Hoseok hızla ayağa kalktı bizden birine ait olmayan sesi duyduğunda.''İçeri nasıl girdin?''
''Kapıyı açık bırakmışsınız.''
Yoongi'nin sesini duymak beni rahatlatmıştı. En son içimi açmak üzereyken Hoseok tarafından elimden alındığımı hesaba katarsak rahatlamış olmam normal değildi.
''Ah, üzgünüm. Unutmuş olmalıyım.'' dedi Yugyeom sıkılarak.
''Jimin'i görmek istiyorum.''
''Gördün, gidebilirsin.''
Taehyung beni öyle gördüğünden beri korkaklığı bırakmış gibiydi. Cesaretli mi yoksa aptal mı, henüz ona kadar verememiştim.
''Çok konuşuyorsun.''
Bize doğru yürüyüp birkaç adım kala durduğumda ancak o zaman fark edebilmiştim kanlı tişörtünü.
''Y-Yaralısın.''
Koşup ona sarılmak istiyordum ama yapamadım. Bana zarar vermişti. Ona güvenmiştim ve o bana zarar vermişti.
''Gidip bir şeyler getireyim.''
Hoseok odadan çıktığında Taehyung da peşinden gitti. Yugyeom'un da Yoongi'yle aynı odada kalmaktan memnun olduğunu sanmıyordum.
Yoongi, ''Sen de çık.'' dediğinde koşarak çıkmıştı odadan.
Onunla ilk kez yalnız kalmıyordum ama yine de gerilmeye başlamıştım.
''Birazdan yarana bakarlar.'' dedim yerime otururken.
Yavaş hareketlerle o da yanıma oturdu. Kaçıp gitmek istiyorum oradan.
''İhtiyacım olan tek şey sensin, bunu biliyorsun.''
''Belki de ihtiyacın olan beni ölü görmektir.''
Yüzü gerildi.
''Lütfen... Lütfen böyle konuşma.''
''Nasıl konuşmalıyım?''
Kalkacakken ani bir hareketle bileğimden tutup beni kendine çektiğinde ufak bir çığlık atmıştım.
''Gözlerini aç, Jimin. Seni bu kadar mı korkutuyorum?''
Kucağında, başım göğsüne yaslanmışken onun ve kanının kokusunu alabiliyordum. Rahatlatıcı ve rahatsız edici iki kokuyu.
''Lütfen... Uzak dur benden.''
''Yaptığımın hiçbir telafisi yok, biliyorum.''
Gözlerimi açıp yüzüne baktım. Gözleri dolmuştu ama bu görüntü beni etkilememişti.
''O zaman ne istiyorsun?''
''Yanında olmama izin ver.'' dedi çenemi tutmadan önce.
''En azından sonuna kadar.''
Beni öpmesine karşı çıkmadım. Aşina olduğum tatla beraber kanının tadını da almıştım.
Kapı tıklatılınca ikimiz de geri çekildik. Yoongi'nin kucağından indiğimde Hoseok yarasına bakmak için aramıza oturdu.
''Bu nasıl oldu?''
Hoseok makasla Yoongi'nin kıyafetin kesti. Vücudu çizikler ve morluklarla doluydu. Tabi bir de boşluğunda kanının pırtılaşmaya başladığı bir yarayla.
''Aptallar onlarla hareket ediyor.''
Aptalların ve onların kim olduğunu anlayamamıştım.
''Kimden bahsediyorsun?'' dedi Yugyeom.
Yoongi alaycı bir tavırla ''Kendilerinden nefret eden insanlarla birlikte bizi yok etmeye çalışıyorlar.'' dediğinde Hoseok'un yüzü düşmüştü.
''Bunu biliyordun, değil mi?''
''Sadece söylenti olduğunu ummuştum.''
''Değil. Bu bölgenin nasıl boşaltıldığını sa-ah!''
Hoseok yaraya bastırdığında sesi inlemesiyle kesildi. Yoongi'nin tesiste görmeye alışık olduğum kararan gözlerini görmek Taehyung'u ve Yugyeom'u ürkütmüştü.
''O zaman Jungkook da seninleydi?''
''Evet.'' diye mırıldandı Yoongi.
''O nerede!''
Yoongi, Yugyeom'a kaçamak bir bakış attı. Jungkook'a bir şey olmuş olamazdı, değil mi? Ne güçte olduğunu bilmiyordum ama kendini koruyabileceğinden emindim.
''Emirlere uymadı.''
Hoseok kanlı ellerini Yoongi'nin üzerinden çekip omzundaki havluyla temizledi.
''Ben su kaynatayım.'' dedi Taehyung aceleyle.
''Jungkook nerede?''
Yoongi yüksek sesten hoşlanmazdı ve Yugyeom'un sesi yeterince yüksekti.
''Namjoon, bölgeden çıkanları öldürmemiz için emir vermişti. İstediği saatte, istediği yerdeydik.''
''Bu sorumun cevabı değil.''
''Yukarı çıkalım, oturarak yaranı temizleyemem.''
Hoseok'tan destek alarak ayağa kalktığında Yugyeom'un gözleri dolmaya başlamıştı.
''Jungkook'un nerede olduğunu söylemeden bu odadan çıkamazsın.''
''Öyle mi düşünüyorsun?''
Yoongi'nin bu halde Yugyeom'a meydan okumasını ve kavga etmelerini kaldıramayacaktım.
''Söyle gitsin.''
Hoseok'un sesi fısıltı gibi çıkmıştı.
''Emirlere uymadı. Bunun anlamını biliyorsun?''
Yugyeom cevap vermedi.
Bunun anlamı neydi ki? Jungkook'u kovmuşlar mıydı? Yoksa-
''Onu sen mi öldürdün?''
Yoongi doğruca onun gözlerine bakıyordu.
''Evet.''