh, belki de karşımda bir mutant vardı.
''Komik olan ne, Bay Park?''
''Hangi tarafta olurdunuz, merak ediyorum doğrusu.''
''Anlamadım?''
''Çizgi romanda olsaydık mutantları istemeyen tarafta mı olurdunuz, Bay-''
''Shou. Adım Shou.''
Kesinlikle mutantlara karşı olurdu bu adam.
''Her neyse, Bay Shou.''
Biz konuşurken elim hala elinin üzerindeydi. O da kafasını yana eğmiş ellerimize bakıyordu. Bu görüntü sevimli olabilirdi, o normal bir insan olsaydı ve fazlasıyla sıkı korunan bir tesiste olmasaydık.
Dosyayı incelemek için elimi çektiğimde çatırdama sesi duydum. Cam mı çatlıyordu?
''Neler oluyor?''
''Çıkalım.'' dedi Jungkook hızlıca bizi odanın dışına ittirirken.
...
''Neler olduğunu söyleyecek misiniz?''
''Jimin, sen aptal mısın? En son camı parçaladığında üç doktorumuz yaralanmıştı. Bir daha aynı şeyin tekrarlanmasını istemiyoruz. Anladın mı beni?''
''Evet ama-''
''Ona yaklaşma.''
''Ona yaklaşmadan nasıl-''
''Bizimle aynı hizada durabilirdin Jimin.''
Jungkook elini omzuma koydu.
''Bak, tek istediğimiz onlar hakkında birkaç bilgi. En azından saklandıkları yeri öğrenmeliyiz.''
''Neden diğerlerinden öğrenmiyorsunuz?''
''Dışarıda gördüğün hastalar sana virüsü bulaştırabilir ama onun gibiler sadece taşıyıcıdır. İki tür arasında çok fark var.''
Şimdi buradaki görevimi anlıyordum. Hem benden onu konuşturmamı istiyordu hem de ondan uzak durmamı. Taşıyıcı olması onu zararsız yapmaz mıydı?
''Pekala öyleyse.''
Hafifçe eğilip onu selamladıktan sonra bana verilen odaya doğru yol aldım.
Tesisin içi gerçekten hastaneye benziyordu.
Tabi normal bir hastanede her köşe başında asker ve belli aralıklarla çalan sirenler olmazdı.Yanından geçtiğim odaların içinde ne olduğu merak ettim. Ama henüz giriş kartımı almamıştım ve kapıların hepsi giriş için şifre istiyordu.
Odamın kapısında 'Doktor Park Jimin' yazıyordu. Beni doktor olarak görmeleri şaşırtıcıydı. Çünkü normalde psikologlar doktor sayılmazdı. Daha çok danışmandık biz. Okulumu bitirmediğimi hesaba katarsak şu an o bile değildim.
Bembeyaz duvarlar ve kahve tonlarında mobilyalardan oluşan bir odaydı burası. Çalışma masamın başına geçip dosyayı okumaya başladım.
Dosyanın yarısı genel bilgilerden oluşuyordu. Çocuğun adı bile yazmıyordu içinde. Üç yıl önce bu hale gelmişti. Hakkında birkaç özellik sıralanmıştı sadece. Maddelerden biri dikkatimi çekti.
• Telekinezi
''Ah, demek elinizde bir Charles Xavier var.''
Taehyung bu halimi görse bana çok kızardı. Sanırım durumun ciddiyetini anlayamadığımı söylerdi bana. Ama son derece farkındaydım. Bir gün öncesine kadar selam verip sohbet ettiğim komşum şu an alt kattaki odalardan birinde işkence görüyor olabilirdi. Yitirilen hayatların farkındaydım. Sadece gördüğüm o çocuktan korkmuyordum. Nedenini anlamasam da bende en ufak bir ürperti bile uyandırmamıştı.
Her ihtimale karşı maddeleri gözden geçirdim. Dosya sonunda büyük harflerle 'Tehlike derecesi: Bir' yazıyordu. Ne yapmıştı da acaba bu kadar korkmalarını sağlamıştı?
Bu beni yarın olması ve onu görmek için sabırsızlandırmıştı.