''Hücrelerim birer birer yok olurken ihtiyacım olan tek şey sensin.''''H-Hyung.''
Tamamen yönümü ona doğru çevirdiğimde artık kucağında oturuyordum.
''Buna engel olmak ne kadar zor biliyor musun? Aynı anda-''
Dudaklarına kapandığımda bir müddet şaşkınlığını atmasını bekledim üzerinden. Sırtımda dolaşan parmaklardan sonra karşılık vermeye başlamıştı.
Sırtımdaki elleri vücudumda gezinmeye başladığında teninin soğukluğuyla irkildim.
''Jimin.''
Hırıltılı sesiyle adımı söylemesi için pek iyi değildi. Hele de böyle bir durumdayken.
''Damarlarındaki kanı hissedebiliyorum. Organlarının sıcaklığını...''
Gömleğimden içeri soktuğu eliyle kalbim daha da hızlı atmaya başlamıştı.
Göğsüme geldiğinde durmuştu.
''Kalbindeki kan akışını hissedebiliyorum.''
Elini çekip yavaşça düğmelerimi çözmeye başladı. Ne yapmalıydım?
''O kalbi durdurmak-''
''Jimin!''
Kırılır gibi açılan kapıyla Taehyung'un içeri girmesi bir olmuştu.
''T-Tae?''
Yerde, Yoongi'nin kolları arasındaki beni gördüğünde duraksadı. Bu görüntüyü beklemediği açıktı.
''L-Lütfen, bu tarafa gel.''
Avuç içini ağlamaktan kızaran gözlerine bastırdı. Benim için bu kadar endişelenmiş olması suçluluk hissetmeme sebep olmuştu. Onu bu kadar üzmeye hakkım yoktu.
Yoongi'nin kollarından sıyrıldığımda kapı şiddetle kapandı.
''O benim.''
Taehyung ve Yoongi'yle böyle bir odada kapalı kalmak ürkütücüydü. Fazla ürkütücü.
''H-Hyu-''
''Sen... Sen benimsin.'' dedi oturduğu yerden kalkarken.
''O sadece-''
''Jimin!''
Taehyung kolumdan tutup beni kapıya doğru çektiğinde Yoongi'nin çığlığını duydum. Kulaklarımın duyup duymadığından emin değildim. Çünkü duyabildiğim tek şey kafamın içinde yankılanan Yoongi'nin sesiydi.
''Sen benimsin.''
''Hyung!''
''Seni benden almalarına izin vermeyeceğim.''
Telepati? Bu mümkün müydü?
''Hyung, lütfen.''