-Jungkook-Jimin'in odadan çıkmasıyla Hoseok'un suçlayıcı bakışlarını üzerimde hissetmem bir olmuştu. Fazla tepki gösterdiğimin farkındaydım ama söylediklerim doğruydu.
Pek iyi biri sayılmazdım ama Yoongi'yi gerçekten çok sevmiştim. Ve Jimin'in öylece onu elde etmiş olması beni çıldırtıyordu.
Yoongi'yi ilk gördüğüm günü hatırlamıştım ister istemez. Siyah kıyafetleri ve umursamaz tavrıyla dizilerdeki havalı çocuklara benziyordu. Ona aşık olmaktan kendimi alıkoyamamıştım. Ve şanslıydım ki, hislerimin karşılığını da almıştım. Yoongi beni seviyordu. En azından ortadan kaybolduğu güne kadar sevmişti. Onun depresif ve üzgün hallerine alışıktım. O yüzden beni kendinden uzaklaştırdığında bunu hiç sorun etmezdim. Çünkü beni sevdiğini biliyordum. Ama bu her zaman gibi bir uzaklaştırma değildi. O yok olmuştu sanki.
''Mutlu musun?'' dedi Hoseok elindeki bardağı masanın üzerindeki tepsiye koyarken.
Elbette değildim.
''Ne istiyorsun?''
''Neden yaptığını merak ediyorum. Yoongi artık seni sevmiyor. İster kabullen ister kabullenme.''
Böyle bir şeyi bir anda nasıl söyleyebiliyordu? Hoseok herkese karşı kibar ve sevecen biriyken neden benim için ağzından çıkan kelimeleri zehirli birer ok gibi göğsüme saplanıyordu?
''O-Onu haketmiyordu.''
''Bırak da buna Yoongi karar versin.''
Yoongi için çektiğim acıyı tarif edemezdim. Asla bundan pişman değildim ama birinin gelip benim çabalayarak girdiğim kalbe öyleyece kurulmuş olması canımı yakıyordu.
''Anlamıyorsun.'' dedim yerimden kalkmadan önce.
''Onun için neleri feda ettiğimi anlamıyorsun.''
''Aşk fedakarlık istemez mi zaten?''
Hoseok'un sesindeki alaycı tını sinirime dokunuyordu artık.
''Öylece birinin hayatına giremezsin. Anlıyor musun beni!''
Yüksek çıkan sesiyle Taehyung'un irkildiğini fark etmiştim. Birkaç santim de olsa Hoseok'a doğru yaklaşmıştı. Yakınlaşmaları umrumda değildi şu dakikadan itibaren.
''Yoongi'nin zaten sevdiği bir vardı. Sadece bu-''
''Jimin'in Yoongi'nin kafasını karıştırdığını mı düşünüyorsun? Kaç yaşındasın, huh?''
Karşımdaki adamın suratını dağıtmak istiyordum.
''Yoongi'nin seni sevdiğini söylüyorsun ama bir kez bile senden söz ettiğini duymadım. Bir-''
Attığım yumrukla sözü kesildi.
''Aptal mısın sen!''
Yugyeom kolumdan tutup beni geriye doğru çekti.
''Madem bu kadar çok seviyordu seni, neden bin bir güçlükle girdiğin tesiste öğrendin nerede olduğunu? Sevdiğin-''
''Kes sesini!''
Koluma yapışmış, korkuyla bakan Yugyeom'un bana sarılmasına izin verdim.
''O iyi biri, Jungkook. İzin ver, Yoongi'yi sarsın. Tıpkı Yugyeom'un seni sardığı gibi.''
Taehyung'un söylediği cümleyle Yugyeom'un sıcaklığını fark edebilmiştim ancak.
Beni seviyordu ve ben onun gözleri önünde bir başkası için kavga ediyordum. Bir başkası için onun kollarında ağlıyordum.
''Ö-Özür dilerim.'' dedim kollarımı sıcak bedene sararken.
''K-Kabullenemiyorum işte, ö-özür diledim.
Ah, fazla saçma bir bölüm oldu. Sadece Jungkook'un kötü biri olmadığını göstermek istemiştim ama pek olmadı sanırım. Önceki bölümü yazarken niyetim Jungkook'u sevilmeyen bir karakter yapmaktı ama düşündüğümde, tamamen haklı olmasa da, haklı olduğu şeylerin olduğunu düşündüm.
Umarım hoşunuza giden bir bölüm olmuştur...