Yoongi'yi en son iki gün önce görmüştüm ve tekrar görecek olmak beni heyecanlandırıyordu.İçeri girdiğimde onun çoktan sandalyesine oturmuş olduğunu gördüm. Bu bir gelişmeydi.
Jungkook onun hiçbir doktorla konuşmadığını söylemişti. Eşyalar odaya giren doktorların üzerine fırlattığı için yere sabitlenmişti. Buraya geleli çok olmamıştı ama Jungkook'un dediğine göre ilk defa benimle konuşmuştu.
''Merhaba, Yoongi-ah!''
Tepki göstermesini beklemiyordum tabi.
''Bugün nasılsın?''
İmalı şekilde bana baktı. Bembeyaz yüzü morluklarla doluydu. Anlaşılan iki gündür pek hoş şeyler gelmemişti başına.
''Ah, anladım.''
Defterimi masaya bırakıp ona odaklandım.
''Benimle birkaç şey konuşmak istersin misin?''
Ne konuşacaktı ki?
''H-Ha?''
Hırıltı gibi çıkan sesinden acı çektiği anlaşılıyordu. Bu haldeki birinin şu anda karşımda oturuyor olması bile mucizeydi.
''Burada neden bulunduğumu biliyor musun, Yoongi?''
''B-Ben sen-senden b-büyüğüm.''
Cevap vermesi beni şaşırtmıştı.
''Kaç yaşındasın?''
''Y-Yirmi üçtüm.''
Geçmiş zaman kullanmasını gözardı ettim.
''Sana hyung demeliyim o zaman.'' dediğimde kafasını salladı.
''Yoongi hyung-''
''S-Sadece h-hyung.''
Konuşurken nefessiz kalıyor gibiydi.
''Affedersin.''
Gülümsediğimde bana insanın içini acıtacak bir şekilde baktı. Sanırım buraya geldiğinden beri ona düzgünce davranan tek kişi bendim.
''Canın çok yanıyor mu?''
Hafifçe başını salladı.
Gerçekten korkuyla bahsedilen kişinin karşımda oturan çocuk olup olmadığını merak ettim. Şu an ona sıkıca sarılmak istiyordum.
''B-Bana sarıl-sarılamazsın.''
''Ha?!''
Ne düşündüğümü biliyor muydu?
Şaşkınlığımla gülümsedi.
Onu gördüğüm halinden daha da kötüleşmişti konuşması. Belki de doğuştan böyleydi.
''S-Sen-''
''Sadece tah-tahmin e-ettim.''
Derince bir oh çektim. Kimsenin ne düşündüğümü bilmesini istemezdim. Başka biri de istemezdi bunu herhalde.
''Konuşman...''
Bunu sorup sormama konusunda kararsızdım. Fazlasıyla merak ediyordum ama yanlış anlamasından da korkutuyordum.
''Konuşman neden böyle?''
Birkaç saniye söylediğimi düşünür gibi yapıp yavaşça işaret parmağıyla boynundaki şeyi gösterdi.
''Onun yüzünden mi konuşamıyorsun?''
Kafasını salladı.
Elimde olsaydı onu çıkartıp atardım.
Camekandan bizi izleyen Taehyung'a döndüm. Gözleri kocaman açılmıştı. Yoongi'yle böyle sakince sohbet ediyor olmam onu şaşırtmış olmalıydı.
''Taehyung?''
''Doktor Park?''
''Şu şey için...''
Parmağımla boynumu gösterdim.
''Bir şeyler yapamaz mısınız?''
''İmkanı yok. O 'şey' sizin iyiliğiniz için onun boynunda.''
Benim iyiliğim mi? Eminim bana zarar vermek isteseydi çoktan yapmıştı bunu.
''En azından konuşmasını-''
''Sadece işinizi yapın, doktor.''
Yakın arkadaşımın tesis sınırları içinde bambaşka biri gibi davranmasına alışmıştım ama bazen bu ister istemez beni kırıyordu.
''Belki de tamamen sıkmalıydınız.''
Kollarımı birbirine dolayıp geriye doğru yaslandığıma hoparlörden oflama sesi duyuldu. Taehyung'un bu kadar kolay pes etmesini beklemiyordum.
Yoongi ellerini boynuna götürüp hızlıca nefes alırken ne olduğunu anlamaya çalıştım.
Taehyung tasmayı gevşetmemişti.
''Ne yapıyorsun sen!''
Hızla yerimden kalktığımda camın diğer ucundan Taehyung da ayağa kalktı.
''Dediğini yaptım. Tamamen sıktım.''
Yoongi yere devrildiğinde hala nefes almaya çalışıyordu.
''Tanrım! Bu yaptığınız...''
Yoongi'nin yanına çöktüm. Alarm ötmeye başlamıştı çizgiyi geçtiğim için. Birazdan askerler gelip beni çıkartacaktı. Ve büyük ihtimalle Yoongi'nin, suçsuz olduğu halde, canı yanacaktı.
''Sakin ol ve nefes al, tamam mı?''
Boynuna dolanmış ellerini zor zor çekip avuçlarımın arasına aldım. İlk defa ona bu kadar yakındım ve ilk defa ona dokunuyordum.
Kanlanmış gözlerini bana çevirdiğinde az önce bana bakan çocuğu orada göremedim.
Yüzündeki damalarlar belirginleşmeye başlamıştı.
''Jimin, uzaklaş ondan!''
Taehyung'un sesini görmezden geldim.
Yoongi ölürse, kollarımda ölmüş olacaktı.
''L-Lütfen! Durdur şunu.''
Yoongi derin bir nefes aldığında Taehyung'un cihazı gevşettiğini anladım.
''Doktor Park!''
Jungkook buradaydı.
Ve ben hala Yoongi'nin ellerini tutuyordum. Nefesi düzene girmeye başladığında dudağında hafif bir gülümseme belirdi.
''Uzaklaş ondan, Jimin.''